Peki şimdi ne olacak? Yaşadığımız yakın zamanlı depremlerdeki gibi unutulacak mı tüm ihmaller?
Binaları yapan müteahhitler, onay veren yetkililer, ruhsat veren belediyeler vesaire vesaire…
Kimden sorulacak belki de 40 bini bulacak kayıp hayatın hesabı?
Tüm bunlar düşünülürken gözlerimiz televizyondaki bir habere takıldı.
CNN Türk canlı yayını.
Muhabir bir bina enkazının önünde son durumu anlatıyor.
Çevresindeki depremzedelere de uzatıyor mikrofonunu.
O sırada bir şahıs geliyor. İşaret parmağını uzatıyor hemen yanı başındaki enkaza.
“İnşaatında işçi olarak çalıştım” diyor ve başlıyor anlatmaya “Demirden betondan, her şeyden çaldılar”
Ve devam ediyor “Bu bina yapılalı 15 yıl oldu. Ben bu binanın inşaatında çalıştım ve müteahhitlerin kalitesizliği bu. Eksik demir atmaları bu hale getirdi. Bu kalitesiz binaları yapanlar nasıl yiyecek bu parayı. Ben demirciyim, bu binada işçi olarak çalıştım. Kalite yok, kontrol yok. Ben Maraş'ta TOKİ'de oturuyorum. Allah'a şükür bizim evde sıkıntı yok" diyor. O konuştukça acılar büyüyor, öfke artıyor.
Bitti mi?
Tabi hayır devam ediyor "Müteahhit taşerona verdi, taşeron yaptı burayı. Müteahhiti '3 ton yerine 2 ton atın. Demirin tonu 18 milyon' diyordu. 10 ton çalsa 180 milyon eder. Malzemeden çalmasa böyle olur muydu? Demirden, betondan, her şeyden çaldılar. Karşısında TOKİ var, bir tanesinde çatlama bile yok" şeklinde konuşuyor.
Vicdanını soğutmaya çalışıyor belki de…
Sonuçta orada eğilen, bükülen demirlerin ustası da o.
Muteahhit yapın demiş, o da örmüş kaderin ağlarını demirle.
“Hayır” dememiş, demeye cesaret edememiş işinden olmamak için belki de.
Ama anlatıyor. Bir çırpıda, 2 dakikaya sığdırıyor koca bir felaketi.
İşin özü, müteahhit lüks hayatı için eksiltmiş, ustası kazanacağı para için göz yummuş.
Şimdi de kameralar karşısında vicdanını soğutuyor.
Soğur mu?