Trabzon’da Göç İdaresi Müdürlüğü tarafından 81 ilde eş zamanlı gerçekleştirilen “Uluslararası Göçmenler Günü Kültürel Buluşmasına” katıldım.
Oldukça renkli ve güzel bir etkinlik oldu.
Emeği geçen kakı sunan herkese teşekkür ediyorum.
Farklı duygularla programı izledim.
Suriyeli, Iraklı, Afganlı çocukların sahnede hep bir ağızdan “şükran Türkiye” parçasını söylerken arkamızdan yavrumuzun kulağıma eğilerek “Türkiye olmasaydı ben yaşıyor olmayacaktım” demesi ise gözlerimi yaşarttı.
Valla zor tuttum kendimi.
Hepimiz evlat sahibiyiz.
Allah kimseyi çaresiz koymasın.
Kimseyi anasından-babasından-vatanından ayırmasın.
Kolay değil bu işler.
Göçmen konusu sadece ülkemizin değil dünyanın birçok yerinde sıkça gündemine gelen bir sorun.
Çözümü noktasında ise ne yazık ki başarı sağlanamıyor.
Sonu her zaman hüzünle biten bir aşk filmi gibi.
Bu filmde ayrılıklar var, hüzün var, sevda var, gözyaşı var…
Türkiye Barolar Birliği tarafından “Sığınmacılar ve Mülteciler Raporu” konulu çalışmada ben de gönüllü olarak yer almıştım.
Av.Özge Göral arkadaşımla birlikte 2016 yılında Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’deki kampları tek-tek gezerek oldukça geniş kapsamlı bir çalışma hazırlamıştık.
Yüzlerce insanlar tek-tek görüştük.
O tarihler de yoğun bir giriş vardı ülkemize.
Savaştan, yokluktan ve açlıktan kaçanlar ülkemize sığınmışlardı.
Yaşamak ve direnmek adına başka yolları yoktu bu insanların.
Ortadoğu kan gölü haline gelirken Suriye’de insanlar terörün kurbanı olmaya devam ediyordu.
O tarihlerde karşılaştığımız manzaraları unutamam.
Terliklerle sınırı geçenlerden tutun da günlerce yemek yemeyen çocukların dramı karşısında günlerce kendime gelememiştim.
Yaşlı ve hastaların “yardım edin” feryatlarına bizzat tanık olmuştum.
Çok şükür ülkemiz bütün sığınmacılara kapılarını açarak kısa sürede onlara insanca yaşayabileceği kamplar oluşturdu.
Harran’da, Suruç’ta, Midyat’ta açılan kamplar insanlık tarihinin en önemli yardım eliydi.
Merhamet ve vicdan sahibi olan Türkiye kapılarını sonuna kadar açarak dünyaya insanlık dersi verdi.
Avrupa ülkeleri bu insanları adeta “vebalı” muamelesi ile kapılarını kapatarak küstahlıklarını sergilerken biz ayağa kalkarak onları bu zor günlerinde yalnız bırakmadık.
İşte onun için “Büyüksün Türkiye” sloganı bize sonuna kadar yakışıyor.
Değerli okurlarım bugün sayıları artık neredeyse 7 milyona yaklaşan göçmen var ülkemizde.
Sınır ötesindeki güvenlik sorunu aşıldıkça bu insanlar elbet kendi “öz vatanlarına” dönecekler.
Bu konun yarattığı sıkıntıları görmezden gelecek değilim.
Elbet te ciddi anlamda sıkıntılar ve mağduriyetler yaşanıyor.
Her şey tos-pembe değil.
Göçmenler noktasında nasıl büyük bir ekonomik kriz içinde olduğumuzu da es geçemeyiz.
Gelenleri istihdam etmek kolay değil…
Dünya bu sorunu adeta tek başına bizim başımıza yıkmış durumda.
Çözümü kolay değil.
Biz yine de insanlığımızı elden bırakmayacağız.
Ülkemizde misafir ettiğimiz uyruğu-dili-dini ne olursa olsun bu insanlara hor bakmayalım, ötekileştirmeyelim, düşmanlık beslemeyelim.
Ümmet anlayışı ile insanlık adına açılan kapımızı kapatmayalım.
Terör belasından elbet bir gün bu dünya arınacak.
Elbet sevgi kazanacak…
Huzur ve barış bu topraklara egemen olacak.