Kanımız dondu

Türk milleti gelenek görenek örf adetleri ile derin ve köklü  geçmişe sahip bir kültürdür.

İslam'ın kabulü ile dini öğrettiler, bilgiler, ritüeller ve birikimlerle daha da zenginleşmiş engin bir kültür dünyası oluşmuştur. Türk İslam kültürü adıyla yoğrulmuş yenileşmiş hamura sahip bu kültür, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanarak yeniden şekillenmiştir. İçerisinde tarikat tasavvuf ve ilerleyen süreçte cemaatleşme anlayışı ile her gittiği bölgeye damgasını vurmuş  kültürdü.

Ancak zaman içerisinde Türk milletinin kurmuş olduğu devletler içerisinde bu sosyal kurumların bir kısmı siyasete, ekonomiye, ticarete nüfuz etmiş ve zamanla da asli görevlerinin dışına çıkarak bir kısmı bozulmaya uğramıştır.

Dinsel karakteri taşıyan bu sosyal kurumlar yaptıklarıyla, eylemleriyle toplum ahlakına, adabına, şeref ve haysiyetine, onuruna aykırı tutumları nedeniyle bugün olduğu gibi zaman zaman tartışılan eleştirilen kurumlar oldular. Sosyo- dini kuruluşların bir kısmının yapmış olduğu yanlışlar aynı zamanda tümünün de eleştirilmesine, şaibelerin oluşmasına sebep olmuştur.

Tarikatlar, tasavvufi yapılar, cemaatler toplumsal hayatımızın bir gerçeği olarak karşımıza çıkmıştır. Ancak bu yapılar içerisinde  bazıları zamanla sosyo kültürel ve dini kimliklerinin dışına çıkarak öyle hatalara, yanlışlara, ahlaksızlıklara, insan onurunu, şeref ve izzetini zedeleyen, vicdan ve insanlık dışı işlere imza atarak toplum hayatı içerisinde vicdanları yaralayan büyük infiallere neden olmuştur. 
        
Son dönemde tarikat, cemaat gibi bazı örgütlerin yozlaşmasında ve infiallere neden olmasında; devlet kontrolü dışında hareket etmeleri, denetimdeki yetersizlikler, şeffaflıktan uzak olmaları Diyanet İşlerinin görevlerini tam anlamıyla yerine getirmede yetersiz kalması, siyasi kaygılar, oy deposu olarak görülmeleri nedeniyle  esnek davranılması vb. durumlar etkili olmuştur.

Devletin asli görevlerinden biri olan; halkın inancını doğru öğrenebilme, inancını yaşayabilme hakkı ve özgürlüğünü sağlamayı tam anlamıyla başaramaması sonucu ortaya çıkan boşluğu bu örgütlerin doldurmasına ve toplumun önemli bir kesiminin kendisini bu  gizemli sosyal ve dini kuruluşlara katilmasına zemin hazırlamıştır.

Cumhuriyet ile kurulan Diyanet İşleri ve Tekke ve Zaviyelerle ilgili yasaların tam anlamıyla işlevsel hale getirilememesi ve denetimsizlik;  tarikat, tasavvuf, cemaat ve bunların kurdukları yurtlarda Kuran kurslarında vb. yapılarda akıl dışı işlerin gün yüzüne çıkmasında etkili olmuştur.

Şeref, haysiyet, ahlak, namus kavramlarını yerle bir eden ,insanı insanlığından utandıran, insanın kanını donduran, dile alınması bile zor olan olaylar vuku bulmuştur." 
      
Yaşananlar karşısında örneğin; "6 yaşında kız çocuğunun evlendirilmesi, çocuk yaşta evlilikler, bademleme, bir defadan birşey olmaz, bunlar münferit hadiselerdir " gibi vicdansız, ahlaksız, taciz eylem ve söylemler toplumda infialleri daha artmıştır. Küçük yaşta çocuklara yapılan tacizler karşısında takınılan umursamaz tutumlar insanımızı her geçen gün daha da çileden çıkarmıştır.

Son günlerde toplum gündemine oturan ve büyük infiale neden olan 6 yaşında bir bebenin gelin yapılması adı altında tacize uğraması, halkın sinir uçlarını harekete geçirmiştir. 

Bu durum insanlık suçudur. İnsan hakları ihlalidir. Kişi hak ve özgürlüklerinin hiçe sayılmasıdır. Çocuk hastalıklarının yok sayılmasıdır. Türk Medeni Kanununun tanınmamasıdır. Çocuğuna acımayıp gelinlik giydiren anne baba; hukuki, vicdani olarak bu şuça ortaktır.  Bu yaşta çocuklarla sözde evlenenlerde aynı zamanda sübyancıdır. Bu suçları işleyenleri acımadan şiddetle en ağır şekilde  cezalandırılması gerekir. Ki bu suçları işlemeye cesaret edemesin ve toplum vicdanı rahatlatılmış olsun..

