21. Yüzyılın başları itibariyle dünya yeni düzen üzerinden llerliyor. Özellikle ABD, RUSYA, ÇİN ekseninde ekonomi temelinde siyasi manevralar, planlar uygulamaya konuyor.
Ortadoğu'da uzun zamandır ekonomik, siyasi, askeri plânlar hamleler göz önünde iken dünya genel siyasetinde perde gerisinde Orta Asya Türk coğrafyası ve siyasetinde girift ilişkiler oluşturuldu. İlişkiler şimdi açığa çıkmaya başladı.
RUSYA sonrası Türk coğrafyasında yeni yapılanmanın siyasal ve ekonomik düzenin sancıları her zaman kendini hissettirdi. Hissettirmeye de devam ediyor.
Rusya'nın yeniden toparlanma gayreti ve bölgeye hükmetme iradesi Türk devletlerini derinden etkilemektedir. ABD'ninde bu coğrafyada yer bulma arzusu, enerji kaynaklarına ulaşma siyaseti hem Rusya'yı hem coğrafya komşusu Çin'i oldukça fazla rahatsız etmektedir.
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin bilakis KAZAKİSTAN'ın enerji ve maden kaynakları, küresel güçleri bölgede karşı karşıya getirmektir. Rusya sonrası Türk devletlerinde yeni elitler ve oligarklar oluşmuştur. Rusya döneminden kalan elitler ile Rusya sonrası yeni dönemde oluşan elitler arasında iç siyasette otoriteyi elde etme mücadelesi baş gösterdi. İç siyasette, elitler arasında mücadele devam ederken bu çatışmadan nemalanıp Türk devletleri üzerine çullanmaya çalışan ABD ve RUSYA'nın baskısı kendini etkin bir şekilde gösteriyor. Çin devleti el altından azımsanamayacak derecede bölgede etkin olmaya çalışıyor ancak henüz başarmış değil.
Türk devletlerinin sahip olduğu zengin petrol, doğalgaz ve maden kaynakları küresel güçlerin iştahını kabartırken, Türk devletlerinin belirkin bir istikrar elde edememesi; elitler arasındaki iktidar, siyasal güç ve ekonomik kazanç mücadelesi büyük küresel aktörlere daha fazla müdehale fırsatı sunuyor.
KAZAKİSTAN petrol, doğalgaz ve uranyum, kömür, kurşun,çinko, wolfram, alüminyum, asbest, barit, berilyum, bizmut, fosfat, titanyum, bor, altın, bakır,krom vb. zengin maden kaynakları olan bir ülke. Yatırımlar neticesinde Kazakistan Orta Asya ve Kafkasya'nın parlayan yıldızı durumunda. Ancak büyük zenginliğe rağmen ortaya çıkan olayları, gelişmeleri anlayabilmek için Kazakistan fotoğrafına doğru perspektiften bakmak gerekir.
Bu bağlamda Kazakistan'daki;
İnsan hak ve hürriyeti konusundaki büyük eksiklikler ve yetersizlikleri,
Demokratik anlayışın yönetenler ve halk arasında özümsenememesini,
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve zenginliğin ağırlıklı olarak elitlerin ve oligarkların arasında paylaşılması,
Ülkedeki alt grupların ekonomik zenginlikten yeterli payı alamadığını düşünmesi,
Yolsuzluk, rüşvet, iltimas gibi yönetimsel, toplumsal çürümüşlüğün devlet ve millet üzerinedeki etkisi,
Ülke yönetiminde yer alan oligarların ve aileleri hakkında çıkan yolsuzluk iddialarının halkı derinden rahatsız etmesi,
Ulusal güvenlik ve emniyetin ağının yetersizliği,
Ülkede özellikle elitler ve kuşaklar arası kültürel çatışmalar,
Kuşaklar arası gelenekçi ve yenilikçi çatışması,
Ülkedeki etnik grupların yeni eğilimlere yönelmesi Kazakistanlı olma kavramının zedelenmesi,
Toplumsal yapıda oluşan grupların birbirinden hoşnutsuzlukları ve Rusya başta olmak üzere Avrupa ve ABD ile kurdukları çarpık ilişkileri,
Diğer Türkî devletlerdeki gibi Kazakistan'daki yönetimin otoriterleşmesi karşında halkta oluşan memnuniyetsizliği ve tepkisel düşünceleri doğru etüt etmek gerekir.
