Yanlış hatırlamıyorsam futbolu bıraktığın da, 1970’li yılların başlarıydı.
Şahinkaya ailesindeki, zamanın İdmangücü takımın da forma giymiş olan babadan futbolcu, 6 erkek kardeşten üç tanesi; Coşkun, Bülent ve Güngör Şahinkaya kardeşler idi. Trabzonspor’da forma giymişlerdi. Amerika’da yaşayan en büyük ağabeyleri Yılmaz, İdmanocağı’nda top koşturmuştu. ABD’nin uzay projelerinde çalışmış mühendislerden biriydi. Şimdi emekli.
Trabzonspor’da forma giyememesinin sebebi ise, oda iyi futbolcu olmasına rağmen, eğitim hayatına ağırlık vermesiydi.
Trabzon’da yaşamını sürdüren kardeşlerden bir teki, Turgut Şahinkaya idi. O da bir dönem Trabzon Ticaret Lisesi futbol takımında Ahmet Suat Özyazıcı ile birlikte forma giymişti.
Diğer bir kardeş Sebahattin Şahinkaya idi. Trabzon Gençlerbirliği’nde oynamış, oda eğitime ağırlık vermiş ve İstanbul’a gitmiş, tıp eğitimi almıştı. Şimdilerde Çapa Tıp Fakültesi’nde Prof.Dr. unvanıyla öğretim görevlisi olarak, bilgilerini genç öğrencilere aktarmaya devam ediyor.
Bir diğer erkek kardeş Bülent Şahinkaya ise 1970’li yılların başlarından, ortalarına kadar Bordo mavililer de forma giymiş ve bordo mavililerin, bir dönemde Galatasaray’ın takım kaptanlığı da yapmıştı. Çok iyi bir tekniğe sahipti. Hatta Trabzon Lisesi’nin bahçesinde, masa tenisini raket ile değil ayağı ile oynardı. Hem futbol oynamış, hem okumuş ve o dönem KTÜ İnşaat Mimarlık Bölümünü bitirmişti. Kalp krizinden 2009 yılı haziran ayında Rahmetli olana kadar, İstanbul’da müteahhitlik ve armatörlük yapmıştı.
Yani aralarında vefat eden ilk kardeş, nam-ı diğer Küçük Bülent olmuştu.
En küçükleri şu anda 60 yaşını devirmiş olan Güngör’dü. Trabzonspor’un genç ve A takımında yıllarca forma giymiş, Ordu milli takımında oynamış ve A milli de olmuştu. Oda İstanbul’da yaşıyor ve teknik adam olarak mesleğe devam ediyor.
Kısacası bu 6 erkek kardeş de, hem amatör hem de profesyonel olarak futbol oynamışlardı.
*
Kırmızı beyazlı Trabzonspor tarihinde, ilk kaptan Şevki’den bir yıl sonra ki bordo mavili takımda kaptanlık pazubandını takan ilk kişi oldu..
Trabzonspor’da forma giymiş en önemli 5 orta saha oyuncusunu yan yana koy deseler, biri sanırım Coşkun Şahinkaya olurdu.
Bordo mavililerde kaptanlık yapmış Bülent Şahinkaya ve Güngör Şahinkaya’da orta sahada çok iyi oyuncuydular ama Bülent ve Güngör’ün ağabeyi olan ‘’içlerinde en kötü futbolcu bendim’’ diyecek kadar da mütevazı biriydi.
Masa adamıydı. Sosyal hayatı her zaman ağır basan bir kişiydi.
Evleri Trabzon merkez PTT binasından aşağıya doğru caddenin sağ yanından inilirken, 100 metre sonra kaldırım üstündeydi. Halen daha oradadır.
Oynadığı karşılaşmalarda duran toplarda oldukça tehlikeli vuruşları vardı. Futbolcu bir aileden gelmesi, onu takım içerisinde döneminde lider pozisyonuna da soktu.
Yere ayağı sağlam basan ve isabetli paslar atan kaptan Coşkun’un ayağından top çalmak da biraz zordu.
Haksızlığa tahammülü olmayan bir yapıya sahipti. Yeri geldiğinde de oldukça hırçındı.
Saha içindeki görüntüsü takım arkadaşlarına da hep güven verirdi. Trabzonspor 2.Ligde şampiyonlu kovaladığı yıllarda forma giyen bu isim, saygı, sevgi ve hak yemeyen bir karaktere sahipti.
Şu sıralar, İstanbul’un Florya semtinde hayatını sürdüren Coşkun Şahinkaya, kısa bir dönem Trabzonspor’da yöneticilik yapmış, önemli isimleri Trabzonspor kulübüne kazandırmıştı.
Evlerinin karşısındaki meşhur İskenderpaşa İlkokulu’nun bahçesi onun gibi çevredeki çocukların ve gençlerin futbol sahasıydı. Kıran kırana maçlar yapılırdı.
