Haftalardır bir su tartışmasıdır gidiyor cümlesi bile aslında anlatmak istediğim durumun üzerine yağ sürüyor.
Ortada "su tartışması" var gibi gözüküyor.
Ancak "su" asıl yansıtılması istenen durumun o kadar gerisinde kalıyor ki.
Siyaset böyle bir şey işte.
Siyasetin kamuoyuna yansıtılması görevi bizlerin. Yansıtma sürecinde de siyaset var. Seçimlerde yayın organların etkisini herkes iyi bilir.
Gazete patronlarından birisi aday olarak öne atılan isimlerin en zayıf olanlarını veya aday olmasını istemediği kişileri destekler ve onlar hakkında haber yaptırırdı.
Siyaset işte.
"Öne çıkartılan isimler kolay yıpranır. Hemen birileri ayak oyunlarına başlar" mantığı.
"Üç boyutlu bakacaksınız" derdi sonrasında.
Biz "Su tartışması devam ediyor" dedikçe tartışma devam edecektir.
Önümüzdeki süreçte yine iki parti arasında yaşanacak polemikleri gündeme taşımaya devam edeceğiz. Ekmeklerine yağ süreceğiz.
"2009"da yapılacak olan yerel seçimler AK Parti ve CHP arasında olacak" mantığını zihinlere kazımış olacağız böylelikle. Vatandaşın eline gelen yüzde 20 zamlı faturayı düşünmeyeceğiz.
Hiçbir şey göründüğü gibi değil işte, görünen gösterilmesi istenen aslında.
Bu anlamda doğru tespitleriyle asıl konuşulması gereken sorunları gündeme getiren Saadet Partisi Belediye Meclis Üyesi Minür Ustakurt"u tebrik ediyoruz.
Ustakurt açıklamasında Su arıtma tesisimizin noksanlarını konuşalım.
Su arıtma tesisimizde arıtılarak şebekeye pompalanan içme suyu miktarı ile evlerimizde ve iş yerlerimizdeki su sayaçlarından yazılan su miktarının arasındaki farkı konuşalım.
Su kaçaklarının nedenlerini konuşalım.
Su kaçaklarının nasıl önlenebileceğini konuşalım.
Suyun gerçek maliyetini konuşalım.
Yıllarca ihmal edilmiş olan suyun alt yapısını konuşalım diyor.
Bakalım Ustakurt"un soruları cevap bulacak mı?
AH TRABZON ESNAFI AH
Trabzon pahalı bir şehir. Bu yapılan araştırmalarla da ortada.
Ama bu şehrimizdeki diğer illerden gelen üniversite öğrencilerini, gelen turistleri "yolunacak kaz" gibi görmemiz anlamına gelmez. Maalesef "altın yumurtlayan tavuk" hikayesini akla getiriyoruz. Bir "açlık" söz konusu. Tabi ki sadece Trabzon"la alakalı bir durum değil. Ama Trabzon insanına biçilen misyona ters düşüyor.
Hafta içinde bir mail gelmiş, eğitimci-yazar Şaban Karaköse"den.
24 Kasım Öğretmenler Günü"nde Eğitim Fakültesi öğrencilerine yönelik bir seminer programı için Trabzon"a gelen Karaköse"nin mailini aynen yayınlıyoruz:
Cuma akşamı İstanbul"dan Trabzon"a gelmiştik. 20:00"da Onur Air ile Trabzon Havalimanı"na indik. Aksular Otel"e geçmek için arkadaşlarla taksiye bindik. Bir süre sonra fark ettik ki şoför Şehir Dışı tarifeyi açmış. Fark etmemize ve söylememize rağmen yüzsüzlüğe verdi. 50 YTL tuttu; düşünün Havaalanı ile Aksular Otel arası!
Her neyse
Ertesi gün (Cumartesi), Trabzon Ticaret Odası"ndaki seminerlerimiz bitti. Oradan Ganita Kahvehanesine gitmek için taksi çağırttık. Ticaret Odasına en yakın duraktan taksi geldi.
Hemen taksimetreye baktım. Adam taksimetreyi açmamış.
Dedim, açın taksimetreyi.
Taksici yine Biz oraya 10 YTL"ye gidiyoruz dedi.
Olsun açın, dememize rağmen dinlemedi bile.
Mesafeyi bilmiyoruz ya; belki uzaktır da adam 10 YTL"yi hak eder.
Nerdeee! Meğer 1,5 dakikalık mesafeymiş.
Verdim 10 YTL"yi.
Sözün kısası
Bunun önüne nasıl geçilir bilemiyorum. Bu taksicilerin bağlı olduğu odaya mı bildirilir, duraklara mı bir yazı gönderilir bilemiyorum