Biraz düğün arası verdim.
Okurlarımdan özür diliyorum.
Biraz daha zaman istiyorum.
Lakin bilgi akışını kesmiyorum.
İrdelemeyi bırakmıyorum.
Bazı detaylar hala şüpheli..
FETÖ operasyonlarında aklımın almadığı noktalar var.
Zaman zaman belirli kısımlarını paylaşıyorum.
Özellikle Trabzon’da bıçak gibi kesilen operasyonlarla ilgili..
Ne oldu?
Ne olmuştu?
Zaman gösterecek diyelim.
Bu arada kitap okumaya bol bol zaman ayırıyorum.
Bugün paylaşmak istediğim bir kitaptan bahsedeceğim.
Mustafa Önsel’in ‘Ağacın Kurdu’ adlı kitabında özellikle Trabzon’u ve operasyonları etkileyeceğini düşündüğüm bir iki sayfasını paylaşacağım.
Gelin birlikte sorgulayalım.
Kitabın sloganı şöyle; “TSK’de şakirtlerin işgali mi?”
Matruşka görseliyle okuyucuya sunulmuş.
Mustafa komutan aynı zamanda Trabzon’un Beşikdüzü İlçesi’nden..
Hayatı bu terör yapılarıyla mücadele etmekle geçmiş hatta ve hatta hapis yatma uğruna gözünü karartmış bir kahraman TSK komutanı..
Evet şimdi gelelim yazdığı ve benimde çok dikkatimi çeken o kısma..
Harbiyede yuvalanmış paralel yapıların kendilerinden olmayan ve subay olmak isteyen öğrencilere nasıl işkence yaptıklarını canlı şahitleriyle dinleyerek kitabına aktarmış.
145. sayfasında FETÖ’nun içine çekilen Trabzonlu Muhammet’i şöyle anlatıyor.
“….Adı Muhammet Varol C. Trabzon’un Arsin İlçesi’nden. Yoksul bir ailenin çocuğu.
Lise yıllarında ders çalışmak maksadıyla Fetullahçı örgütün sempatizanlarının gittiği ‘ışık evleri’nde şakirt oluyor.
Sonra abiler, ‘Sen Balıkesir’de bulunan Astsubay Meslek Yüksek Okulu’na gireceksin’ diyorlar.
Okul ÖSYM puanına göre öğrenci almaktadır. Alınacak sayı bindir.
Muhammet, ÖSYM puanına göre öğrenci alımı okulu kazananlar arasında 1845’nci sıradadır. Yani okula girebilmesi için önündeki 845 kişinin bir şekilde okula girmemesi gerekmektedir.
Abiler;”Merak etme! Sen o okula mutlaka gireceksin” derler.
Düşünün bunu diyen “abiler” Trabzon’dadır.
Ama Balıkesir’de bulunan askeri okula kimin girip kimin giremeyeceklerini bilmektedir.
Aslında Muhammet sıralamadaki yerinden askeri okula gireceğine pek inanmamaktadır.
Mülakata gitmeden önce nelere dikkat etmesi gerektiği ile ilgili eğitimden geçirilir. Ayrıca mülakatta sorulacak soruların tamamı verilir kendisine.
Mülakatta sorulan soruların çoğunluğu Atatürk ile ilgilidir.
Gayet doğal diyorsunuz değil mi?
Evet ilk anda doğal gibi gözüküyor.
Ancak aslına Atatürk ile ilgili sorular oldukça hormonludur.
Nasıl mı?
Anlatayım…
Atatürk ile ilgili sorular daha çok Atatürk’ün dehasını devlet adamlığını askeri birikimini ortaya koyan sorular değildir. Örneğin Atatürk’ün uçak fabrikasını ne zaman kurduğu sorulmaz.
Peki ne sorulur?
Bir kaç örnekle ifade edeyim.
Atatürk’ün ayakkabı numarası kaç?
Atının ismi ne?
Köpeğinin adı?
Şapkasının numarası?
Elbise bedeni?
gibi Atatürk’ü iyi bilenlerin bile cevap veremeyeceği aslında Atatürk’ü itibarsızlaştırmaya yönelik sorulardır bunlar.
Tabi yine kimsenin kolaylıkla cevaplayamacağı ciddi sayılabilecek sorular da mevcuttur.
Mesela Nutuk’un 155. sayfasında ne yazıyor gibi..
Veya bir paragraf okuyup geri kalanını sen tamamla bu gibi soruları Nutuk’u bir kaç kez okumuş ben bile cevaplayamam ya siz?
Haliyle anlaşılmaktadır ki soruları önceden bilmeyenin geçemeyeceği bir cevaptır bu mülakat sınavı dedikeleri.. Buna da Atatürk alet edilmektedir. Bu kadar basit.
***
Ben bu türk soruların jandarma astsubay meslek yüksek okulu astsubay alımlarında sorulduğunu duymuştum. Sonuç şakirt Muhammet mülakat sınavı sonucu 1845’nci ilk 1000’nin içine ışınlanır ve okula girmeye hak kazanır.
Sadece o değildir bu şekilde okula giren. Sıralamada kendisinden çok geride olanlar bile mülakat sonucu ilk 1000’nin içine terfi ederek (!) okula girmeyi hak kazanmışlardır.
