Hafta sonu Forum Alışveriş Merkezindeyiz. Eşim ile sinema programı yaptık. Film çıkışı geç saate denk geldiği için otomobilimizi sinema salonlarının önündeki açık otoparka çekelim dedik. Tur attık ve zor bela bir yer bulup otomobilimizi çektik.
Buraya kadar güzel ve her şey yolunda gibi görünüyor değil mi? Bu alışveriş merkezimizin otoparklarının kaç otomobil aldığını bilmiyorum. Yani hem kapalı hem de açık otoparkların kaç araca hizmet verdiği konusunda bir fikrim yok. Ama Trabzon’un güzel insanının sosyal ve ortak yaşam konusunda epey yol kat etmesi gerektiğine inancım sonsuzdur.
Özellikle kapalı otoparklara girmek için bazı kriterlere uymak zorunda olduğumuzu otopark görevlisinin bizden taleplerinden anlayabiliyoruz. Aracımızı durduruyoruz, ayna ile alt kontrolü yapılıyor, bagaj gözden geçiriliyor. Peki içeri girdikten sonra niye bir Allahın Kulu içeride sürekli denetim yapmaz bilinmez. Otoparklara otomobil park etmek konusunda 2 önemli ve net gerçek var. Bu konuda ya beceriksiziz ya da vurdumduymaz ve benciliz. Bunun başka hiçbir açıklaması yoktur. Bir aracın park yapma kuralı yere çizilen sarı veya beyaz çizgi ile sürücüsünün gözüne gözüne sokulurken bu sürücüler niye ısrarla bu çizgiyi ihlal edip kendilerine imtiyazlı ayrıcalık yaparlar anlamak kabil değildir. Bir araç 90 derecelik park yerine neden 30 derece ile yerleştirilir anlayan beri gelsin. 2 araçlık yere neden tek araç park edilir bunu sanırım üniversitelerin sosyoloji kürsüleri bile zor açıklar.
Neyse park işini fazla uzatmadan sinemaya girelim. Film güzel. Ortam daha da güzel. Girdik daha önceden ayırttığımız yerimize oturduk eşimle. 8-10 kişilik hallerinden üniversite öğrencisi olduğu belli bir delikanlı grup yüksek sesle sohbet ediyorlar. Bağrımıza taş basıp olabilir dedik. Film başlayınca susarlar elbet. Film başladı ve tahmin ettiğimiz gibi sustular. Sustular ve salondaki bütün kulaklara saygı gösterdiler ama gözlerimizi taciz etmeye başladılar. Bu delikanlılar ayaklarını öndeki koltukların baş ve omuz yerlerine dayadılar. Biri ayakkabısını da çıkardı. Beyaz çoraplarını öndeki koltuğa dayadı. Haydi bunu da geçtik. Aldılar ellerine bol ışıklı telefonlarını başladılar mesajlaşmaya. Ama işin acı tarafı bu telefon kullanma işine salondaki diğer izleyicilerin bir bölümü de katılmaya başladı.
Bir sinemada film izlenir kardeşim film. Bir sinemada ele telefon alıp mesajları kontrol etmesen ne olur? Ya da bir sinemada telefon ile mesaj çekmesen ne olur? Ne kadar önemli insanlarsınız sizler? Filmin en heyecanlı yerinde ve salonun o karanlık ortamında telefonunu yanındaki veya arkadaki izleyicinin gözüne dayayıp o bol ışıklı ekranı ile tacizde bulunman sana ne kazandırıyor? Bunu yapan bir kişi olsa susacağım. Salonun en az üçte biri böyle davranıyor. Filme mi odaklanacağız yoksa salonda ışıklı böcek gibi gözümüze giren cep telefonlarına mı bilemiyoruz. Adeta dışarıdaki otoparklarda kural ihlal eden imtiyazlı sürücüler gibisiniz..
Bildiğimiz tek ve kesin şey sosyal ve ortak yaşam konusunda daha çooookk ama çoookk uzun bir yolumuzun olduğudur.