Doğa Tarih, bu hafta sonu doğa yürüyüş etkinliğini Tonya’nın “Kadıralak mezeresi”ne gerçekleştirdi. Yıldız Çiçeklerinin büyülü, mavi dünyasında, yetmişbeş doğasever mevsim koşullarının da fırsat vermesi ile inanılmaz bir gün yaşadı.
İki yıldır bir türlü gerçekleştiremediğimiz bu etkinlik katılımcı sayısı ile de rekor kırdı.
Etkinlik taa hazırlık aşamasında üç parkura bölündü:
Birinci etap Tonya – Kadıralak parkuru (8 km)
İkinci etap, Kadıralak’a kadar araçla çıkıp Kadıralak’taki parkuru kullanacaklara ayrıldı(4 km)
Üçüncü parkur ise Doğa Tarih etkinliğinin lideri olan Ahmet Aslan etrafında oluşturuldu (30 km). Bu parkuru yürüyenler önce Tonya – Kadıralak etabını, Mezeredeki parkuru ve oldukça eğimli orman içi yolu kullanarak Tonya’ya ulaştılar.
Birinci etabın süprizi
Bölgemizin en yüksek düşüsü (100 m) olan şelale, İlk etapbın (Tonya Kadıralak üçüncü kilometresinde) karşıladı etkinlik katılımcılarını. Suyun gökyüzünden dökülmesini hayranlıkla izledik. (Araklı’nın Asmasu Şelalesi düşüsü 80 m)
Tonya’da yapılan sabah kahvaltısından sora başlayan ilk etap, nerdeyse katılımcıların üçte ikisi tarafından kat edildi. Kadıralak’a zigzaglar çizerek ilerleyen araç yolu izlendi. Bu parkurda çeşitli renkteki menekşelerinin yarattığı görsellikten söz etmesek haksızlık olur.
Kadıralak ekoturizm için biçilmiş kaftan
“ Trabzon turizmi çeşitlendirilmelidir” önermesinin alt başlıklarından biri olan “ekoturizm” için Kadıralak biçilmiş kaftan.
Doğa Tarih başkanı Coşkun Erüz’ün Japoya’daki ekoturizm deneyimini dinlemiş ve yazmış, geçtiğimiz günlerde DOKA’nın bir haftalık ekoturizm eğitimine katılmış biri olarak Kadıralak için “elimizdeki ekoturizm hazinesi” demek az biledir. Japonlar, ters lale, bizim bölgemizde nerdeyse her yerde bulunan Fındık otu, Yılbaşı çiçeğini bile birer ekoturizm objesi haline getirdiklerini anımsadım.
Trabzon, zenginlik kaynaklarını bilmeyen atanmış ve seçilmişlerin tutumu yüzünden turizmde hak ettiği payı alamıyor. Ezberlenmiş, klişe sözler, metedolojisi olmayan toplantılar ile nereye kadar bilemiyorum...
Yaylalar ana fonksiyonlarından uzaklaştı
Trabzon’da hayvansal ürünlerimiz; yayla otu kokulu etimiz, sütümüz, - Trabzon tereyağımız, üreticilerinin rekabet edecek gücü kırıldığından nerdeyse yok denecek kadar az üretiliyor.
Yaylalar Betonlaşıyor ya da gecekondu örneği yapılaşıyor.
Bu doğa parçacığı da diğer yaylalar gibi hızla ya betonlaşıyor ya da gecekondu örneği yapılaşıyor. Dertlendik.
Bazılarının hazır reçeteleri olabilir.
Hazır reçeteler çoğunlukla kök sorunun yerine hayalet sorunlara çözüm üretir.
Kök surunu bulmak için doğru soru ya da sorular sormalıyız.
Kime sormalıyız?
Doğrudan ya da dolaylı etkilenenlere, Doğa dostu STKlara, Turizmcilere, hatta çoban Memet’e, Köfteci Nihat’a da sormalı; işin can damarını bulmalıyız.
Yaylalar;
Trabzon’un derin vadilerinden köylülerin hayvanları ile aşamalı olarak (kom, oba, mezerelerden- yaylalara) yani kuzeyden güneye, aynı gerekçeyle Gümüşhane ve Bayburt köylülerinin bir bölümünün de kuzeye yaptıkları göçün; insanın ve hayvanının buluşma alanıdır.
Binbir yayla otu ile beslenen sığırının, koyununun sütü, tereyağı, peyniri, Akçabat Köftesine dönen eti de bu nedenle değerlidir.
Karadeniz’in kuzeyi ile güneyinin buluşma ritüeli ise bir başka değerdedir.
Buluşma ritüeli (otçular gününü izleyen diğerleri ile) Kadıralak’ta, Kadırga ve diğerlerinde doruğa taşınır. Ritüelin horonu da bu nedenle değerlidir, o bir oyun değil bolluğun, bereketin şükrün dansıdır.
Kadıralak’taki “ yıldız çiçeği”nin bir turizm objesi, Kadıralak’ın ise bir ekoturizm destinasyonu (turizm varış noktası) olarak bölge turizmine nasıl katılabileceğini kaç kişi düşünüyor?
Ekoturizm yapanlar; geride sadece ayak izlerini, yanlarında ise sadece Kadıralak Yaylasında çektiğimiz “yıldız çiçeği” fotoğraflarını taşırlar.
“Ot”a sahip çıkmak, hayvancılığa, Akçabat’ın Coğrafi işaret belgeli köftesine, turizmin altın yumurtlayan tavuğuna “ekoturizme” sahip çıkmaktır.
Sorunun Büyükşehirle olan ilgisi çok önemli.
Derdi olan biri de siz olun.