*
Annesi, onlara her zaman top dikmekten kadıncağızın parmakları ağrı girerdi. Her nedense mahalle maçı bittiğinde top ortadan kaybolurdu!
Herhalde biri alır evine getirirdi. Yani o zamanki çocuk hırsızlığı bile sadece spor ve top oynamak içindi, oda hırsızlık sayılmazdı.
Aslında asıl hırsızlar şimdi milyon Euro rüşvet yiyenler. Kimse!
İyi bir solak olan sağ ayağını da sabitlemede iyi kullanan genç Coşkun, 14 yaşında iken, o zaman İdmangücü’nün önemli isimlerden olan merhum Hayrettin Şiranlı’ya teslim edilmiş.
İlerleyen yıllarda Trabzonspor’da yıllarca masörlük yapan ve geçmiş yıllarda rahmetli olan nam-ı diğer Cemse Hayrettin, kendisine hemen lisansını çıkarmıştı.
Aslen Gümüşhaneli olan ama Trabzon’da doğup büyüyen kaptan Coşkun, ilk maçında soyunma odasına girdiğinde herkesin kendinden çok büyük olduğunu görünce, sanırım şimdi bordo maviler de forma giyen Abdülkadir Ömür’ün pozisyonuna düşmüş.
O dönemler, 15 yaşında idmangücü A takımında oynamak tabi ki büyük lütuf, büyük başarı…
Rahmetli Zekeriya Bali, hem antrenörleri hem de onlarla sahada forma giyiyor ve oynuyordu.
Kaptan Coşkun onun oyuncusuydu. Genelde o yıllarda İdmanocağı şampiyon olurdu, kural gereği grup maçlarına diğer illere gidilirken, Coşkun’u mutlak kadrosuna alırdı. O günlerde il şampiyonu olan takım için böyle bir uygulama vardı.
O sıralar genç milli takım forması da giymeye başlayan Şahinkaya, zamanın Ankaragücü menajeri önemli isimlerinden Sabri Kiraz, Trabzon’a çalışanlarını göndererek, babasından onu istetmiş.
Uçağa atlayıp giden ve Gençlerbirliği’nin de istemesine rağmen kendini bir anda Ankaragücü’nde bulmuştu. Çünkü 1960’lı yıllar ve bordo mavili kulüp, Trabzonspor adıyla henüz ortalarda yok.
*
Askere gidip rahat bir vatan görevi yapana kadar, Ankaragücü formasını giyen Coşkun Şahinkaya, Ordu milli takım formasını da giymiş ve Fas-Kazablanka’da, dünya şampiyonluğu yaşamıştı.
Rahmetli anne ve babasının isteğiyle sadece yarım saat gördüğü eşiyle evlenmeye ‘’tamam’’ diyen kaptan Coşkun’u Zamanın efsane takımları Göztepe ve Altınordu transfer etmek için sıraya hatta rekabete girmişti.. Trabzonspor’un kurulmasıyla, dışarıda top oynayan Trabzonlu futbolcuları toplayacağız diye, kent içinde babası baskı yemeye başlayınca, kendini Trabzonspor’da memleketinin takımında bulmuş.
İstanbul’un 3 takımın haricinde büyük paralarla teklif almış, yeni evli ve eşinin ailesi de Ankara’da olunca, eşi ilk başta Trabzon’a gelmek istememiş ama oda sonradan rıza göstermişti.
Rahmetli Ekrem Dikmen, Tarık Kafkas ve Zeyad Nemli ile birlikte bir sabah doğduğu kente geri dönen Kaptan Coşkun, 50 bin lira bonservis bedeliyle 1967 yılında Trabzonspor’la buluştu.
*
Trabzonspor’la önemli bir İstanbul deplasmanına Beylerbeyi maçına takımla giderken, Samsun’dan trene binmişlerdi. Adapazarı’nın dağların da tren raydan çıkmış ve trenden inmek zorunda kalmışlardı. Mevsimlerden kış, kar var ve hava soğuk ve bu Beylerbeyi maçı çok önemli.
Kazanın olduğu köyde buldukları bir kamyonu tutmuşlar, dolmuşlar kasasına arkaya maça yetişecekler ya.
Kamyonun camları da yok. Camların yerine tahta koymuş şoför ve arka kasada yanan mangalla tüm takım ısınmaya çalışmış. Çok zor şartlarda kente kadar inmişler dağlardan ve doğru otogara gitmişler. İstanbul’a Ali Sami Yen’e varmışlar ama geç kalmışlar. Maça çıkamadıkları için 3-0 hükmen mağlup sayılacaklar. Trabzon Talebe Yurdu’nun öğrencileri tribünde konuyu öğrenince itiraz etmişler, sahaya girmişler. Bağırıp, çağırmışlar. Hakemleri odalarında tutarak sahaya çıkarmamışlar. O arada zaman kazanılınca durum Futbol Federasyonu bildirilmek için ulaşılmış ve anlatılmış. Tren kazasının olduğu da rapor edilince Federasyon maçın bir gün sonra oynanmasına karar vermiş ve bir gün sonraki o maçı
Trabzonspor o haliyle 2-0 kazanmıştı.
