Benim hayatım seninkinden daha az mı değerli?
Şu deyimi günlük hayatımızda oldukça sık duyduğunuzdan eminim:
‘Acımasız rekabetci bu dünyada ancak güçlü olanlar ayakta durabilir’
Aslına bakarsanız deyim, bir bakıma Darwin’in ‘Doğal Seçilim Teorisi’ni çağrıştırıyor.
Modern Biyolojinin temel taşı olan Doğal Seçilimin bilimsel tanımı: Farklı türdeki canlıların çevre koşullarına bağlı olarak farklı şekilde sağ kalımı ve üremesidir.
Yukarıdaki tanıma bakarsak şu anda yaşamakta olduğumuz KOVİD-19 ve onun yarattığı salgın hastalık biz insanlar için bir çeşit Doğal Seçilim işlevi olmalıdır.
Neden?
Bilimsel verilere göre dört buçuk milyar yıl yaşındaki dünyamızda ilk canlı yaşamı bakteri ve virüslerle başlamıştır.
Yani bu dünyanın ilk konakçıları çok hücreli olan biz insanoğlu değil, milyarlarca yıl daha önce ortaya çıkan basit ve tek hücreli virüsler- bakterilerdir.
İnsanlık tarihi boyunca virüslerle birlikte yaşayan ve onlarla birlikte evrim geçiren insanoğlu, virüs enfeksiyonları nedeniyle hastalanmış, kimi zayıf olanlar ölmüş, kimi güçlüler ise genlerini bu güne dek ulaştırabilmiştir.
Çeşitli virüs salgınlarında sağ kalım doğal yolla, insan bağışıklık sisteminin ürettiği antikorlar sayesinde mümkün olmuş, çoğu hastalığa karşıda bağışıklık kazanılmıştır.
İşte yukarıdaki savdan dolayı Mart ayı başlarında, İngiltere Hükümetinin ve bilimsel danışmanlarının korona virüs pandemisine karşı geliştirdiği strateji ‘sürü bağışıklığı oluşturmaktı’
Sürü bağışıklığı, kısaca toplumda büyük bir bölümün enfekte olarak bağışıklık üretmesiyle virüsün yayılım seyrinin azalması anlamına geliyor.
Bu bağlamda İngiltere Hükümetinin salgın karşısındaki temel stratejisi virüsün neden olduğu doğal seçilime bir bakıma müdahale etmemek, salgını kendi seyrine bırakmaktı.
Yani?
Risk altında olanlar:
Bırakın bağışıklığı baskılanmış yaşlılar ölsün!
Bırakın kalp hastaları, şeker hastaları, akciğer rahatsızlığı olanlar ölsün!
Risk altında olmayanlar:
Gençler ve sağlıklı olanlar hayatta kalsın ve virüse karşı bağışıklık kazanılsın!
Peki, yaşlı olan, gence sormazımı, ‘Benim hayatım seninkinden daha az mı değerli?’
Kısa süre sonra bu varsayımların çoğunun yanlış olduğu anlaşıldı.
Kovit-19’un çocuk, genç, yaşlı, güçlü güçsüz demeden herkesin solunum sistemine saldırdığı görüldü.
Kovit-19, insan ırkına İngiliz Hükümetinden daha adaletli davranıyordu!
Yaşlılar ve yetişkinler yanında çocuklar da öldü.
Öte yandan doksan, yüz yaşında olan bazı insanlar bile hayata tutunabildi.
Oysa Türkiye, başından beri, güçlü sağlık alt yapısı ve değerli bilim kurulunun öngörüsüyle altmış beş yaş üstü yaşlıları ve risk altında olanları evde koruma altına alarak örnek bir davranış sergiledi.
Salgını kontrol alması yanı sıra, bir bakıma insanlığa şu mesajı da verdi:
Bu dünyada herkesin yaşam hakkı vardır. Gencin de yaşlının da.
Sağlıklı ve mutlu yarınlar dileğiyle.