Ne dinimizde, ne toplumumuzda, ne kültürümüzde, ne de resmi hukukta bu vb. evlilik ve eylemlerin yeri yoktur. Bunlara dur denmesi devletin, siyaset kurumlarının, hukukun, sivil toplum kuruluşlarının temel görevidir. 

Bu sinekli bataklığın kurutulması gerekmektedir. Lanetli bu  sübyancı zihniyetin nerede olursa olsun yok edilmesi toplumsal bir gereksinimdir. Pedofili bu kafaların üzerine şiddetle gidilmesi mecburiyettir.. 
      
 Tüm bu elim hadiseler karşısında ilk tepkiyi, muhafazakar mütedeyyin kesimler vermelidir. Bu tepkileri vermezlerse  zan altında kalmaya devam edeceklerdir. Hukuki zemin içerisinde en sert tepkiyi vermelidir ki bu zan ve töhmetten kurtulsunlar. 

Diyanet  İşleri Başkanlığı bu gibi vahim olaylar vuku bulduğunda gerekli açıklamaları, fetvaları net ve keskin bir şekilde ortaya koymalıdır. 
       
Diyanetin "Bireyler rüşt yaşına gelmeden evlendirilemez" açıklaması net bir açıklama olmayıp yaşın net ifade edilmesi gerekmektedir. Bazı din kisvesi altında grupların" Yaş neye göre kime göre" şeklinde açıklama yapmaları da bu vahşi, alçak ahlaksız eylemlere kapı açmaktadır.   Müftüler, imamlar, vaazlar  toplumu bilgilendirip bilinçlendirmelidir. Bu aşağılık zihniyeti ezmek hepimizinde görevi olmalıdır.

Tüm bunlar yapılırken hakiki samimi dindarların ve yapıların masumiyeti korunmalıdır. Rencide edilmemeli, baskı altına alınmamalı, yaşam hakları, insan hak ve özgürlükler, inanç hürriyetleri güvence altına alınmalıdır. Bu aşağılık olaylar yüce dinimiz üzerinede yıkılmamalıdır.

Laik, seküler, muhafazakar, cemaat, tarikat,  Atatürkçü vb. ne olursa olsun hükümet ve hükümetler;  denetimlerini sıkı tutmalı, bu sosyal dini kurumlar şeffaf hale getirmeli, kendi mecralarında hukuki zeminde faaliyet yürütmelerini sağlamalıdır. Yasalara toplum vicdanına aykırı iş ve eylemler yürütenler, gelenek ve göreneklere aykırı ilerleyenler, Diyanet'i dikkate almayanlar, hiç hesap yapmadan kapatılmalıdır.

Sapkınlığın, ahlâksızlığın, namussuzluğun, vicdansızlığın, tacizin, cinayetin dini Diyanet'i ceamati mezhebi meşrebi, sağı solu velhasıl şucusu bucusu olmaz. Bu bütün dinlerde de böyledir. Bu suçları bireysel olarak işleyenler cezalandırılmalıdır. Tüm samimi dindar insanlar bu kötü zandan suistimallerden, töhmetten kurtarılmalıdır.

Yoksa aşağlik iğrenç bu hadiseler devam ettikçe ve bu hadiselere hukuk çerçevesinde hızlıca ve keskin tepki ve cezalar verilmedikçe tarikat cemaat gibi yapılar kendini aklayamaz. Toplum nezdinde kalan  itibarlarınıda kurtaramazlar.

Devlet, hükümet, ilgili kurum ve kuruluşlar gerekli tedbiri almayıp keskin ve net olmazsa, şeffaflık ve denetim sağlanmazsa daha ağır sonuçlarla karşılaşma olasılığı yüksek olacaktır.
         
Devlet ve millet olarak daha yeni yaşadığımız hain darbe girişimi buna benzer yapıların ürünü olduğuna göre gerekli dersi çıkarmak aynı vahim duruma düşmemek için herkes üzerine düşen görevi üstlenmelidir.

Herşeyden önce insan olarak sonrasında müslüman olarak bu vb. iğrenç hadiseleri yapanları ve bunları içerisinde barındıran sosyal ve dini örgütleri şiddetle telin ediyor, hükümet, siyaset, diyanet, hukuk, STK'lar nezdinde acilen gereğinin yapılmasını bekliyoruz.

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri