Yalnız Trabzon değil, Ülkemizin pek çok ili yerel kalkınma için sahip olduğu varlıkların değerli olduğuna inanıyor ve turizm pastasından aldığı payı büyütmek için çeşitli çalışmalar gerçekleştiriyor.
Gümüşhane’nin Zigana Köyündeki “Doğa Okulu” da üstlendiği sosyal sorumluluğu paydaşları ile geliştirmeye ve zenginleştirmeye çalışıyor; Gümüşhane ve Bölge turizmine katkı için çeşitli etkinlikler düzenliyor.
Doğa Okulu’nun Lemis Şenlikleri artık gelenekselleşti; okula bir müze ekleme hazırlıkları ise son aşamaya geldi.
Son olarak Gümüşhane Kültür Turizm Müdürlüğü’nün katkısıyla düzenlediği; “Zigana; Antik Çağlardan Günümüze Tarihi Yollar” panelini gerçekleştirdiler. Ben de izledim.
Panelde konunun uzmanları, yaptıkları sunumlar ile Gümüşhane’nin sahip olduğu varlıkların bir kez daha fark edilmesi ve bu varlıkların birer turizm öbjesine dönüştürülmesinin önemli olduğuna dikkat çektiler.
Varlık dediğimiz zaman somut ve soyut kültürel miras aklımıza gelmektedir. Bazen çok önemli bir bina (Kale duvarı, Sur, Camii, Konak vb.) iken bazen de yöresel bir tat, yemek (siron, kara lahana, mısır ekmeği, vs ), hatta bir efsane (Van gölü canavarını hatırladınız mı?), doğal bir özellik (mağara, vadi vs) varlık olarak nitelenebilir.
Paneli yöneten Yrd. Doç. Coşkun Eruz; Gümüşhane’nin varlıkları içinde “tarihi yolları”, Savaş Aydın “endemik türleri”, diğer konuşmacılardan Güngör Üçüncüoğlu “mağaraları”, Engin Doğru çeşitli aktiviteler için “rotaları” ve Talat Ülker ise “kültür ve folklor” kaynaklarını anlattılar.
Panelde gündeme getirilen Zigana yöresinin endemik ve kelebek tür zenginliğini dinledikçe, kendi kendime hep şunu söyledim. Bu bölge, ezberlerinden kurtulamazsa, birbirini dinlemeyi, bir bilene sormayı öğrenemezse, rekabette çok daha geriye düşecek.
Ey ahali, turizm varlıkları konusunda herkesin öğreneceği o kadar şey vardı ki!
Turizmde inovasyon (yenilik) şart
Çay parasına turizm yapıldığına dikkat çeken Doğa Okulu kurucusu Savaş Aydın, varlıklarımızın sürdürülebilir turizm anlayışına uygun inovatif (yenilikçi) yaklaşımlarla;
Trabzon, Gümüşhane ve Bayburt’un bir kümelenme metedolojisine uygun, ortak bir hedef ve stratejisi çerçevesinde bütünleşmesi gerektiğine dikkat çekti.
Un var, şeker var, su var; helva yapamıyoruz.
İşin başı ddaklanmak, hedef ve strateji belirlemek. Kamu, Özel ve Sivil Toplum ortaklığının olmazsa olmaz olduğunu Gümüşhane’de bir daha tanıklık ettim. (Ettim de ne oldu, ortak akıl bu ülkede ne zaman olmuş da bundan sonra olacak, demiyorum hiçbir zaman. Ben bu yaşımda öğrenmeye devam ediyorum. O yüzden her zaman umudum var, bunu da not düşmek isterim.)
Son söz: Tüm sunumlardan aldığım temel mesaj bölgede turizmin çay parasına yapıldığı ve bunun sürdürülemez olduğu. Varlıklarımıza odaklanmak zorundayız. Turizmin Gümüşhane’de de yüksek katma değerli hale getirilmesi için yenilikçi yaklaşımlara ihtiyaç var.
Doğa Okulu‘nun turizme katkı adına yerel değerlere sahip çıkması ve Kamu, Özel ve Sivil Sektörlerin işbirliği için çaba harcaması övgüye değer.
Yolları açık olsun.