Bulut Köyü Dedektifleri - 2 Kayıp Günlüğün Peşinde

Zeynep Eyüboğlu Yazdı "Bulut Köyü Dedektifleri - 2 Kayıp Günlüğün Peşinde"

Hikayenin ilk bölümü için tıkla...

“Sen! Gözlüklü, başla bakalım!”

Çocukların dördü de evin duvarının dibine oturmuş, birbirlerine sarılmıştı. Alınlarından sıcacık terler akıyordu. Tangur tungur devrilen tencerelerden fırlayan patates ve havuç kokuları da etrafa yayılmıştı. Evin içinden cızırtılı radyo sesleri geliyordu.

“Haydi Yusuf sen anlat!’’ dedi Ömer. “Sana diyor, gözlüklü sensin.”

“Sadece iki gündür gözlük takmaya başladım, bu sayılmaz ki.”

“Benim söylememi isteseydi , ‘Sen! Tombul! Başla bakalım!’ derdi. Ben değilim. Ohhhh !”

“Tamam tamam ben anlatıyorum .” dedi Meryem.

Boğazını iki kez öksürüp temizledikten sonra anlatmaya başladı.

“Nineciğim, biz sana bugün yemeği getirmesi gereken çocuklarız. Ev uzak olduğu için yürümekten yorulduk. Biraz dinlenelim dedik. Tam o sırada Osman tencereleri devirdi. Özür dileriz.”

“Niye bu kadar korktunuz ki evladım? Ben kendi halinde yaşayan yaşlı bir kadıncağızım.”

“Kendi halinde mi? Eviniz bir tuhaf! İçerisi, şey dolu, şeyy!’’

“Ne dolu çocuğum? Korkudan göbeğin bile içeri çekilmiş, de bakayım neler varmış?”

“Bilgisayarlar!”

“Evladım şimdi bilgisayar olmayan ev mi kaldı! Bu mu tuhaf?”

“Eeeee kulaklıklar da var! Ayrıca sizi duyduk! dedi

Osman.” “Üstelik tüm çocuklar, köydeki olayları başka ülkelere anlatan bir ajan olduğunuzu düşünüyor, hatta bundan eminler!”

“Ajan mı? Evladım ben dün ne yediğimi unutuyorum. Sizin köyün sırlarını aklımda nasıl tutayım! Hiç güleceğim yoktu çocuklar. Geç oldu haydi evlerinize gidin.”

Yemekler için teşekkür etti. Yorgundu. Kapıyı gıcırdatarak kapatıp evine geçti.

“Nine gayet iyi birine benziyor, ajan olamaz, durun bakalım!” dedi Ömer. “Köye gidince bir plan yapacağız ve foyasını ortaya çıkaracağız.”

Osman, tepeden köye inerken cebinde her zaman taşıdığı naneli şekerlerden bir tane ağzına attı. Şekeri yedikçe burnundan içeriye temiz hava giriyordu. Mis gibi nane kokusu! Yusuf ise çantasında daima bir Doğa Defteri taşırdı. Gördüğü börtü böceğin, çiçeklerin ve bitkilerin adını sorar, öğrenir ve defterine not ederdi. Tam bir ağacın altından geçiyorlardı ki o da ne! Ağacın dalına tüneyen kara karga “Gaaakkkkk, gaakkkkkkkkk!” diye öterken Yusuf’un defterinin açık olan sayfasına da pisleyiverdi.

“Oooooo bakalım bunu nasıl not edeceksin Yusuf!” diyen Osman’ın ardından hepsi kikirdemeye başladı.

Yusuf da gülüyordu. Ne yapacaktı ki hem? Kargaya hesap mı soracaktı.

“Not filan yok, karga kendi notunu kendi bıraktı zaten.” diyerek gülen Yusuf’a

kahkahalarla eşlik ettiler.

Çocuklar, korkuları üzerlerinden atmıştı. Neşeyle yürüyorlardı. Artık ninenin evi çok uzakta kalmıştı. Üstelik köye gidince bir plan bile yapacaklardı. Önce Bakkal Yaşar Abi’ye uğrayıp görevi yerine getirdiklerini söyleyeceklerdi. Bakkala varmak üzereydiler. Ancak bakkalın önü kalabalık gözüküyordu. Hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. “Orada neler oluyor?” dedi Meryem . “Ne konuşuyorlar ki öyle?”

“Ellerinde bir kitap ya da defter gibi bir şey var sanki.”

“Yusuf haklı. Ellerinde bir şey var!” dedi Ömer.

“Haydi hızlanın bakalım neler oluyor!”

“Yaşar Abiiiiii, Yaşar Abiiiiğğğğğ!” diye heyecanla geliyordu Osman.

Yaşar Abi köyün en zeki adamlarından biriydi.

Meraklı dedektiflerin niye bu kadar heyecanlı olduklarını anlamıştı.

“Durun ben tahmin edeyim. Siz burada neler konuştuğumuzu merak ettiniz. Elimde de bir defter

var. Meraktan çatlıyorsunuz değil mi? Size hemen anlatsam iyi olur. Yardımınız gerekiyor. Bu işi

ancak siz çözersiniz.”

“Yahu bu köyde de bütün sırları biz mi çözeceğiz? Nineyi çöz, defteri çöz, ohoooooo! Sadece şu

matematiği çözemedim gitti!” dedi Yusuf. Korkmuştu. Daha nine macerasını atlatmadan başka macera başlıyordu.

“Bu defter bir günlük. Köyden birine ait ancak kim olduğunu bilmiyoruz. Yolda çocuklar bulmuş. Bana getirdiler. Günlüğün sahibi kim bilir ne kadar üzülmüştür. Kime ait olduğunu bulmalıyız.”

“Bundan kolay ne var Yaşar Abi!” dedi Osman.

“Açıp bakalım işte. İçine adını mutlaka yazmıştır.”

Göbeği kikirdemekten yine hoplamaya başlamıştı.

“Açıp inceleyemeyiz. Başkasına ait olan eşyaları karıştırmamalıyız çocuklar.”

“Yaşar Abi haklı, özel bir şeyi karıştıramayız.” Dedi Meryem. “Peki ama kime ait olduğunu nasıl bulacağız ki?”

“Defterin kapağında beyaz papatyalar var. Bir de arka kapağa dökülen sıcak çikolata lekesi. İşaretlerden birkaçı diyebiliriz. Papatyaları seviyordur belki. Bol bol da sıcak çikolata içen birisi olabilir. Düşünün bakalım.”

“Papatyalarrr!” “Sıcak çikolataaa!” “Günlük!” çocuklar papağan gibi tekrarladılar. Sonunda bulmuşlardı. Hep bir ağızdan haykırarak söylediler.

“Tabiii yaaaaa! Elvin Ablaaaaaaa!”

“Elvin Abla’nın olabilir.Bahçesine sürekli papatyalar diker.” dedi

Meryem. “Balkonda da sürekli sıcak çikolata içiyor. Biz okuldan gelirken hep görüyoruz.”

“Hımmmm, haklı olabilirsiniz çocuklar. Ama emin olmadan kimseye bu defteri vermeyin. Günlük size

emanet. Yarın okul çıkışında sorarsınız. Haaaaa bu arada sizin ajan ninenin neler yaptığını duydunuz

mu?”

Çocukların gözleri meraktan çatlarcasına bakıyordu.

“Söyle lütfen Yaşar Abi. Ajanmış değil mi?” dedi Yusuf. “Ben biliyordum!”

“Yaşadığı yere ihanet mi etti? Ahhhh.. Ajan nine nasıl yaptın bunu!” Meryem kızmıştı.

“Önyargılı olmayın çocuklar. Düşündüklerinizin hepsi yanlış. Ajan filan değilmiş. Hatta çok da güzel

işler yapıyormuş. Radyoda çalışıyormuş. Çocuklar için öyküler seslendiriyormuş. Kasetler, teypler de

bu yüzdenmiş. Bugün çalıştığı radyodan görevliler geldi. Nineyi aramışlar ancak ulaşamayınca merak

etmişler. Ben de neler olduğunu sorunca anlatıverdiler. Meğer nine ajan değil, bir kahramanmış!”

“İnanamıyorum!” “Yok artık!” “Sahi mi yahu!” çocukların kem küm ederek çıkardıkları cümleler

bunlardı. Yaşar Abi devam etti.

“Sizin de macera yaşamadığınız gün yok. Gidip nineye anlatın hepsini. Onları seslendirsin. Sizin

dedektiflik maceralarınızı herkes dinlesin. Kayıp Günlük’le başlayabilirsiniz.”

Çocuklar Yaşar Abi’yi ağızları açık dinlediler. Şok olmuşlardı . Hem ninenin ajan olmadığına hem de

öyküler seslendirdiğine çok sevinmişlerdi. Bundan sonra her gün yemekleri kendileri götürmeye ve

nineye maceralarını anlatmaya karar verdiler. Önce kayıp günlüğü anlatacaklardı. Sonrasında ise en

değişik maceralarından olan Tablodaki Hayalet’i…

“Tablodaki Hayaletttt! Ne günlerdiiiii! Hatırlayınca bile tırstım ha!” dedi Osman.

"Bulut Köyü Dedektifleri -1 Köyde bir ajan nine mi var?" hikayemizi okudunuz mu? Okumadıysanız tıklayın bu hikayenin öncesinde bakın neler olmuş

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri