Sorunlar yumağı olarak krizlerin her an kapıda olduğu mesele Ege...
Dış politika ve AB'ye giriş konusunda Türkiye'nin önündeki en önemli meselelerden biri Ege sorunu...
2. Balkan savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında imzalanan 1913 Atina antlaşması ile Girit ve adalar Yunanistan 'a bırakıldı. Böylece bugünkü şu sorunların önü açıldı.
Ege sahası
Adalar
Karasuları
Hava sahası
Askeri sınırlamalar
Münhasır ekonomik bölge egemenliği
Navtex ilanları vb.
sorunlar ortaya çıkmıştır.
İstiklâl harbi sonunda Türk devleti 1923'te Lozan'da Anadolu'ya yeniden Türk yurdu damgasını vurup batılı devletlere diplomatik ve siyasi olarak kabul ettirdi. Bağımsızlık kapısını sonuna kadar aralarken Ege'deki Osmanlı'nın kayıplarını kısmen telafi etmiştir. Boğazlar etrafındaki adalar Türkiye' ye bırakılmış, kıyılarımıza yakın adaların silahsızlandırılması kararı alınmış kıta sahanlığı oluşturulmuş. Ege'de serbest dolaşım hakkını elde etmiştir. Hem batılı devletlere hem de Yunanistan'a bugünkü egemen durum kabul ettirildi.
Ege'de hem varlığımızı ortaya koyduk hem dışa açılan bir kapı oluşturduk hem de batıda Yunanistan 'a karşı bir savunma kalkanı kurmuş olduk.
Süreç içerisinde Türkiye'nin batı ve Yunanistan ile ilişkileri diplomatik, siyasi ve stratejik açısından gerginleştiğinde çatıştığı meselelerde Ege konusu iki ülke arasında ısıtılan bir sorun babında Türkiye'yi uluslararası alanda sıkıştırma konusu olarak huzura getirilmektedir.
80'li ve 90'lı yıllarda iki ülkenin gerginleşen ilişkileri tarafları karşı karşıya getirmiş, savaşın eşiğinden dönülmüştür.
Son günlerde Ege de 12 Mil meselesi, adalar sorunu kıta sahanlığı meselesi uçuş hattı, adaların silahlandırılması gibi hususların gündeme getirilmesinde ve Türkiye'yi küstahça tehdit etmede bir çok etken vardır. Bu etkenler şu anda yaşanan bir çok konu ile bağlantılı durumdadır.
Yunanistan'ın ABD ve AB ülkelerinde aldığı destekle deniz sahasını 6 milden 12 mile çıkartarma iddası,Ege'deki durumu oldu bittiye getirmek istemesi; Türkiye'nin varlığını sınırlandırmak, dışa açılmasına set çekmek, ekonomik, siyasi ve askeri alanlarını daraltmak niyetindedir.
Bu sayede Türkiye'nin Ege'de dolaşım hakkını yok edecek hem münhasır ekonomik alanım daraltacak hem Ege'deki petrol ve doğalgaz arama hakkını sınırlandıracak hem de Batı Anadolu'yu ve boğazları tehdit altına almak arzusundadır.
Türkiye'nin son dönemde özellikle Kıbrıs'ta eskiye dayalı yanlış kararlardan geri adım atması, Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz çıkarmaya yönelik parsellerin belirlenmesi, Libya ile yapılan petrol ve doğalgaz çıkarmaya yönelik antlaşmalar, Libya hükümetinin desteklenmesi Yunanistan ve onun ipini tutanları oldukça rahatsız etmiştir.
Türkiye ve Libya'nın hukumetlerinin askeri, ekonomik, stratejik alanda imzalamış olduğu antlaşmalar, Doğu Akdeniz'den batıya açılmak isteyen İsrail'e de rahatsızlık vermiş, ABD'nin ve AB'nin bölgedeki menfaatlerimiz zedelemiştir.
Rusya Ukrayna Savaşı'nda tamamen batının yanında yer almayıp itidalli politika izlemesi Rusya'ya yaptırımlara tümüyle destek vermemesi, ABD ve AB ülkeleri rahatsız etmiştir.
Diğer taraftan Finlandiya bir İsveç'in NATO'ya üye olma konusunda Türkiye'nin takındığı engelleyici tutumu NATO ve ABD ile derin çatlak ortaya çıkarması da ayrı bir etken olmuştur.
Öte yandan göçmen krizinde Avrupa'nın sözünü tutmaması Türkiye'ye karşı Yunanistan'ın ve AB'nin takındığı tutum ayrı bir neden olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti her duruma ve krize rağmen kendisiyle denk olmayan Yunanistan'a karşı geri durmamalı. 12 mil söylem ve eylemlerine pabuç bırakmamalıdır. Geri adım atmayarak Ege'deki varlığını perçinlemelidir.
ABD'nin son günlerde aşikar şekilde Yunanistan'a askeri yardım yapması, askeri üsler kurması, Yunanistan'ın askeri yardım paketi peşinde olması, Yunan siyasilerin ara ara adalarda boy gösteren eylemleri ve Yunanlı siyasilerin şımarık ve küstahça açıklamaları Ege'deki krizi stratejik açıdan daha da derinleştirmektedir.
ABD her ne kadar taraflar arasında taraf olmadığını açıklasa da yapmış olduklarıyla; iki yüzlü, siyaset zleyerek Yunanistan tarafında olduğunu göstermiştir.
Tüm bunlar karşısında Ege konusunda Türk hükümeti hassasiyetini en keskin hatlarıyla ortaya koymalı, dik duruş sergilemeye devam etmeli, Ege'deki haklarını, tezlerini politik açıdan uluslararası alanda savunmaya devam etmelidir.
Ege karasuları Türkiye'nin doğu ile batı arasında en kritik siyasi, stratejik, ekonomik ve askeri alan olmaya haiz bölgedir. O nedenle bölge ile ilgili çelişkili değil temeli sağlam, devamlılığı esas olan, kırmızı çizgisini devlet politikası haline getiren, savunduğu tezler dışında oldu bittilere müsaade etmeyen, gerektiğinde savaşı göze alabilecek politikalar izleyip çizgisine aşikar eden tutum sergilemelidir.
Sabrımızı ve gücümüzü denemeye kalkmayın, ansızın bir gece gelebiliriz, kapıları açıp göçmenleri batıya salarız vb. ucuz beylik laflar sadece gülümsetir, ciddiye alınmazsınız.
O nedenle Navtex ilanları başta olmak üzere bölgedeki ihtilaflı adalara kadar etkin siyaset izlenmesi, münhasır ekonomik bölge çalışmalarını uygulamaya kıymalı, adalardaki silahlanmaya karşı mukabele gösterilmeli.
Kısaca günü kurtaran değil uzun vadeli devlet siyaseti uygulanmalıdır. Söylemlerle iç siyasette mesaj verip milletin gazını alma yerine dış siyasette gerçekçi ve esaslı adımlar atılmalıdır.
Geçmişte olduğu gibi bu millet 1919-1922 arasında Yunanlıların azgın siyasetine karşı verdiği cevabı zamanı geldiğinde mislisiyle verebilecek güce sahip bir millettir. Yeter ki hükümetimiz Türkiye için Ege'nin ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu algılayan ve uygulayan politikalar ortaya koysun.