Eeee bunda Atatürk’ün ayakkabı numarasını bilmenin büyük katkısı olduğu muhakkaktır!
Ne yapalım yani sınavı ilk sıralarda kazananlarda bilsinler efendim Atatürk’ün ayakkabı numarasını değil mi?
Buradaki şeytani tarzı anlamak zor değil tabi..
Halbuki Atatürk ile ilgili nice alçaltıcı fıkraların anlatıldığı yerlerdir o ışık evleri..
Bu evlerde yetişen eski bir şakirtin anlattığı çirkin bir fıkrayı aktarayım ki bu fetullahçı örgütün Atatürk’ü nasıl gördüğü daha iyi anlaşılsın.
Mussolini, Hitler ve Stalin cehennemin yedinci katında yanarken bir bakmışlar Atatürk yedinci katından daha da yukardan kendilerine bakıyor. “bizi bile geçmeyi nasıl başardın” diye sormuşlar. Atatürk de “Az zamanda sizden çok daha fazla işler yaparak” demiş.
Ne kadar zekice ve komik ! bir fıkra değil mi?
Biz şakirt Muhammet’in yaşadıkları ile devam edelim.
***
Muhammet kendisine sorulan Atatürk’ün ayakkabı numarasını kolaylıkla bilir ve Balıkesir Astsubay Yüksek Okulu’na girer. Ben ise hala Ata’nın ayakkabı numarasını bilmiyorum ne acı..
Muhammet okulda çok başarılıdır. Dersleri de çok iyidir. Disiplin puanı tamdır. Hafta sonları Trabzon’daki abiler aracılığıyla Balıkesir’de ki abilerin bulunduğu ışık evlerine gitmektedir.
Bu şekilde ilk dönem başarıyla sona erer.
İkinci dönem evlere gidişleri aksatmaya başlar. Bir kaç kez ikaz edilir. Bu arada bir vesileyle geldiği Trabzon’da onu askeri okula girmesi için çalıştıran abi Balıkesir’de ışık evlerine gitmeyi aksatmasıyla ilgili şöyle diyecektir Muhammet’e; ”Bak seni o okula nasıl soktuysak o okuldan çıkarttırmayı da biliriz. Ayağını denk al!”
Nasıl sonuçtan emin adam.
Ancak Muhammet’in Karadeniz damarı tutmuştur bir kere.
İkinci dönem ışık evlerine gitmemeyi alışkanlık haline getirir.
Artık abileri kızdırmıştır.
Yanması için işaret verilir.
Önce çok iyi olan dersler kötüleşmeye başlar.
En küçük bir hatasında bile ceza verilerek disiplin puanı süratle düşürülmeye başlanır. Sonuçta sınıfta kalır. Kendi gibi yaklaşık 150 öğrenci daha vardır devre kaybeden.
O seneye kadar okul tarihinde bu tür bir olaya rastlanmamıştır. Bunda fetullahçı örgütün iktidarla olan kavgasında göreceli güç kaybı sonucu onların sayesinde bir yerlere kapak atmışların onlardan kopmasının etkisinin olduğunu düşünüyorum.
Kendilerinden kopanları hiç affetmemektedirler.
İhtimalki 150 öğrencinin çoğunluğu böyledir.
***
Artık Muhammet için tehlike çanları çalmaya başlamıştır. O aslında çanların neden çaldığının farkındadır. Ama inat eder. Ne olursa olsun irademi teslim etmeyeceğim bu adamlara diyerek fetullahçı örgütün abilerine başvurmaz. Geri dönmeyecektir. Ancak bunun bir karşılığı olacaktır elbette. Devre kaybettikten sonra ikinci yıla başlar ama disiplin cezalarından dolayı kafasını kaldıramamaktadır. Artık sağa baktın suç, bakmadın suç dönemi başlamıştır onun içinde..
Bu arada okuldaki çeşitli rütbeli görevliler ayrılmasını tavsiye etmektedirler. Yoksa atılacaktır.
Muhammet durumun vahametini anlar.
Kendini oraya sokan irade hala çok güçlüdür ve onu cezalandırmaya karar vermiştir.
Ne demişti Trabzon’daki abi, “Nasıl soktuysak öyle de çıkartırız ayağını denk al!”
Ve Muhammet bu işkenceye son verir atılmaya ramak kala kendi isteğiyle okuldan ayrılır.
Ayağını denk almamıştır.”
***
Beşikdüzü Vardallılı Mustafa Komutan Trabzon’daki abi yapılanmasını işaret etti.
Peki onlar hakkında yani Muhammet’i bu noktaya getirenler şimdi nerededirler?
Öyle ya!
Kentin yerel yönetimlerini dizayn edebilecek kadar güçlenen Trabzon’daki abiler kimdirler?
Onlarla ilgili ne yapılmıştır?
Trabzon’daki Işık evleri nerelerdedir?
Ya da Muhammet ile istişare yapılmış mıdır?
Bu satırlar ne kadar dikkate alınmıştır?
Şimdi bu sorulara cevapları düşünelim.
İlerleyen günlerde yine irdeleriz.
“Trabzon Valisi ve Emniyet Müdürü cevap vermeli” dediğinizi duyar gibiyim.
Haklısınız.