İspanya’da Athletic Bilbao’nun, duvarları tarih ve rutubet kokan 115 yıllık stadyumuna, maç günü girdiğiniz zaman, 40 bin kişiyi kırmızı –beyaz görürsünüz. Bask bölgesinin La Liga’da ki takımı, kendi yöresinin haricinde yerli veya yabancı uyruklu hiç bir oyuncuyu kadrosuna almayarak, yıllardır Avrupa’nın en kaliteli liginde hep kalabilme savaşı veriyor.
Bir özveri, bir ilke, bir varoluş ve bir inanç adına.
Orası San Mames stadyumu, takımı kümede kalma savaşı verirken 40 bin kişinin her bir ağızdan, inanmazsınız ama 7’den 70 yaşına kadar, herkesin takımına karşılıksız destek verdiği mabet.
Bu stadyuma ilk kez gelen rakip takımın kaptanı, karşılaşmanın başlama düdüğü
çalmadan 5 dakika önce elinde bir buket çiçekle, protokol tribünlerinin arasından yukarı doğru ev sahibi taraftarların alkışları arasında , merdivenlerden kramponlarıyla koşarak en tepeye tırmanır. Orada bulunan Bilbao’nun eski ünlü futbolcusu ‘ Piçiçi ’ nin büstüne elindeki çiçeği bırakır, başıyla selam verir ve geriye döner ve de yine ev sahibinin alkışları arasında sahaya iner.
Çok eski yıllarda İspanya’nın en ünlü golcüsü olan Piçiçi, Bilbao takımında yıllarca forma giymiş, Bilbao’da ki forma giydiği en iyi zamanında 30 yaşlarında Atlas okyanusundan çıkmış, yediği bir deniz ürününün kendisine verdiği alerjik bir rahatsızlık nedeniyle aniden hayatını kaybetmişti.
Mesele aslında onur ve saygı meselesiydi. Yani Trabzon futbolunda olmayan vefa ve saygı !..
*
İngiltere’de 121 yıllık, 45 bin kişilik stadyum Alfield Road’ a girerken, sizi kocaman bir yazı karşılar ‘’ You will never walk alone’’ ( Asla yalnız yürümeyeceksin ) bu slogan aynı zamanda bir şarkıdır ve beyaz-kırmızı şeytanlar tribünlerinde bunu hep beraber avazları çıktığı kadar bağırarak söylerler, desibel den kulağınız çınlar. Beşiktaş’ın ‘ Çarşı ’ grubu gibi.
Güney Amerika’nın sıcağına uzandığınızda, Arjantin’e doğru inersiniz. Yine tarih kokan 112 yıllık bir geçmişi olan 70 bin kişilik El Monumental stadyumuna maç günü girdiğinizde, kendinizi cennet de değil, cehennemde zannedersiniz. Athletic Bilbao ve Liverpool gibi aynı renkleri taşıyan River Plate’li taraftarlar, sevgililerinden, eşlerinden çok takımlarını severler bilir misiniz ?
Öyle olurlar ki bazen, tribünde yarı çıplaktırlar.
Almanya’da en muhteşem bir,iki tribünden biri, 80 bin kişilik Signal Iduno Park stadyumudur. Sarı siyahlı Borussia Dormunt taraftarları iki elleri kan da da olsa, takımlarını asla ve asla hiç bir zaman yalnız bırakmazlar. Ne karda, ne yağmurda ne soğukta… Yani bizim gibi ehli keyf değillerdir.
Takımlarını kendi stadyumlarında maçları olduğu gün, ev de, cafe de, bar da yada birahane de ekran karşısından değil, yaşını başını almış insanlar ellerinde koca koca bayraklarla gelip, tribünden karşılaşmayı izlerler ve kolay kolay da susmazlar, devre arası hariç.
Bu gibi takımların taraftarlarında 90 dakika boyunca kimse bir şey yemez ve kimse bir şey içmez. Bu ihtiyaçların hepsi devre arası giderilir, müsabaka boyunca ağızlar ve eller meşgul edilmez,edilemez. Bir olumsuzlukta Herkes birbirini sözle ama sertçe uyarır, müdahale eder. “ İçmeyi yemeyi bırak,takımını destekle ” diye
*
…Ve 65 yıllık Hüseyin Avni Aker stadyumuna protokol tribünü tarafından girerken, ön dış duvarında ’’ Trabzon bir sevda, Trabzonspor bir destan’’ yazar. Geçtiğimiz haftalarda dağıtılan Trabzonspor’un yeni marşını kimse henüz ezberleme bile ezberlememiş, zahmet etmemiş. Okuma özürlü bir toplumun bireyleri gibi, aman sendecilik kendini taraftar olmadığı halde, taraftar zannedenlerin içine işlemiş. Nerden inceyse oradan kopsun mantığı öne çıkmış.
Sonra bu takım niye kümeye oynuyor diye, sokaktan geçen kediye bile hesap soran zihniyet. Gerçek taraftarlar orada, yağmurda,karda,kış da stadyumda, tribündeler. Bölücülük yapmadan hiç kimsenin adamı ve madamı olmadan, sadece Trabzonspor’un 11 harften oluşan ismine gönül verenler, bordo mavi formasını giyerek yada boyun bağını takarak oda yoksa bordo mavi bayrağını alarak gelsinler.
Önümüzdeki pazar günü,Romen Koska’nın, Kaleci İlhan’ın, Sağ bek Şener’in, Kör Metin’in, Joker Mustafa’nın, Küçük Bülent’in, Cemse Hayrettin’in, Bolu Canavarı Mustafa’nın, Berkant’ın, Çolak İbrahim’in, Kaptan Sebahattin’in, Ali Rıza’nın, Sarı Mehmet’in ve Kaptan Dozer Cemil’in, ruhlarının dolaştığı Avni Aker’de, Antalyaspor önünde 90 dakika hiç susmadan, bağırmaya ve takımlarına destek olmaya hazır olsunlar.
Dünyanın dört bir tarafında gururla çektirdiğiniz “ Bize Her Yer Trabzon ”
yazılı kaşkolları, iki elinizle, iki yana açıp, poz vererek sosyal sitelerde paylaşmayı mı, yoksa siz taraftarlık zannediyorsunuz ?
Belki siz ,bu kulübün başkanını, yönetimini, teknik heyetini yada çalışanlarını beğenmeyebilirsiniz. Zaman bunu tartışma zamanı değildir. Zaman, Futbol Federasyon’nun sırtından bıçakladığı Trabzonspor’a, yani takımınıza koşulsuz ve şartsız 90 dakika bitene kadar destek verme zamanıdır.
Kimler maç sonundaki skora göre taraftar ?
Kimler kötü günlerde bile, mezara kadar olan taraftar ?
Önümüzdeki Pazar günü H.Avni Aker tribünlerinin full dolu olup olmadığını ve gönül verdiği bordo maviye inananlarla, inanmayanları göreceğiz.
Eğer içinizde, tribünlere gelip de çekirdek yiyip, sadece maçı seyredecek olan varsa, bir zahmet hiç gelmesin.
Çünkü ; O gün Trabzonspor için yeniden var oluş günüdür.
Bu 90 dakikanın hiç ama hiç şakası yok. Top sizde.