Böyle TFF'ye...

Ligde araya girdik ya şimdi iki hafta boyunca milli takımı konuşup, onu yazacağız. Özellikle de kadro seçimini… Kısaca TFF başkanı ile milli takım teknik direktörüne hakaret etmiş, gazeteciye saldırmış, akabinde de milli takımı bıraktığını açıklayan Arda ile çok fazla “hayranı” bulunan Emre Belezoğlu’nun yeniden seçildiği milli takımdan  söz ediyoruz. Yine gazeteci döven Volkan Babacan da kadroda… Türkiye’nin en iyi birkaç kalecisinden biri olan Onur Kıvrak 3, hatta 4 kaleci arasına bile giremedi! Vah… Aynı zamanda kadronun değişmez ismi Olcay da öyle! Haa bir de yurt dışında 9 yıldan beri Türkiye’yi en iyi şekilde temsil eden Rubin Kazan takım kaptanı Gökdeniz Karadeniz yine milli takımda yok! Kadroya ilk etapta alınmayan Beşiktaşlı Oğuzhan tekrar kadroya dahil edildi. Artık nasıl olmuşsa… Eee, böyle başa böyle traş… Böyle TFF’ye de böyle milli takım! Çünkü şike süreci sınavından sınıfta çakan TFF ve başkanına ancak böyle bir milli takım yakışır!

KOCAMAN DERKEN…

Trabzonspor ve Ersun Yanal doğrusu hiç şaşırtmıyor! Bir maçta ağzımıza çalınan 10-15 dakikalık futbolla “ Galiba bu sezon beni yanıltacaklar. Hadi yanıltın da ben mahcup olayım. Yeter ki Trabzonspor iyi olsun!” demeye kalmıyor, yine aynı saçmalıklar ve yine olmayan saçlarımı yolmalar… 

Fenerbahçe teknik direktörü Aykut Kocaman’ın Trabzonspor’u sürekli diline dolarken ve bizler de haklı eleştiriler yaparken bir de ne görelim? Ersun Yanal ondan geri değilmiş!!! Yanal sözleri ile değil ama icraatları ile Kocaman’ı bile sollamış!  Konyaspor maçının nasıl kazanıldığı ortada… Bir süre eksiğine ve oturmamış kadrosu ile birlikte teknik adamının da acemilikleri eklenince sarı lacivertliler  Trabzonspor’a adeta 3 puanı tepside ikram etmek üzere iken Yanal beceriksizliği ile 20 yıllık hasret yine ötelendi. Kaldı ki Fenerbahçe maçında zaman zaman Trabzonspor iyi de oynadı. Son 15 dakikayı hiç saymıyorum…

Peki ya Göztepe maçına ne demeli? Henüz birbirlerinin isimlerini bile bilmeyen ligin yeni takımına karşı ezik, sönük, hiç yakışmayan bu oyun ne anlama geliyor? Trabzonspor böyle mi şampiyonluğa oynayacak? Takımın en iyisi 3 gol yediği halde daha fazlasını kurtaran Onur ise söyleyecek ne kaldı? Sürekli Einstain’in sözlerini hatırlatıyoruz:  “ Aynı deneylerden farklı sonuç beklemek ……..  alametidir!” Boşluğu siz doldurun! Aptal yerine koymayın milleti… Azıcık izan!

BİR MASAL!

Bir teknik adamın kendi ayağına kurşun sıkacağını sanmam… İnandığı ve kazanacağını umduğu kadroyu sahaya sürer! Normalde böyle olması gerekir. Ama baktığımızda çok farklı şeyleri görüyoruz. Buna hemen hemen tüm kulüplerde rastlamak mümkün! O nedenle iki yakaları bir araya gelmiyor ve tüm kulüplerimiz borçlu! Hem de az buz değil. Mesela Beşiktaş’ın borcunun 2 milyar liraya yakın olduğu daha birkaç gün önce açıklandı. Üstelik son iki yılın da şampiyonu…

Bir teknik adamın “İlla da şu oyuncuyu isterim!” diye tutturmasını hiç anlamam!!! Kendi -film icabı- istemez görünür ama menajerler vasıtası ile kulüp başkanlarını ve yöneticilerini sürekli rahatsız ettirir! Mi acaba? Hep düşünmüşümdüm; Bir teknik adam aldığı veya aldırdığı oyuncuyu başarısız ve yetersiz olduğu halde sürekli niye oynatır? Kendisini çok mu sever, menajeri ile bir ilişkisi mi vardır ya da menajeri çok yakın tanıdığı olabilir mi?

