Karadeniz de, doğrudan atmosferden ve deniz yosunlarının fotosenteziyle kazanılan serbest oksijen miktarı son 60 yıldan bu yana azalmıştır.
1955 yılında, 140m su derinliğine kadar olan oksijenli yaşam alanı, 2015 yılında 90m ye kadar sığlaşmıştır.
Denizdeki yaşanabilir alanın yaklaşık yüzde 40 kadar daha daraltılmasının temel nedenleri bölgesel ısınma ve aşırı besin girdisine bağlı olarak gelişen oksijen yetersizliğidir.
Bu sonuç Karadeniz’in ekolojik dengesini bozduğu gibi balıkçılık açısından da büyük ekonomik kayıplara neden olacaktır.
Denizin ısınması (aşağıdaki haritada, turuncu- kırmızı alanlar), Karadeniz’de yakalanan hamsi miktarını da etkiliyor gibi görünüyor.
1993 ten sonra, Güney Karadeniz’de yakalanan hamsi miktarı, artan deniz suyu sıcaklığı ile birlikte azaldı.
Son günlerde hamsinin daha az çıkması, yağsız, etsiz olması ve büyüyememesi yüzey sularının ısınması, oksijen bakımından fakirleşmesine bağlanabilir.
Öte yandan denizin oksijensiz derinliklerinde birikmiş ve halen doğal nedenle korunan, H2S zehirli gazın iklim değişiminin bir sonucu olarak yükselerek canlı yaşamını tehdit etme olasılığı vardır.
KARADENİZİN TUZLULUĞA BAĞLI KATMANLI YAPISI
Nehirlerin Karadeniz’e taşıdığı daha hafif olan tatlı su, Akdeniz ve Egeden gelen ve boğazlar vasıtasıyla Karadeniz’e dökülen daha ağır tuzlu suyun üzerinde yer alır.
Üstteki daha az yoğun ve oksijen bakımından zengin katmanın batma özelliği olmadığı için beraberindeki oksijen’de derinlere doğru taşıyamaz.
Bu nedenle Karadeniz’de sığ sulardan derin sulara doğru olan dikey bir havalandırma söz konusu olamaz.
Balık türü canlılar da ancak yaklaşık 90-100m derinliğe kadar olan oksijenli üst zonlarda yaşayabilir.
KARADENİZİN MEVSİME BAĞLI SOĞUK ARA KATMANLI YAPISI
Karadeniz’in tuzluluğa bağlı olarak gelişen katmanlı yapısı yanı sıra mevsime bağlı olarak gelişen bir diğer soğuk ara katmanı vardır.
Kışın Avrupa’nın Tuna , Dinyeper ve Dinyester nehirlerinin Karadeniz’e taşıdıkları soğuk sular yüzey sularının bol oksijenli olmasını sağlar.
Soğuk su ağır olduğundan taşıdığı oksijenle birlikte belirli bir derinliğe kadar batabilir ve bu kısımları havalandırır.
Daha yoğun olan derindeki tuzlu su soğuk ve oksijenli suyun daha fazla batmasını engelleyerek üstteki daha az tuzlu su ile daha derindeki çok tuzlu su arasında bir soğuk ara katman oluşturur.
Bu ara soğuk ara katman üstteki daha sıcak ve oksijenli katmanı soğutmak için bir vantilatör görevi yapar.
Ancak son 15 yıldan bu yana bölgesel iklim değişimine bağlı olarak oldukça ılıman geçen kış ayları soğuk ara katmanın ısınmasına ve Karadeniz’in ekolojik dengesinin bozulmasına neden olmuştur.
KARADENİZDE HAMSİYE NE OLDU?
Harita: Denizin ısınması (turuncu- kırmızı alanlar), Karadeniz’de yakalanan hamsi miktarını da etkiliyor gibi görünüyor. 1993 ten sonra, Güney Karadeniz’de yakalanan hamsi miktarı, artan deniz suyu sıcaklığı ile birlikte azaldı.
Bölgesel ısınmaya bağlı olarak, 1982-2015 yılları arasında, Karadeniz’in yüzey sularının en fazla ısınan bölgesi yukarıdaki haritada görüleceği gibi Türkiye’nin Doğu Karadeniz sahili de dahil doğu kısmıdır (kırmızı alanlar).
Son yıllarda hamsinin daha az çıkması, yağsız, etsiz olması ve büyüyememesi yüzey sularının ısınması, oksijen bakımından fakirleşmesine bağlanabilir.
GELECEĞİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ GEÇMİŞ JEOLOJİK DÖNEMLERDEN ÖĞRENİYORUZ
Resim: Yeryüzündeki iklimi ve yaşam koşullarını belirleyen temel faktörler dünyamızın iç ve dış jeolojik olaylarına bağlı olarak gelişen karbondioksit ve oksijen gazlarının dengesidir.
Dünyamızın jeolojik evrimine bağlı olarak üzerinde yaşayan tüm canlıların da yaşam koşulları değişmiştir.
Geçmişten bu güne dünyada yaşamış olan tüm organizmaların yüzde 99 dan fazlası yok olmuştur.
Yeni türler sürekli değişen yaşam koşullarına uyum sağlarken eski türlerde yok olmuşlardır.
Son 500 milyon yılda 5 büyük kitlesel yok oluş yaşanmış, ancak her seferinde yeryüzünde hayat ortaya çıkan yeni canlı türleriyle devam etmiştir.
Örneğin, 66 milyon yıl önce, Kretase-Paleojen döneminde yeryüzünden dinazorların yok olması, kuşların, memelilerin hızla çeşitlenip evrimleşmesi için onlara bu dünyada yer açmıştır.
Yeryüzünde jeolojik dönemlerdeki iklim değişimine bağlı yaşam koşulları atmosferdeki oksijen ve karbondioksit gazlarının dengesine bağlı olarak değişmiştir.
Bu gazları kontrol eden en büyük faktör bölgesel ölçekli volkanik faaliyetlerdir.
Günümüzde de bu tür doğal iklim değişimi yaşanıyor olsa da, sanayi devriminden sonra atmosfere salınan karbondioksit gazı miktarının her geçen gün artması küresel ısınma ve iklim değişimini daha da olumsuz bir hale sokmaktadır.
Bu da altıncı kitlesel yok oluş senaryosunun ana çekirdeğini oluşturur.