Yaşadığımız dönem boşanma sayısının sürekli arttığı ve ilişkilerin çok sık şekilde bittiği bir zaman. Heyecan duyduğunuz günler zamanla son bulduktan sonra, taraflar pembe gözlükleri olmadan tekrar birbirleriyle tanışırlar. Kimileri bir uyum yakalar, kimileri ben seni tanıyamamışım der, kimisi ise tartışmalarla, kavgalarla ilişkisini bir şekilde devam ettirir ya da bitirir. Herkesin seçimi, sevgiyi yaşayış biçimi farklı olsa da tek bir noktada hepsi aynıdır; tüm ilişkilerde kavgalar ve tartışmalar olmazsa olmaz. Peki neden bu kadar çok sevdiğiniz kişiyle kavga ediyorsunuz? Anlaşamamaktan mı? Cevap vereyim, hayır…
İlişkilerin bitme nedenleri olarak kavgaların artması ve şiddetli geçimsizlik dediğimiz kalıplaşmış kelime gelmektedir. Kavga sebepleri herkesin farklı diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz…
Kiminiz kıskançlık, kiminiz sorumsuzluk kimisi ise tahammülsüzlük diye listeyi çeşitlendirerek uzatabilir. Fakat kelimeler başka olsa da hepsi tek amaca hizmet etmektedir. İlişkileriniz ettiğiniz kavgalardan değil, karşılıklı olarak duygusal ihtiyaçların karşılanmaması bitirmektedir. Örneğin, panteriniz ile kıskançlık yüzünden ve ya zaman ayırmama yüzünden kavga etmeniz sizin değer ihtiyacınızın olduğunu, daha fazla bunu hissetmek için paylaşarak değil direk yoğunluğu kendinizde hissetmek istemeniz ile alakalı olabilir. Sorumsuzluk ise hangi duygunuza tekabül ediyorsa onunla bağlantılı olabilir, daha fazla ilgi alaka bekliyor ama bunu göremiyorsanız adına sorumsuz diyerek eksikliği karşı tarafa yüklemekteyiz. Size ‘’onun’’ sorumsuz davranışlarının hissettirdiği duygu ne? Ne ki bu duygu sizi bu kadar rahatsız ediyor ve kavgaları doğruyor ? Oysa hissettiğiniz duygu size ait ve tamamlanma ihtiyacı var… Ya da tahammül edemiyor, gücün sizde olmasını istiyorsanız bu da yetersizlik algınız ve yeterli olma hissiyatına olan ihtiyacınızdan kaynaklanabilir.
Sonuç olarak tüm bunların sonunda ‘’SEN SEN SEN’’ böylesin, şöylesin diyerek kavga ediyoruz. Oysa ‘’onun’’ böyle olması size ne hissettiriyor? Sizde hangi duyguyu uyandırıyor. Suçlamak kolay elbet fakat kendinizin gerek duyduğu, az hissettiği veya deneyimlerinden körelttiği duygusal ihtiyaçlarınız, kavgaların en büyük nedenlerinden… Öyle ki ilişkiler aslında kavga etmekten bitmiyor; bu ihtiyaçların karşılıklı karşılanmaması, kişileri kavgalara yöneltiyor ve biz adına anlaşamadık ayrıldık diyoruz. Evet kısmen anlaşamadınız ama anlaşamadığınız konu iki tarafında neye ihtiyacı olduğu konusunda kendini bilerek ifade edememesi ve bunların ne kadarını, nasıl karşıladığı…
Bu yüzden öncelikle kendinizi keşfetmeniz, bir ilişkide asıl neye ihtiyacınız olduğunu bilmeniz gerekmektedir. İlişkilerinize psikolojik ihtiyaçtan mı yoksa paylaşma ve tamamlanma niyetiyle mi başlamak istiyorsunuz? Bir ilişkiye toplumda yer alabilmek, mutlu olabilmek, güzel vakit geçirmek, kendini güvende hissetmek için, istenilen rollere girerek yüzeysel başlandığında ilişkiler ne yazık ki kısa vadede sona ermektedir. Aslında en fazla olan kendimiz gibi olma ihtiyacı ile beraber (onay, değer, takdir görme, sevgi, güven , paylaşma) duygusal keşfinize çıkmak ilişkiler için sağlam adımlar atmanızı sağlayacaktır. Özellikle, karıştırılan istekler ve ihtiyaçların ayrı düşünülmesi gerekmektedir. Günde sizi 5 kere arasın diye duyduğunuz istek, hangi duygusal ihtiyacınızı karşılamaktadır? Bunu bulup ifade edebildiğinizde aslında 5-10 kere aranmanın değil başka şeylere gerek duyduğunuzun farkındalığı başbaşasınızdır.
O yüzden istekleriniz ile ihtiyaçlarınızı ayırt etmek ile işe başlayabilirsiniz.