Futbolla profesyonel denilebilecek kadar ilgilenen birisi değilim.
Yani hangi tarihte hangi maç oynandı, maçın kaçıncı dakikasında hangi pozisyon oldu bilmem. Ama sadece skorlara da bakmam tabiki.
"Futbol, sadece futbol değildir" futbolla ilgilenmemin nedeni de bu yüzden.
Trabzon ile ilgili düşüncelerin netleştiği yer tam da Avni Aker.
Bu yüzden amaca ulaşmanın en kolay yolu olarak tercih edilen tribünler(!)in önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum ve önemsiyorum.
Burada taraftar gruplarının liderlerine çok önemli görev düşüyor. Geçmişte yapılan hataların nelere mal olduğunu hepimiz gördük ve yaşadık.
Trabzon"u tribünlerden anlama yanlışı(!)nda olanlara malzeme vermemek Trabzonspor taraftarının elinde.
Sizin taraftar sizin bölgenin kısa bir özeti, tüm Karadeniz"in. Çok öfkeli ve bilinçsiz bu ifade yaygın medyada görev yapan ve koyu bir Beşiktaşlı arkadaşımızdan.
Hep yakınırız ya televizyondaki spor yorumcularının veya yaygın basında gazete yazarlarının Trabzonspor taraftarlarını "öfkeli ve bilinçsiz" bulmasından bunu da kente mal etmelerinden ve o anda o kadar savunmasız bir hale düşer ki Trabzon, dışlanmıştır ve itilmiştir.
Bakılmaz Trabzon"un iç yüzüne. Provokasyonlara değil, sonuçlara bakılmıştır hep.
Hatırlarsanız, Hrant Dink cinayetinin ardından zanlı Ogün Samast"ın taktığı "beyaz bere" moda haline gelmiş ve Trabzonspor maçında da bazı taraftarlar "beyaz bere" takarak maça gelmişti.
Maalesef bu iyi bir malzeme idi ve iyi de kullanıldı. Bunun yanında Trabzonlu sanatçı Volkan Konak"a açılan pankartlarda tam bir rezaletti. Çünkü taraftar yönlendirilmiş ve farklı bir amaca hizmet etmişti. Burada da "Kendi sanatçılarına bile sahip çıkamayan Trabzon" denildi.
Sahaya atlayan taraftarlara hiç bir şey demiyorum zaten, takıma ve Trabzon"a zarar verenleri arıyorsanız, bunlardan başlayabilirsiniz. Pekin Olimpiyatları"nda ringe TS havlusu atılması da bu tür kendini ifade etme girişimlerinin bir örneği.
Bir başka dikkatimi çeken konu da taraftar gruplarının sayısı ve tribündeki çok seslilik. Benim bildiğim 5 tane taraftar gurubu vardı. Spor muhabiri olan arkadaşlara sordum, "Trabzonspor"un kaç taraftar grubu var?" 13 imiş. Çok çok fazla. 13 ayrı grup demek, tribünden 13 ayrı sesin çıkması demek, 13 grup demek, rekabet demek, çatışma demek, 13 ayrı grup demek, taraftarı kullanmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek demek. "O olmazsa bu, bu olmazsa O" demek.
Nitekim ligin ilk maçında tribünde tezahüratın "T" si yoktu. Stat tıklım tıklım dolu olmasına rağmen iyi bir tezahürat yok, inanılır gibi değil. Hatta şu konuşuluyor, taraftarı coşturmak için ara ara stat hoparlöründen sloganlar verilmesi. Gerek mi var Trabzonspor taraftarları.
Taraftar liderlerinin hem birleşme konusunda hem de tezahürat konusunda bir girişimi olur mu, olmaz mı bilemiyorum ama madem bu takımdan bir şeyler bekleniyor, herkes üzerine düşen görevi yapmalı.
Ve son olarak sabır
Herkesin bildiği gibi Trabzonspor atlattığı kötü dönemin ardından yeniden canlanmaya çalışıyor. TS Başkanı Sadri Şener, çok ciddi paralarla yaptığı önemli transferlerle bu canlanmanın ilk adımını attı, beraberinde beklentilerde arttı. Ama görünen o ki şampiyonluk beklentisi yaratılması beraberinde hüsrana ve tekrar çöküşe dönebilme ihtimalini de getirdi. Futbolcuların alışma sürecinin atlatılmasında yine taraftara görev düşüyor.
Transfer döneminde haber61 müthiş bir performans göstererek okuyucularına transferleri anında bildirdi. Yine takımda yaşanan gelişmeleri de haber61 olarak birebir takip ediyoruz.
Sitedeki spor haberlerine gelen taraftar yorumlarını okursanız bu aceleciliği ve telaşı hemen sizlerde fark edebilirsiniz. Takım yendiğinde şampiyonuz, yenildiğinde lanet ediyoruz diyen bir taraftarla olmaz diyorum. Ve "Sabır" diyorum. "Sabır"