Bu şehir bazen futbolcusunu..
Bazen hocasını..
Bazen yöneticisini..
Yola getirmesini bilir.
Nerden gelirse gelsin!
Nasıl gelirse gelsin!
Trabzonspor’a geldiğini anlamamışsa anlatır!
Benimseyememişse benimsetir.
Ya adam gibi der ya adam gibi!
İlk yarıdaki Trabzonspor’dan eser kalmadığını gördük dün akşam..
Yapılan büyük yanlışların en aza indirilmesinde başlı başına teknik irdelemeyle anlatılacak bir durum değil.
Tam da anlatmak istediğim buydu işte..
İteleye kakalaya şu duruma geldi bu takım!
Çok da iyi oldu.
***
Eksikler yok mu?
Takım hala 90 dakika boyunca baskı yapacak, rakibi hırpalayacak durumda değil.
Orası aşikar..
Ama yaralı aslanı da havaya kaldırıp yere indirecek kadar da güçlendi.
Bundan sonra Ersun Yanal ve talebeleri, üstüne koyarak gitmesi gerekir.
Bu performans asla ve asla yeterli olmamalıdır.
İlk yarı kendi sahasında bir gol görelebilirdi.
O gol de maçın kaderini değiştirebilirdi.
Galatasaray o kadar aciz kaldı ki, Trabzonspor’un defansta bıraktığı boşlukları dolduramadı.
Okay ve Yusuf yine Trabzonspor’da dinamo görevi gördü.
N’dyo ilk yarı pasif kalsa da aldığı o pozisyonu harika bir şekilde değerlendirdi.
***
Daha önce Trabzonspor ilk golü attıktan sonra geri yaslanırdı. Bu defa Galatasaray’ı bile şaşırttı. Öne ataklarını sıklaştırdı. 12. adam mı? O zaten sahanın üzerinde görünmeyen bir el gibiydi..
Ve ikinci gol geldi.
Hakem yardımıyla 7 kişiyle Trabzonspor’u parçalamaya kalkan Galatasaray döküldü.
Yusuf Erdoğan’ı oyuna alması şaşırttı.
Ersun Yanal’ı ilk kez bu kadar cesaretli gördüm.
İşte böyle..
Hep böyle…
Böyle ol gerekirse 3 puanı sahada bırak git!
Ama böyle kal..
Yolun açık olsun Trabzonspor..
Eli cebinde gelirdi ama;
Halis Özkahya Trabzonspor’a karşı hep ‘Eli cebinde’ gelirdi. Dün akşam ortada bir maç yönetti. Gerçi ceza sahası içinde Galatasaray’a verebileceği ‘iyi niyet’ kararlarını da bordo maviler kendisine sunmadı.. ‘O iş geç’ dedi..