Emret komutanım

 Askerlik anılarını anlatmayan tanıdığım yok neredeyse.Hepsi bir şekilde vatani görevini yapmış olduğundan bahsetmek, yaşadıklarından bir şeyler paylaşmak ister. Fakat bu paylaşımlardaki zoraki gülüşler de gözlerden kaçmaz.TSK’yı tartışmıyorum elbet. Faka

 

Askerlik anılarını anlatmayan tanıdığım yok neredeyse.

Hepsi bir şekilde vatani görevini yapmış olduğundan bahsetmek, yaşadıklarından bir şeyler paylaşmak ister. Fakat bu paylaşımlardaki zoraki gülüşler de gözlerden kaçmaz.

TSK’yı tartışmıyorum elbet. Fakat zorunlu askerlik konusu uzun zamandır kafamı kurcalamakta.

Bunun birkaç farklı nedeni var;

Aslında ilki, anlatılan o meşhur askerlik anılarının içerisinde saklı.

Pek çok anıda geçen fena muamele durumu.

Maalesef bu husus o denli kanıksanmış ki, en basitçe günlük söylemlerde bile, biri diğerine sert muamele ettiğinde “Askeriyede miyiz? Ben senin emir erin miyim..?” itirazları yükselmekte.

Anlamaya çalışıyorum. Acaba kişileri disipline etmenin başkaca bir yolu yok mu da kaba hareket, küfür, hafif yollu temas! usulden olmuş.

Ya da yine anlatılanlardan hareketle, tuvaletin kapısında tutulan nöbet kimi nasıl hizaya sokmakta?

Malumumuz; Herkes aynı görgü ve bilgi süzgecinden geçerek askerlik çağına kadar gelmiyor.

Modern yaşamlara dair pek çok şeyle ilk defa askerde tanışan insanımız da elbet vardır.

Yine anlatılanlardan alıntı; duş almak şeklinde banyo hiç yapmamış, ya da yer döşeği haricinde bir yerde uyumamış, veya masada kendine has servisi ile yemek yememiş insanımız mevcut.

Bu anlamda birileri de zorunlu askerliğin bu tip sosyal faydalarından da dem vurabilir.

O halde ilk adım öncelik sıramızı belirleyebilmekten geçecek.

Bir kere süre hakikaten çok uzun.

Kariyer meslek olarak askerlik uygulamasına geçilemeyecek olsa dahi, kişilerin en verimli çağında bu kadar uzun süre vatani hizmet yapmaları zorunluluğu tekrar ele alınmalı.

Uygulamadan tamamen vaz geçilmeyecek ise, misal 6-8 ay gibi bir süre belirlenip, lisans ve lisansüstü eğitimini tamamlayanların 2 ay gibi kısa bir süre için askere çağrılmaması eğitimi de destekler artı bir fayda doğuracaktır.

Tüm dünyada ekonomiler zangır zangır titrerken, işgününün aktif kullanılmasına mutlak ihtiyaç varken, hayatınızın en verimli çağından 15 ay istiyoruz.

Dikkat çekici diğer nokta da yukarıda hızlıca değindiğim muamele tarzı.

Art arda gelen asker intiharları, yaşanan kazalar sonrası yine gündem okları bu pek önemli hususa işaret etmekte.

Bu konuda yapılan kamuoyu araştırmaları çok dikkat çekici;

Askerlik görevini tamamlamış kişiler arasında büyük bir oran zorunlu askerliğin, en acımasız söylemle; zulümde eşitlik prensibinden hareketle devamından yana..

Henüz vatani görevini ifa etmemiş kişiler arasında neredeyse yüzde yüzleri bulan oranlarda askerlik göreviyle alakalı ciddi yeni uygulamalar beklentisi hakim.

Kadınların verdiği cevaplarda da ağırlık yeniden düzenlemeye gidilmesi gerektiği yönünde.

Kamuoyu nezdinde beklentiler ortada.

Elbette bu konular bir milletvekili emekli maaşında artış, yada bakanlık yapmış kişilere ömür boyu diplomatik pasaport verilmesi, ne bilim tüm milletvekillerine trafikte geçiş üstünlüğü ve eskort tahsis edilmesi kadar acil konular değil!!!

Özellikle de günden bu denli sıcakken. Fakat yapılmalı.

Gönüllülerden oluşan profesyonel orduya geçiş sürecinde harcamaların bir süre artacağı muhakkak, ki bunlar göze alınabilir bedeller.

Zorunlu askerlik görevi hususunda tartışma tabu olmaktan çıktı. Ne mutlu.

Bu durum beraberinde bazı yeni (kısmen yumuşak)  uygulamaları da getirdi.

Göz ardı etmemek gerek.

Örnek; DİSKO, yani bilmeyenler için disiplin koğuşu cezalarının uygulanmayacak olması da bunlardan biri.(halihazırda fiilen var ise de)

Sorunun sistematik boyutta olduğunun kabulü ve acil çözümü için TBMM, hükümet ve TSK birlikte hareket etmeli.

Önceliğimiz elbette vatanımıza milletimize birey olarak borçlarımızı ödemek, görevlerimizi sonuna kadar yerine getirmek.

Fakat bu görevi salt zorunlu askerlikle sınırlamayıp, milletçe kıymetlerimize değer katarak, çalışarak kazanarak, kazandırarak yapabilmenin yollarına bakılmalı.

Sevgiler, saygılar..

NOT: Hep çok ciddi konulara değinmem, kanayan yaralardan, çekilen acılardan bahsetmem yönündeki beklenti hakikaten yorucu.

Elbette hayat hep pembe olmadığı gibi, ne mutlu ki hep gri sisli puslu değil.

Gülmeler, keyifler, hatırlatmalar, dokundurmalar da var.

Her şey dört dörtlük olmasa da, olana şükretmek, gördüğün güzelliklerden geri kalmamayı dilemeler de var.

Hayat işte bu; var da var. 

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri