Bizi rahmetli anamız daha kundakladığın da, İzmir Gaziemir"in dağlarında bir F84 savaş uçağı dağlara çakıldı.
Ateşi Trabzon"un Sotka (Hızırbey) mahallesinde ki, idolleri basketbol potası olan kayalık sokağına düştü.
Takvimlerdeki yıl ise 1963 ü gösteriyordu.
O zamanlar söylendiği gibi, arkadaşı olan diğer pilot un hatasından
uçağı terk edemeyen, arkadaşı ise fırlatma koltuğuyla kurtulan Mete Esat, genelde sporcuların çıktığı kayalık sokakta yetişmiş, asırlık Trabzon lisesinin arka bahçesindeki basket potalarında parmak izlerini bırakmıştı.
Anadolu"dan Basketbol milli takımına giden ilk Trabzonlu oyuncu olmuştu. Hatta salon sporlarında, milli formayı giyen ilk oyuncu.
*
Hava Harp Okulunu birincilikle bitirmişti.
Broveye kendi adını taşıyan altın plaketi elleriyle çakmıştı. Ne bilsin ki o plaketi çakarken, belki de kaderini broveye çaktığını.
3 kez milli olmuş, sonra da asker olmuştu. En büyük asker bizim asker diyemeden kaza haberi geldi.
Trabzonlu başarılı milli sporcu 23 yaşındaki Pilot Teğmen Mete Esat şehit düşmüştü. Evlenmesi bile nasip olmayan Esat"ın cenazesini, bir çinko tabut içerisinde
kışladaki subay arkadaşları getirmişlerdi.
Trabzon"da ki ailesi ve arkadaşları cenazeyi havalimanından aldılar, önce Numune Hastanesine, ardından ters istikamet de Trabzon lisesinin arka duvarının dibinden, şimdiki Maraş caddesinden yürüyerek, eller üzerinde yakındaki mahallesine, evine, ardından da Sülüklü mezarlığına
*
Ağıtlar, gözyaşları derken, adı önce şimdiki kunduracılar caddesine verildi. Mete Esat caddesi.
Peşinden mezun olduğu Trabzon lisesinin arka bahçesindeki benim de, lise yıllarında zaman zaman pota altlarından ribaunt aldığım, basketbol sahasına adı verildi.
Okulun basket sahasının oradaki, kapısından girişin üstündeki saçağa küçük bir levha asılmıştı. Mete Esat Basketbol Sahası.
Ardından büstü yapıldı bu genç şehit teğmen pilotun Büst, Trabzon"un 19 Mayıs Kapalı Spor Salonunun önüne dikildi. O salonun adı da niye 19 Mayıs tır bilmem. 19 Mayıs tarihinin ve isminin anlamı çok büyüktür ,emperyalistlere karşı Mustafa kemal"in ve Mehmet"lerin ilk direnişi ve kurtuluşu Samsun dan başladığı için, Samsun"a daha yakışır diye düşünmüştüm.Trabzon"un kurtuluş tarihi olan 24 Şubat Kapalı Spor Salonu olsaydı. Neyse .Yada Mete Esat Kapalı Spor Salonu.
*
O yıllarda Trabzon"un salon sporlarındaki ilk milli basketbolcusunun adının bir kapalı spor salonuna verilip verilmemesi tartışılırken, Trabzon lisesinin arka bahçesindeki açık basketbol sahasına verilmiş,bir levhaya asılı ismi de zamanla rafa kaldırıldı.
Adı verilmiş Mete Esat caddesinin ismi değişti. Şimdi ki kunduracılar caddesi oldu. Esnaf çok karşı çıktı.
Verilmiş bir hak nasıl geri alınabilir diye, hem de böyle bir değerin ismi. Ama nafile, yıllar sonra başkasının bu hatasının telafi etmek için, zamanın Trabzon Belediye Başkanı Orhan Karakullukçu, Mete Esat"ın büstünü yaptırdı ve 19 Mayıs Kapalı Spor Salonun önüne diktirdi. 9-10 yıl orada kalan büst, bir gün ortadan kayboldu. Büstün yerinde yeller esiyordu.
Şehit ya, o zamandan başlamış alerjimiz !...
*
Peki ya Beşyıldız, sen ne diyorsun ? Şimdi ne yapmak mı ? lazım diyorsanız.
Aha alta yazıyorum. Dostum Yüksel Daştan, Karadeniz gazetesindeki köşesinde konuyu kısaca gündeme getirdi. Ben de açılımını yapıyorum.
Daştan, Mete Esat şehit düştüğünde aynı mahallenin çocuğu olarak 9 yaşındaymış, o günleri hatırlıyor. Konu yine aynı mahalleden yetişmiş, Spor Bakanı Faruk Nafiz Özak"ın danışmanlarından Çağatay Bali"ye yeni gitti.
2011 Avrupa Gençlik Yaz Olimpiyatları için, Spor Bakanı Faruk Nafiz Özak ve Gençlik Spor Eski Genel Müdürü Mehmet Atalay önderliğinde, Trabzon"un Kaşüstü mevkiine 5 bin kişilik harika bir Kapalı Spor Salonu yapılıyor.
Salon sporlarının Trabzon"dan yetişen ilk milli oyuncusu olarak, bu şehrin gururu olan ve basketbola kardeşi Abdülkadir Esat ile birlikte büyük hizmetler veren Şehit Pilot Teğmen Mete Esat"ın adı bu yeni yapılan Kapalı Spor Salonuna verilerek, eski bir hata telafi edilmelidir.
Bize de yakışacak olan budur.
Hele de Trabzonlu ya, hele de merhum ya,dirinin ismini koymamız bile gerekirken, bir değerin ismini bile, bir yerlere koymaktan korkan ve kıskanan hatta hak edilmiş ismini bile kaldırtan bir toplum olduk .
Yalan mı ?
Bari bu sefer yanlış yapmayalım. Ne dersiniz ?