-Gel yanımda çalış, okuyup da ne yapacan, dedi.
O yaz biraz düşünüp,
-Yok, ben okula gideyim, dedim.
Kafamda öğretmen ve yazar olmak vardı.
Kendi söylediğine göre babam, Trabzon’un en iyi kaporta ustasıydı. Kamyon tamir ederdi. Kendisiyle çok gurur duyardık.
ABD’de yapılan bir araştırmaya göre profesörlerin %94’ü kendilerini alanlarında “bir numara” görüyormuş. Ülkemizde hiç öyle değildir fakat babam da öyle diyordu. Zamanla bunun doğru olmadığını anladık. Çünkü alanlarında bir numara olanların arabaları, apartmanları vardı; babamınsa sürekli Esnaf Kefalete ve bakkala borcu.
İşin aslı şuydu: Babam bu ülkenin en dürüst esnaflarından biriydi. Kimsenin 1 kuruşunu yememiş, hiçbir zaman hakkı olmayan ücreti istememiş; aksine iş yaptığı insanların çoğu tarafından dolandırılmıştır.
Liseyi bitirdikten sonra yanında 1 yıl çalıştım. Haftalığımı çoğu zaman veremedi, işler çok bozuktu. O yüzden saçma sapan işler aldığı da oldu. Dozer paletlerindeki makaralara dolgu kaynağı yaptı. Petrol tankerlerinin içine girip birlikte elektrot kaynağı yapıp zehir soluduk. Çürük bir kamyon işi aldı. “Ucuz almışsın. Üç bin liraya bu araba yapılmaz.” dedim. “Biliyorum ama bi kere ağzımdan çıktı…” dedi.
Bir gün baktım ki küçük bir iş almış.
“Nedir bu?” dedim.
Yakup Aga’ya, gezerek vatandaşın odununu kesmesi için tekerlekli ve motorlu bir düzenek yapacakmış. Motor aşağıda, hızar yukarıda olacak. Bir kayış sayesinde motor hızarı döndürecek filan…
Dedim ki “Sen bu işten ne anlarsın? Niye aldın bu işi?”
“Yeni şeyler öğrenmek lazım. İleride bir gün lazım olur.” dedi.
“Kaç paraya yapacaksın bunu?”
“Bin liraya…”
“Sen buna bin liradan fazla masraf edersin…” dedim.
Gitti, kalın demirler aldı; ölçtü, biçti, kaynattı.
“Bunları bu şekilde kaynattın ama motorun ne tarafa döndüğünü biliyor musun?” dedim.
“Bunda bilmeyecek ne var?” dedi. “Motor bu tarafa doğru çalışır…”
“Ya kasnak diğer tarafa doğru dönüyorsa?...”
“Yok, dönmez…” dedi.
Yaptı, bitirdi, sonra bir çalıştırdı ki benim söylediğim tarafa dönüyor.
Kaynattıklarının çoğunu kesip tersyüz etti, işi tamamladı. Yakup Aga’mızın odun kesme makinesi güzel oldu. Babam bin liradan fazla masraf edip bin lirasını aldı.
İleride lazım olur, dediği bilgi de başka hiçbir zaman lazım olmadı…
Sonra ben, Türk dili ve edebiyatı öğretmenliğini tercih listemde 1. sıraya yazıp öğretmen oldum.
Şimdi meslek hayatımın sonlarına yaklaşmışken yeni bir sıralama yap deseler, kaportacılığı 100. sıraya, öğretmenliği 101. sıraya yazarım.
Yazarlığa gelince… Hep mizah yazarı olmak istedim. Kocaman adamların ve kadınların çok ünlü, okurken beni sıkıntıdan bayıltan kitaplarını hiç sevmediğim, hatta bazen yırtıp attığım da düşünülürse bu arzum anlaşılabilir. İçinde eğlence olamayan her şey az buçuk işkencedir…
Yazmayı yıllarca erteleyip durduktan sonra geçen yıl “Lastiği Patlak Trende Hiçbir Yere Giderken” adlı gülmece öyküleri kitabımı çıkardım. Altı - yedi yüz kişiye ulaştığını, bunlardan 60 - 70’inin kitabı okuduğunu tahmin ediyorum.
Bu yıl “Gamlı Tosbağa Bilgelik Okulu” adıyla kitaplaştırdığım gülmece öykülerim ise üç ayda iki yüz kişiye filan ulaştı. Ve ben bu süre zarfında hiç yorulmadan 7.000 lira kazandım. Nasıl kazandım diye sorarsanız itiraf ediyorum:
Emekli maaşıma banka 7.000 lira promosyon yatırdı.