Şimdi arkaya yaslanıp, iki kolumu ensemin arkasına getirip, ayaklarımı uzatıp, kollarımı göğsümün üzerinde birbirine kavuşturup, şöyle bir düşünüyorum da, Bir o günkü şartlarla o Trabzonspor’a bakıyorum. Birde geçtiğimiz haftalarda 4 saatlik Erzurum’a karayoluyla değil, 25 dakikada özel uçakla giden Trabzonspor’a... Gerçi artık şartlarda değişti ya.
Önemli başarışla imza atmış bazı insanlar hayata erken gelirmiş. Sanırım onlardan biride şu sıralar İstanbul’da a eşiyle birlikte yaşamını sürdüren 3 yetişkin çocuk babası 75 yaşındaki Coşkun Şahinkaya’dır.
*
Biraz sarışın, çok kısa saçlı, boncuk gibi mavi gözlüydü. Ağabeyi Yılmaz’da aynısıydı. Saçlarını genelde sıfır kestirdiği için Yılmaz ağabeyinin lakabı ‘’Gabak’’ idi. Bir gün Yılmaz abisi Amerika’ya gidince, lakabı kardeşi Coşkun’a miras, ondan kalmıştı.
Genelde bizim Doğu Karadeniz yöresinde, babaların ve ağabeylerin lakabı sonradan gelenlerde kalırdı. Coşkun artık Coşkun değil, ‘’ Gabak Coşkun ’’du. Çok sert kafa şutları vardı. Her iki ayağına da hakimdi ama sol ayağını ve fizik gücünü daha iyi kullanırdı. Sert ve isabetli paslar atardı.
Futbol zekası yüksek bir oyuncuydu. Kuvvetliydi yere sağlam basardı. Denge ayağını iyi kullanırdı.
Bordo mavili kulübün 50 yıllık, yani yarım asırlık tarihinde ender özelliklere sahip oyuncularından birisi oldu. 75 yaşına merdiven dayamış olan Coşkun ağabeyimiz oynadığı diğer takımlarda da kaptanlık pazubandını sırası geldiğinde hep takan isim oldu.
Yaşadığı İstanbul’da birkaç yıl önce ciddi bir trafik kazası geçirmişti ama bu kazayı önemli bir yara almadan atlattı.
Kardeşleri Trabzonspor ve milli formayı giymiş Güngör’e de, rahmetli küçük Bülent, Bülent Şahinkaya’ya da selam olsun derken, bu kent için, bu takım için çok şey beklemeden yüreklerini ortaya koyanlara ayağa kalkıp saygı duymaktan ve şapka çıkarmaktan başka şu an yapacağımız bir şey yok.
*
Akyazı’daki Şenol Güneş kompleksindeki idman sahalarına yada bir tanesinin giriş kapısının üstüne veya yeni stadyumun tribünlerinden birine fotoğrafıyla birlikte adı ve biyografisi yazılabilir.
Trabzonspor’u şampiyon yapan 3 teknik adamdan Ahmet Suat Özyazıcı ve Şenol Güneş’in isimleri, bu kentte önemli yerlere verilmiştir. Henüz adı hiç bir yere verilmeyen 3 teknik adamdan biri olan Özkan Sümer de, bu önemli isimlerden biridir.
Önemli olan kentin değerleri olan bu tip insanlara öldükten sonra değil, yaşarken o değeri onlara vermek, geleceğe tanıtmak ve onurlandırmaktır.
Tarihini gelecek nesillere iyi anlatamayan bir kulüp zamanla kaybolur, silinir gider.
Medical Park Stadyumunun altında, yeni yapılacak olan Trabzonspor müzesinde, Bal mumundan yapılacak futbolcular arasında, kırmızı beyazlı Trabzonspor’da ilk kaptan Şevki Gençosmanoğlu’nu ve bordo mavili formanın ilk kaptanı Gabak Coşkun’u ve de şampiyon takımın ilk kaptanı Dozer Cemil’i de görmek, kupa kazandırmış ve şampiyonluk kazandırmış futbolcuları ve başkanları görmek, sanırım fazla bir şey istememiş olmaktır.
Çünkü; arkaya doğru bir bakın, gidenler bir daha geri gelmiyor.
Kulüp tarihinde saygıyı hak edenleri, onurlandırmak lazım.
Yaşayan değerlerine saygı göstermeyen kulüpler, örnekleri olduğu gibi, tarihin derinliklerine yok olup giderler.
Gabak Coşkun…
Turgay Beşyıldız yazdı