Neşat, Kürşat, İsmail Akyazı..
Yusuf Sevgi..
Hasan Sevgi..
Ziya Kara..
Şimdi bu isimleri niye yazdın, diyeceksiniz.
Şundan dolayı.
Bu isimler bordo mavi taraftarlarımız.
Kimisi 12, kimisi 40, kimisi 50 yaşlarındaydı..
Baba-oğul.
Amca-dayı.
Hepsi içinde..
Aynı arabadaydılar yola çıktıklarında; 1991-1992 sezonu Türkiye Kupası maçı için..
Beşiktaş’a karşı oynayacak olan Trabzonspor’a destek vereceklerdi, Azrail yolda yakaladı..
Haberleri olmayacaktı, Hami’nin o tarihe geçen golü sonrası, “O’nlar için dua ettim ve Onları düşünerek topa vurdum” diyeceğinden.
Trafik kazasında hayatlarını kaybettiler.
İçlerinden Kürşat ilkokuldan sınıf arkadaşım.
Bende acıları daha başka daha derin..
Hepsini kalbimize gömdük.
İşte bu isimler geçtiğimiz sezon hatırlandı. Avni Aker’de adları koltuklara yazıldı.
Mutlu olduk.
İlk kez akrabalarına o koltuklarda oturma şerefi verildi. Keşke dedim; koltukların yanında hikayelerini anlatan bir de büyük bir tanıtım tabelası olsaydı..
Gelecek nesiller, bordo mavi renkler için neler feda edildiğini öğrenseydi.. İçimden demiştim, duydular mı ne..
Demez olaydım! Bırak hikâyelerini duyurmayı;
Şimdi koltuklardaki isimleri bile kaldırılmışlar.
***
Yakınlarından Mehmet abi de benle karşılaşınca, beraber üzüldük. “Yahu” diye girdi, hızını kesmeden, “Levent ne çabuk unutulduk..” diye bitirdi. Devamında, “Bu mudur yani? Tesisleri arıyorum telefona çıkan, ‘böyle bir uygulama yok, kaldırıldı’ diyor. Şok oldum. Yani medyada görülsün falan diye mi bunlar yapıldı. Biz maça girmeyelim o koltuklarda oturmayalım ama hiç olmazsa isimleri yazılsın” derken hayal kırıklığının yüzüne vurduğunu gördüm.
***
O gün bu vefadan dolayı Trabzonspor yönetimini kutlamıştım.
Şimdi ne diyeceğimi bilemiyorum.
Ayıp ediyorsunuz ayıp!