Neden başlıksız?
İnternet haberciliğinde haberi veya yazıyı okutan en önemli unsur başlık.
Ağzınla kuş tutsan, başlığın dikkat çekici olmadığı takdirde hedefe ulaşmakta güçlük çekiyorsun.
Dikkat çekici(!) hedefe ulaşmak(!) göreceli kavramlar.
Ancak ortak nokta Trabzonspor, futbol veya ortada bir top var ise orada akan seller duruyor.
Müthiş bir kitle.
Yazdığın konunun Trabzonsporla, futbolla ilgisi olmasın ama Trabzonsporlu bir başlık olsun, rekor kırıyorsun rekor.
Eleştirilmeli midir bu durum? Arz-talep meselesi tabi.
Bir okuyucu tarafından bakalım, bir de yazar tarafından.
Ortaya tuhaf bir durum çıkıyor.
Bir yazar elbette çok daha fazla kitleye ulaşmak ister, yazdıklarıyla yol gösterme arzusu içindedir. Başlıkta haberi okutmalıdır. Doğrudur.
Ama çok okunsun diye değerlerden rant sağlamak ne kadar doğrudur?
Bir de farklı bir boyutu var.
Konu siyaset olsun, kentleşme olsun, toplumsal olsun, ekonomi olsun, kültür-sanat ve futbol olsun her konuyla ilgilenen var (!)
Ama bu konulara göre branşlaşmış yazar var mı diye sorduğumuz anda; çok az.
Bu kentte herkes her şeyi bilir.
Her şeyden biraz bilir, dolayısıyla her şeyi çok bilir!
Burada Brech'in bir sözü geliyor aklıma, "işim çöpçülükte olsa, kral çöpçü olurum" diye.
Bildiği konuda uzmanlaşmak, branşlaşmak çok da tercih edilen bir durum değildir.
Kitleye göre konu, dolayısıyla başlık belirleniyor.
Halk bunu istiyor mantığı netleşiyor.
Trabzon"da çoğu yazarın profesyonel antrenör, profesyonel hakem, profesyonel futbolcu olduğu(!) bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla futbol severler artık doymuş!
Seçiciliğini kullanma özgürlüğüne sahip bir konuma gelmiş.
İyilerin kötüler arasından sıyrılması da dolayısıyla okuyucunun bilgisi birikimi ile alakalı tabi.
Okuyucu açısından değerlendirirsek durum üzücü.
Hiç bana kızmasınlar.
Futbol
Hayat futbol
Tek gerçek futbol
Tüm tartışmalar futbol
Evde futbol, işte futbol, kahvede futbol, kafede futbol, sokakta futbol, internette futbol, gazetede futbol, televizyonda futbol. Her şeyden önce futbol.
Bizde maç yoksa, Uruguay ligindeki futbol.
Futbolcu lig maçında kulübede ıpotta müzik dinlerken insanların bu kadar fanatik olmasını kendini paralamasını nasıl bir mantığa oturtabilirim, düşünüyorum.
Futbol zevkten öte bir hal almış.
Karl Marx"din halkın afyonudur" demişti.
Galiba bu yorumu şu aralar "Asıl futbol halkın afyonudur" diye yorumlamak gerekecek.
Ne dinin ne de futbolun afyon rolü oynamasından bunu kullananlar şikayetçi değil.
Şimdi şu da söylenebilir, "siyaset haberlerine mi kafa yoralım, yoksa her gün gözümüze gözümüze sokulan cinayet haberlerini mi okuyalım, derdimiz başımızdan aşkın".
Siyaset bize zorluklarımızı hatırlatıyor hep. Futbol ise unutturuyor ve biz de bundan memnunuz biliyorum. Zaten istatistikler de ortaya koyuyor; balık hafızalıyız diye gülüyorlar bize. Öyle olaylar yaşanıyor ki ülkemizde geleceğimiz şekilleniyor bu olaylarla. Ve unutturmak da bu kadar kolay işte.
Kayıtsız kalmanın vebalini çok ödedik Türk halkı olarak, böyle giderse ödeyeceğiz de.