Türkiye’de futbol camiasında herkes herkesi tanıyor! Kimin ne olduğu aşikar! Kaç kilo çektiği, ne yaptığı, hangi bağlantılarının olduğu biliniyor. Elimizde ne yazık ki belge yok! Hoş belgemiz olsa da işe yaramaz. Çünkü dünyanın tanık olduğu en büyük şike davasında “Dağa fare doğurttular” bu ülkede! Şikeyi yapanlar hala aynı görevlerindeler. Hiç bir şey olmamış gibi itibar görüyorlar!

Futbolcu alım satımlarında hiç de hoş olmayan pis kokular duymak mümkün… Hele kulüplerin zor durumlarda kaldığı ve de transferin son zamanlarında!!! Bunlar çok bilinmeyen bir şey değil ama siz bunu yine de bir masal olarak kabul edin… Çünkü bu ülkede en acı gerçekler bile masal kadar önemli olmuyor! Hele sporda, hele futbolda…

UEFA KRİTERLERİ HİKAYE Mİ?

Bir yandan UEFA kriterleri deniyor, diğer yandan borçları milyarları geçen kulüpler ha bire transfer yapıyor! UEFA’nın belirlediği kotalar mı değişiyor, yoksa kamuya farklı şekilde mi anlatılıyor? Anlamak mümkün değil… İşin doğrusunu bir türlü öğrenemedik! Eğer UEFA’nın belirlediği kotalar gerçek ise Galatasaray’ın bunca parayı verip bu kadar oyuncuyu nasıl transfer ettiği nasıl izah edilir?

Gerçi Galatasaray oyuncu da sattı ama yine de özellikle kulüpte daha önce görev yapan Trabzonlu Levent Nazifoğlu’nun açıklamaları kulaklarımı çınlatıyor. Nazifoğlu, GS yöneticilerinin “Transferde 34 milyon avro  harcadık!” demelerine rağmen, 41.5 milyon harcandığını kulüp divan toplantısında söylemiş ve disipline verilmişti!!!

Trabzonspor’a da eğer sezon başında açıklandığı gibi 11 milyon avroluk transfer kotası verilmiş ise o kota doldu!!! O halde hala niye 2 futbolcunun peşinde koşuluyor? Alınması muhtemel iki oyuncunun bedelinin en az 10 milyon avro olduğu da yazılıp çiziliyor. Kulübün borcu bir milyara vurmuş, UEFA kriterleri deniliyor ve hala futbolcu peşinde koşuluyor!!! Bu işte bir yanlışlık olmasın! Yoksa UEFA kriterleri hikaye mi?

AYNI YERDEYİM?

Trabzonspor’un yanlışlarını, hatalarını ve saçmalıklarını gördükçe genel olarak eleştirel gözle bakıyor ve öyle de yazıyorum. Kaç sezondur “Bu takımdan bu anlayışla hiçbir halt olmaz” diye bağıra bağıra dile getiriyorum. Çünkü iki yanlış bir doğru etmez. Herkes gibi ben de görüyor ve anlıyorum! Ancak kendimi de ortaya koyuyorum. Bu takım bu anlayışla derece yapamaz, iddialı olamaz diyorum. Ve de “ Yeter ki Trabzonspor başarılı olsun da ben de rezil olayım. Beni utandırın, mahcup edin” diyorum. Bütün bunlara rağmen Trabzonspor’un başarısız olmasını asla istemem. Ancak iyi yaptığında veya iyi oynadığında bunu da dile getirmek kalemin namusudur. Bu nedenle özellikle Fenerbahçe maçında zaman zaman iyi oyuna alkış tuttum. Yazının genelinde elbette yine eleştiri vardı. Çünkü inanıyorum ki o gün Trabzonspor, Fenerbahçe’yi rahatça farklı şekilde geçmesi gerekirdi. Ama maçta birkaç güzel varyasyona alkış tutmam bazı okurların canını sıkmış. Hakarete varan eleştirilere rastladım. Futbol bilmemekle, bu işten anlamamakla suçlandım. Eleştiriye evet ama, yazının bütününü okumadan sallayan anlama özürlülere hayır! Dün neredeysem bugün de oradayım. Yani bulunduğum yerde... Elbette eleştireceğim ama güzeli de alkışlarım. Kim yaparsa yapsın… Kapış…
 

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri