Kafkasya - Orta Doğu Türkiye ve İran

Mehmet Şal Yazdı "Kafkasya - Orta Doğu Türkiye ve İran"

Gerçek şu ki; ABD, Rusya eksenli Orta- Doğu'da ve Kafkasya'da stratejik,siyasi, ekonomik menfatleri icabı taşeron terör devletler inşa etme çabası var. Orta Doğu'da Suriye'nin kuzeyinde Pkk-Pyd unsurlarından oluşan bir devletleşme projesi uygulamaya konarken, Kafkasya'da terör devleti maşa Ermenistan'ın ile her iki coğrafya güçlerini istikrarsızlaştırıp, terbiye etmek isteniyor. Bir taraftan İran'ı diğer taraftan Türkiye Cumhuriyeti'ni kontrol altına almak amacıyla stratejiler uygulamaktadırlar. Bu noktada ilk hedef İran sonraki hedefleri Türkiye'dir. Bu ülkeler kendi askeri unsurlarını doğrudan kullanmayıp bölge devletlerini kendi içerisinde çatıştırarak hedeflerine ulaşmak istiyorlar.ABD, Rusya, Siyonizm ve şakşakçıları; dinsel, mezhepsel, etnik çatışmalar yaratmak ve bu sayede tam anlamıyla egemen güç olup enerji koridorlarını elde tutmak , enerji alanlarındaki kaynakları kullanabilme amacındadırlar.

Türkiye ve İran'nı yazıflatıp kendileri hiçbir şekilde zarar görmeden bölge halklarını birbirine kırdırıp alanları, kan gölüne çevirip , bu sayede silah baronları silahlarını sattırıp , enerji kaynaklarını elde edip kendi çıkarlarını hedefe ulaştırma çabasındalar.Bir tarafından Hazar petrol ve doğalgazı diğer taraftan Orta Doğu petrol ve doğalgazı nasıl sömürülebilir politikalarını etkin kılmak gayretindedirler.

ABD ve Rusya'nın yanında başta İsrail olmak üzere Fransa,İngiltere, Almanya ve arka planda duran Çin'i unutmamak gerekir. Bölgesel aktör olan Türkiye ve İran, bu stratejik planlara karşı iç ve dış politikada realist siyaset izlemelidir.Her iki devlet hem kendi içinde siyasal bütünlüklerini korumalı hem de dış politikada küresel aktörlere karşı işbirliği yapabilmelidir.

Milli birliğin sağlanması konusunda Türkiye Cumhuriyeti geçmişten gelen köklü siyasi kültürü ve tecrübeleri sayesinde her şeye rağmen büyük avantaza sahiptir. Ancak İran devletinin iç sayasi yapısı, kendi yanlış politikaları, ŞİA anlayışının devlet siyaseti haline getirilmesi ve baskı unsuru olarak halk üzerinde kullanılması, milyonlarca Azerbaycan Türk'ünün yanında diğer etnik grupların dış müdehalelere açık, dünya tarafından büyük oranda tecrit edilmiş olması, petrol ve doğalgaz ürünlerini dış devletlere pazarlama sorunu yaşaması, ambargo altında olması, halkın ekonomik olarak her geçen gün fakirleşmesi, İran'ı dezavantajlı duruma getirmektedir.

İran'ın İslam dünyasının hakimi olmak için, ŞİA anlayışını hakim kılma ihtirası, hırsı nedeniyle İslam devletlerini zayıflatırken, mezhepsel ve siyasal çatışmalar yaratıyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti ise bölgede her devletin bütünlüğünden yana tutum ortaya koymaktadır.İran özellikle Yemen'de Suudilerle mezhep temelli müslümanları savaştırmaları ve Yemenlileri kardeş kavgasına itmeleri,kan , gözyaşı ve açlığa mahkum etmeleri ŞİA İran'ının zihniyetinin ne olduğunu gösteriyor. Bütün bunlar İran'ı hem bölgede hem İslam dünyasında sevimsiz ve ayrılıkçı bir devlet olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin Doğu Akdeniz'deki , Ege'deki ve Karadeniz'deki petro ve petrol rezervlerini kullanıma sokma girişimleri bu alanlarda dışa bağımlılığı azaltma gayreti emperyalist güçleri aşırı derecede rahatsız etmektedir. Yıllardır koz olarak kullandıkları terör belasına karşı son dönemde verilen ciddi mücadele, ulusal sınırlarını güvenlik altına alma gayreti, askeri teknolojide yapılan yatırımlar, hava kara ve deniz savunma sistemlerinin geliştirilmesi ve bu alanlarda yapılan yatırımlar, Türkiye'nin önünü ve ufkunu açmakta, bölgesel ve küresel aktör olma yolunda önemli adımlar atması dünya düzenini elinde bulunduran kan emici emperyalist güçleri derinden sarsmakta, korkutmaktadır. Bu hedefte Türkiye'nin en büyük sorunu üretim, teknoloji ve sanayiye dayalı sektörlerin zayıf kalması, istihdam sorununun giderek artması ve tüketim kültürü nedeniyle dışa bağımlılığın devam ediyor olmasıdır.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin bölgedeki daha önceki bir kısım yanlış dış politikalardan vazgeçip son dönemde doğru yola girmesi, Türkiye'nin Türk ve İslam dünyasında itibarını artırmaktadır. Etrafındaki destek halkasını artıracaktır. O nedenle dış siyasetteki dik ve doğru duruşunu bozmadan devam ettirmesi Türkiye Cumhuriyeti'ni siyaseten, diplomatik, askeri ve jeostratejik açıdan öne çıkartacaktır.

Ortadoğu İslam aleminin ve Kafkasya'nın huzur, barış, kardeşlik, hoşgörü temelli bir yaşam sürmesi Türkiye ve İran'ın bölgedeki kendi öz varlıkları ve politikaları belirleyici olacaktır. Türkiye'nin ortaya koyduğu dış politik tavır istikrarlı bir şekilde devam ederse, İran'ı yöneten ŞİA anlayışının sadece kendi hırs, ihtiras ve düşmanca tutumlarını bırakıp bölge huzuruna yönelik siyaset geliştirirse hem iki ülke hem de bu coğrafya Siyonist, emperyalist zihniyetten kendisini kurtaracak, Rusya,ABD,İsrail, Fransa ve ekürülerinin şer odaklarının siyase etkilerini azaltır, bu küresel çete nin sofrasında meze olmaktan kurtulur.

Sonuçta, İran en son Ermenistan'a verdiği destek ile ileriye dönük var olan siyasetini devam edeceğini ortaya koymuştur. Türk-İslam aleminin kanına girmiş, vebalini üreni almış ŞİA anlayışından vazgeçmeyeceğini artaya koymaktadır.Ancak bu izlediği siyasetin faturasını ağır ödemesi çok uzak değildir. Türkiye Cumhuriyeti ise son dönemde ortaya koyduğu istikrarlı, kararlı, dik duruşunun ödülünü yakın dönemde alacaktır. Bölgesel ve küresel aktör olma ve rol oynama yolunda ilerlemektedir.

Not: Kadim bir siyaset ve kültüre sahip devletimizi yönetenler Türkiye Cumhuriyeti'nin ortaya koyduğu tavır ve politikaları nedeniyle Kafkasya'da yaşananların; Suriye'nin kuzeyine, Kuzey Irak ve Kandil sırtlanlarına, Doğu Akdeniz'e, Ege Kıta sahanlığına, adalara, Batı Trakya'ya yansımalarının olacağını unutmamalıdır.Buna göre tetikte olmalı , stratejiler geliştirmeli , işi sıkı tutmalı , yaşanabilecek olası gelişmelere karşı hazırlıklı olmalıdır.Ülkemizi sıkıştımak isteyen bu güçlere karşı; devlet aklı, muktedirler ve siyasetin diğer aktörleri birlikte hareket etmeli, iç çekişmelerden uzak milli birlik içinde olmalıdırlar.

"Türlerin , İslam dünyasının ve mazlumların umudu, ışığı, bekleneni olan Türk..."

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri