Durmayı Bileceksin

Geçen hafta haber sayfamızda “Rizeli spikerin İngilizce ile imtihanı “ başlığı ile verilen haberi izlerken şaşkınlık, gülme krizi ve çaresizlik üçgeninde kaldığımı hissettim.Nasıl nitelendireceğimi bilemediğim bu fütursuz gayret, birilerince takdir görmüş

Geçen hafta haber sayfamızda “Rizeli spikerin İngilizce ile imtihanı “ başlığı ile verilen haberi izlerken şaşkınlık, gülme krizi ve çaresizlik üçgeninde kaldığımı hissettim.

Nasıl nitelendireceğimi bilemediğim bu fütursuz gayret, birilerince takdir görmüş müdür bilmem ama beni gerdi. Bu ne işine aşktır.. Bu ne özgüvendir.. Bu nedir, nedir yaa..?

Konu fark etmez, genellikle çabayı takdir ederim. Fakat burada ne yapacağımı bilemedim.

Kardeş sen haberini ver, az biraz İngilizcesi olan biri röportajını yapsın, oku; Onu demiş, bunu demiş de, işini gereğince yap, ne ala.

Her işte böyle; hakikaten kararınca hareket edip, yeri geldiğinde durmayı bilmek lazım.

Birkaç sene evvel yaz ortaları. Bir arkadaşımız tekne almış. Ailece bizi de davet etti.

İcabet edip Göcek’e gittik. Tekneyi hemen sezon başlarında almış olduklarından mürettebat bulmakta zorlanmışlar.

Kaptan, miço, aşçı tamam, servis elemanı olarak da günlük turlar yapan teknelerde çalışmış bir delikanlı ayarlamışlar.

Hava güzel, tekne güzel, deniz harika.

Teknede görevliler her türlü işi görüyor. Biz dinleniyoruz. Sabahları menü veriyoruz, onlar hazırlıyor. Her şey on numara.

İkinci günün sonunda, ben meraklı Melahat rahat battı ve mutfağa gidesim tuttu.                                                                                                                                                  Genetik kodum, mutlak kontrole ayarlı olduğundan, uzun soluklu hiç bir şey yapmadan dinlemeleri bünyem kabul etmedi; bakınıyorum.

Mutfak kapısındayım. Sofranın hazırlık aşaması, bizim servis elemanı işinin başında.                          Eline bir peçete alıyor, ortasına çatalı ve bıçağı yerleştiriyor, peçetenin uçları ile çatal ve bıçağın üzerini kapatıyor, ki buraya kadar her şey tamam, ve son hamlede peçenin bir ucunu dili marifetiyle tükürüklemek suretiyle bohçayı yapıştırarak bitiriyor.

…Sesimi çıkartamadan öylece bakakalmışım…

Derken, ansızın arkasını döndü ve beni gördü.

Ben, bir cinayete şahit olmuşum hissiyatıyla yaprak gibi titrerken, O büyük bir rahatlıkla; “Merhaba, sofra yarım saate hazır.” dedi ve tükürük marifetiyle peçeteleri bohçalama işine devam etti.

Aniden şoktan çıktım ve “Ne yapıyorsun sen..?” dedim. Sakince; servisleri hazırladığını söyleyince SS Subayından hallice bir ses tonuyla; “Aaa rica ederim. Olur mu öyle şey. Peçete yalanır mı?

Hiç hijyenik değil!” Şaşkın şaşkın bana bakıp; “E biz teknelerde hep böyle yaparız, hoş görünür. Yani turistik.” dedi.

“Ne turistiği ya, pislik bu pislik..” diye bağırdığımı hatırlıyorum. O oldu. Tatilin kalanını mutfakta geçirdim. Kendi yemeğimi pişirip, soframı hazırladım.

Kendi adıma; Ne demeye kurcalarsın, durmayı bil, bir parça rahat ol. Huzurla yaşa değil mi?

Ama yok..

Bu marifetli kardeş açısından; Sofra kur, servis yap, koy peçeteleri peçeteliğe, dileyen alsın.

Sana ne gerek anti-hijyenik turistik muristik gayretlerden.

Durmayı bileceksin, değil mi ama..?   

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri