SOMA’da hayatını kaybeden maden işçilerine Allahtan rahmet diliyorum, yattıkları mekanlar cennet olsun. Ülkemizin başı sağ olsun.
Türkiye Cumhuriyetinin sağlam temellerini yıkmaya çalışan zorba hainler, Türk ordusunu zayıflatıp kendi hakimiyetlerine geçirmek için akıl almaz oyunlara başvurdular. Sarıkız operasyonu dediler ve saldırdılar. Ardından Ergenekon, Balyoz ve Casusluk operasyonları, tümü art arda geldi ve ordunun en üst kademesi de dahil olmak üzere birçok subay ve general cezaevlerine gönderilip itibarsızlaştırılmak istendi.
Genelkurmay Başkanlığı yapmış insan, örgüt lideri yapıldı. Bu operasyonlar sadece Ordu’ya yönelik değildi. Sırada Milli İstihbarat Teşkilat (MİT) vardı. O’na da uzanmaya çalıştılar. Çok acıdır ki MİT Erzincan Bölge Müdürlüğünün kapısı, kendisini savcı ve polis zanneden kişiler tarafından tekmelenerek içeri girildi ve Bölge Müdürü gözaltına alınarak sırada diğer çalışanların olduğu imajını vermeye çalıştılar. Sonrasında da MİT Müsteşarı sayın Hakan FİDAN’ı gözaltına almaya çalıştı o zavallılar. Ama yemedi! Güçleri, nefesleri yetmedi. Sayın FİDAN’ı ifadeye çağırıp bilahare gözaltına alıp işi sayın Başbakan’a kadar getirmeyi amaçlamışlardı ancak hevesleri kursaklarında kaldı.
Ülkemizde güvenliği sağlayan kurumlardan olan Emniyet Teşkilatı da daha önceden kendi içerisinde Cemaatçiler, Ülkücüler, Solcular ve tarafsız polisler olarak bölünmüş bir haldeydiler. Özellikle Emniyet istihbaratı, Terörle Mücadele, Organize suçlar ve il Müdürlerinin büyük çoğunluğu Cemaatçi polislerden oluşmuştu. Yani, Emniyet Teşkilatındaki işlemlerini tamamlamışlardı. Sıra Ordu ve MİT’e gelmişti. Önce orduya yönelik güzel planlar hazırlayıp işleme koydular.
Burada alınacak ifadelerden yola çıkarak MİT mensuplarına da operasyon yapmayı planlarken, karşılarına Başbakan çıktı ve bir anda her şey ters yüz oldu. Ancak bu arada cemaat çoktan Üsküdar’ı geçmişti. Yani ülkenin bütün kurum ve kuruluşlarına mitoz bölünme şeklinde sızmalar yerleşmeler olmuştu. Amaçları; ülkenin güvenlik kurumlarını ele geçirip zayıflatmak, yok etmekti. Ancak anlayamadıkları şey, bu güvenlik duvarının yıkılması halinde hep birlikte duvarın altında kalınacağıydı.
Afganistan, Irak, Libya, Mısır ve Suriye’de yaşanan olaylar bir anda kendiliğinden mi çıktı acaba?! Bu ülkelerde yaşayan nüfusun yüzde kaçı gayrimüslim ? Her gün ölüm haberleri geliyor bu ülkelerden. Öldürenler kim? Ölenler kim? Bu ülkelerdeki karışıklıktan fayda sağlayanlara bakın. Hepsi silah satmaya can atan, petrol ve madenleri kendi yetkisine almaya çalışan ülkeler. Türkiye ise bu işin maalesef hamallığını yapıyor. Müslüman kardeşlerimiz ölmesin diye ya yardım gönderiliyor ya da ülkeye getirilip kamplarda bakılıyorlar. Olan bizlere oluyor.
Belki kızıyoruz ama biz Müslüman ve Türk’üz. Yani insani taraflarımız çok daha ağır basıyor. Bu nedenle katlanmalıyız. Söz konusu ülkelere yapılanların aynısı, Türkiye için de uygulamaya konmak istendi ama başaramadılar. Bundan sonra da böyle kirli pis işlere devam edecekleri muhakkaktır. Eğer bunlara bir şekilde göz yumarsak ne aile ne de vatan kalır geride.
Bugün Yargı, Ordu, Emniyet ve MİT kuruluşlarında ülkesini bayrağını ve milletini seven canla başla çalışan çok değerli insanlar var. Bunlar var oldukça hiç kimse bu ülke üzerinde oyun oynayamaz. Eğer bunu denemeye kalkan olursa da bir şekilde cevabını en ağır şekilde alır. Bu tarihte de böyle olmuştur.
Cemaat yanlısı kişiler, kurumlarda çalışmaya devam etmektedirler. Bunların tayin veya yer değiştirmeyle pasifize edileceklerini de hiç ama hiç sanmıyorum. Bundan sonra yapılması gereken; tüm kuruluşların başına gerçek anlamda ülkesini, milletini, bayrağını seven iyi yöneticiler atayıp, caydırıcı güçlü kanunlar çıkartmaktır. Bu yönde, özellikle muhalefet, çıkartılacak kanunlarda hükümete destek olmalıdır. Ülke tek. Bu ülkenin nasıl kurulduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu nedenle ülkeyi parçalayıp yok etmeye çalışan unsurlara karşı, nereden ne şekilde gelirse gelsin, her türlü pis, kirli oyunlara alet olmadan, hep birlikte Devletimize sahip çıkmalıyız, başka Türkiye yok!