Trabzon’da Galatasaray maçının oynandığı gün, eski bakanlardan Tınaz Titiz KTÜ’de elektrik elektronik bölümünde genç mühendis adayları ile “Koşul Farklılaştırma Yoluyla İnovasyon (Yenileşim)” çalıştayındaydı.
Galatasaray galibiyetinin şehirde yarattığı etkinin milyonda birini yaratmadı belki bu çalıştay ama o salonda olan herkeste farkındalık yarattı, bilmem işe yarayacakmı.
Çalıştayın birinci bölümü (hazırlık aşamasında) karşılaştığımız ilk soru şu:
“Amerika’ nın keşfi ile”, “düdüklü tencere” arasında ne ilişki var?
Yormayın kendinizi, KTÜ’den 60 kadar mühendis adayı bir yorum yapamadı. Tabii ben de…
İkisinin de ortak bir yanıtı var: Ön koşulların farklılaştırılması.
Ülke gençlerine bir gelecek vadetmeli
Geçenlerde bir tartışma programında Teknoloji Yazarı Serdar Kuzuloğlu özetle şunları söyledi (Konuşmasını buradan dinleyin lütfen): Dünya insansız üretime doğru koşar adım giderken ve biz kendimizi buna hazırlayamaz iken, milyonlarca işsiz gence nasıl bir gelecek vadedeceğiz? 5 çocuk yapalım tamam ama onlara hangi işleri sunacağız?
Robotların üretimde, giderek daha fazla yer aldığı, karanlık fabrikalarda, hem de nerdeyse sıfır hata ile üretim yapıldığı bir döneme girerken, artık üretimin nerede yapıldığının da bir önemi kalmıyor. ABD Başkanı Trump tüm ABD’li firmaları üretim için ülkelerine geri çağırıyor. Ve Kuzuloğlu soruyor, “örneğin milyonların çalıştığı tekstil sektöründe, robotlaşmanın getireceği işsizlik sonrası ne yapacağız?”
Bunlar zor sorular. Tıpkı Amerika’nın keşfi ile düdüklü tencerenin ilişkisi gibi. Aslında aralarındaki ilişkiyi çözsek, cevap basitleşecek ama biz ezberlerimize dayanarak konuşmaya, içe kapanarak dünyayla didişmeye harcıyoruz enerjimizi.
Hiç dışarıda düşman aramaya gerek yok. Büyük sorunlarımız var ve akılcı, bilime dayalı hiçbir çözümümüz gözükmüyor ortada.
Eğitim sistemimiz ezbere dayanıyor ve bu eğitim sistemi değer de yaratmıyor.
Tınaz Titiz, ezbere dayalı eğitim sisteminden diplomaları ile mezun olacakların “yenileşim” konusunda farkındalıklarını artırdı, yeni bir bakış açısı kazandırdı çalıştayda. En azından denedi. Ama Trabzon o gün Galatasaray maçına kilitlenmişti, o daha önemliydi.
Umut - Umutsuzluk
Daha önce eğitim sistemimizin bizi geleceğe taşımayacağı konusunda defalarca yazdım. Bunu ulusal ölçekte seslendirenlerin sayısı da o kadar az ki maalesef, bir türlü bu konuyu ana gündem maddesi yapamıyoruz.
Çin, Japonya, Güney Kore gibi Asya ülkelerinin teknoloji ve eğitimde geldiği nokta ve Türkiye’ye ihracat rakamlarını bir düşünün. Biz bu ülkeleri nasıl geçeceğiz? Küresel ilk on ekonomi arasına girme hedefi olan ülkemizin kimleri geçeceği, bunu nasıl yapacağına dair bir planı var mı? Diyelim var ve kabahat bizde duymamışız, peki diğer ülkeler teknolojiye varını yoğunu yatırırken, biz inşaat sektörüyle onları nasıl yakalayacağız?
Sehirlerin karar vericilerinin, ileri gelenlerinin Tınaz Titiz gibi “inovasyon” diye bağıranları dinlemeyi değil de, futbol maçlarını maçını önemsedikleri bir ortamda, ilk 10 ekonomi arasına girmek, açık ifade edelim, hayal ötesi bir durumdur.
Sonuç:
*Diplomalı ama gelecek hayali bile olmayan gençler, ne bugünün, ne geleceğin mesleklerinin çalışanı ve girişimcileri olamayacaklar.
*Yenileşim “hangi alanda olursa olsun, daha yüksek pazar değeri (katma değer) ortaya koymak amacına yönelik bir süreç”tir. Yenileşim yapanlar ilerliyor, diğerleri geride kalıyor, hiç yapmayanlar yok oluyorlar.
Yenileşim konusunda farkındalık yaratma çabaları için Bölüm başkanı Prof Dr İsmail Hakkı Altaş’ı tebrik ederim.