Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, gençlerin bir nesil öncesinin dünyasını kendileri için dar görüp, kabul edilemez bulduğunu belirterek, "Bunu dikkate alarak yeni bir dil ve üslup üzerinde çalışmak durumundayız" dedi.
Türkiye Diyanet Vakfı Kocatepe Konferans Salonu'nda, Türkiye Diyanet Vakfı Kadın Aile ve Gençlik Merkezi (KAGEM) ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) "Gençlik Forumu Aidiyet, Dönüşüm, Gelecek" konulu panel düzenlendi.
Panelin açılış konuşmasını yapan Görmez, bugün artık tek taraflı sadece bir yerden tavsiyeleri dinleyen bir gençlikten çok doğrudan konuşmayı, bir diyalog haline geçerek kendisini ifade etmeyi seçen bir gençlik bulunduğunu söyledi.
Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığı olarak kendilerini en yetersiz gördükleri, en çok eleştiriye açık olmak istedikleri konuların başında da gençliğin geldiğini belirtti. Görmez, ürettikleri hizmetler içerisinde gençlerle diyalog kurabilecek dili ve üslubu hala bulmakta zorluk çektiklerini ve bunun için konuşmaktan çok dinlemeye ihtiyaçları olduğunu ifade etti.
Bazen aidiyetlerin insanı yoldan çıkardığını kaydeden Görmez, "Onun için İslam, kendisini bir yol olarak tarif eder ve yolun hareket eksenine çok önem verir. Yolun sınırlarını tespit etmede, yolun hareket eksenine önem verir" dedi.
- "Kendisini özgür birey olarak tarif eden mümine doğru evrilme yaşıyoruz"
Bugün hem İslam dünyasında hem de Türkiye'de farklı bir gençlikle karşı karşıya kalındığına işaret eden Görmez, şunları belirtti:
"Aslında Arap Baharının yaşandığı ülkelerde gençlik hareketlerine dikkat kesilmek gerekiyor, Türkiyede'de gençlerin davranışlarına, gençlik hareketine dikkat kesilmek gerekiyor. Bunları dikkatle incelediğimizde aslında aidiyet bakımından çok ciddi bir evrilme geçirdiğimizi fark etmemiz gerekiyor. O da şudur: Bir Müslüman topluma aidiyetten, bir Müslüman toplumdan, bireyden oluşan yahut bireysel bir mümine doğru bir evrilme yaşıyoruz. Sosyolog değilim ama sosyologların tespiti de bu yönde. Müslüman bir toplumda kendisini özgür bir birey olarak tarif eden bir mümine doğru evrilme yaşıyoruz. Bu evrilmenin bize nelere mal olacağı, ne tür sıkıntılara yol açacağı yahut ne tür umutlar doğuracağı üzerinde düşünmemiz gerektiğini ifade etmek istiyorum."
- "Özel yaşamına müdahale istemiyor"
"Şimdilerde sanki İslam dünyasında hem aidiyetten hoşlanmayan hem de birey olmaya düşkün, özgürlüğüne düşkün bir gençlik türüyle karşı karşıyayız" diyen Görmez, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu durumu çok iyi anlamak ve bu aidiyeti en azından burada kendi medeniyetine, kendi değerlerine aidiyetle birlikte bu bireysel özgürlüğü yaşamasına yardımcı olmanın ben daha doğru olacağını düşünüyorum. İfade etmek istediğim husus, hem birey olacak hem de üst değerlere bir aidiyeti olacak ve o aidiyet de gönüllü bir aidiyet olacak. Bugünkü gençlik, bir nesil öncesinin dünyasını kendisi için dar görüyor ve kabul edilemez buluyor, bunu dikkate alarak yeni bir dil ve üslup üzerinde çalışmak durumundayız. Bugünkü gençlik, birey oluşuna çok büyük bir değer atfediyor, bunun onu bireyselleştireceği, onu kendisinden uzaklaştracağı tehlikesi ayrı bir mesele, ama bunu veri bir durum olarak kabul ederek, üzerinde çalışmamız gerekiyor. Özel yaşamına müdahale istemiyor, saçına, sakalına, küpesine, dövmesine kimse karışsın istemiyor ve aslında bunlarla da uğraşmak gerekmiyor."
- "Bizim kapatan model değil açan model olmamız gerekiyor"
Görmez, gazetecilerin çok mahirane bir yol keşfettiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Diyanet İşleri Başkanlığını konuşturamadıkları zaman, Diyanet çok sustuğu zaman bizim 'Alo Fetva' hattı var. Gazeteci dostlarımız kendilerini vatandaşın yerine koyarak sorular yöneltiyorlar. Aldıkları cevapları da telefonla olduğu için de bunu çok uzun uzadıya izah etme imkanı da yoktur, ertesi gün bir bakıyorsunuz Diyanet İşleri Başkanı'nın sarıklı, cübbeli bir resmini de koyar, 'lades haramdır' diye. Tabii üzücü olan bunu da itibarsızlaştırmak için bir yol ve yöntem olarak kullanılmış olması. Mesela 'Küpe takmak caiz midir' demiş, hocamız da 'caiz değildir' demiş. Halbuki bugünün gençliği bunu istemiyor ve bence de dini mübah alanlar, bugün fazla müdahale etmeyi doğru olmadığını düşünüyorum. İnsanların kendi özgür iradesine bırakılan haram ve helal kısımları çerçevesinde verilemeyen hususları, dinin sınırları içerisine koyarak cevap vermenin doğru olmadığını düşünüyorum, bunun dini yaşanmaz kıldığını düşünüyorum. Herhangi bir gencin kılığına, kıyafetine, küpesine, dövmesine müdahale değil doğrudan onun düşüncesiyle karşılaşmak lazım, kalbiyle onun zihin dünyasıyla iletişim kurarak sohbet ve muhabbet etmek gerektiğini düşünüyorum. Bugünkü gençlik özgürlüğüne o kadar düşkün ki rol model istemiyor fakat özgürlük asla rol modele sahip olma ile tezat teşkil etmez. Belki bizim kapatan model değil açan model olmamız gerekiyor yani zihnini, kalbini belli bir yere kapatıp ona bir hayat tarzı çizen bir model olmaktan çıkıp önünü açan, kendisini keşfetmesini sağlayan bir model olmamız gerekiyor."