KAZAKİSTAN'da var olan temel sorunlar aslında Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nin hemen hemen hepsinin temel sorunlarıdır.
Takdir edersiniz ki; böyle sistemsel sorunların olduğu ülkelerde toplumsal kargaşa çeşitli bahanelerle ortaya çıkar. KAZAKİSTAN'da da bu şekilde ortaya çıktı. Akaryakıt zamlarını bahane eden bir grup, toplumsal hareketi ateşledi. Bu anı bekleyen içteki çeşitli fırsatçı gruplar olayları daha da ileri boyuta taşıdı.
Tabiki böyle olaylarda fırsat bekleyen ABD, RUSYA, ÇİN gibi ülkelerde denreye girip olayların farklı boyutlara gelmesinde rol aldılar.
KAZAKİSTAN'da da tam böyle oldu.
İç siyasette siyasal gücü elde etmek isteyen elitler ve oligarklar, dış unsurlardan destek alıp kendi iktidar ve düzenlerini kurmaya çalışılırken; gaflet ve telalet içindeki bu unsurlar ülkeyi, halkı ve kaynakları bu ülkelere teslim etmiş oluyor.
KAZAKİSTAN olaylarının arkasında ağırlıklı olarak bölgede yeniden hakimiyet kurmak isteyen RUSYA ve RUS etkisini kırmak için uğraşan ABD olduğu aşikar. Ama üzüntü verici olan; KAZAKİSTAN elitlerin ülkedeki olayları bastırmak için gayret gösterme yerine, acilen RUS destekli askeri birlikleri ülkelerine davet etmeleridir. Yani yeterli çabayı göstermeden kendi elleri ile ülkeyi yabancı unsurlara teslim etmeleridir.
Buradan da anlaşılıyor ki; KAZAKİSTAN elitleri ile RUSYA yönetimi perde arkasında bu planı birlikte hazırlamış. Arkasından olayları bahane ederek RUSYA yardım adı altında KAZAKİSTAN'ı işgal ediyor. Böylece ABD'nin bölgeye girme gayretini de şimdilik boşa çıkarmıs oluyor.
KAZAKİSTAN üzerinde oynanan satranç oyunu zannımca diğer Türkî Cumhuriyetler üzerinde de uygulanıyor. KAZAKİSTAN olayları Orta Asya ülkeleri üzerinde benzeri etkiler yaratabilir. Domino etkisi yaratabilir.
Vatansever yöneticiler bağımsızlıktan ödün vermez. Ancak devlet millet vatan derdi olmayan elitler kendi ikballeri ve menfaatleri için dış politikada vesayetçi siyaset izler. Onlar halkı ve devleti değil kendi geleceklerini, çıkarlarını düşünürler.
Türk milleti geçmişte birçok kez gaflet ve dalaleti görmüş ve bedelini ağır ödemiştir.
18. Yüzyılın ikinci yarısında KIRIM'ın RUSYA tarafından ele geçirilmesi de benzer şekilde oldu. Önce Rus işgalinin altyapısı oluşturulmuş, tuzaklar kurulmuş sonrasında Şahin Giray'ın yardım talebi adı altında Rusya Kırım'ı kolayca avuçlarının icine almıştı. Ama sonrasında Kırım hakkı yıllarca bedel ödemiş ödemeye de devam etmiştir. Demek ki; Orta Asya ve Kafkasya'nın Türk devletleri tarihten yeterli dersi çıkartamamış.
21. Yüzyılın başında KAZAKİSTAN devleti ve halkı benzeri bir durumla karşı karşıya.. Gaflet içindeki KAZAK yöneticileri de oldu bittiye getirerek RUSYA ve müttefiklerinin postalkarına ülkeyi teslim ediyor. KAZAKİSTAN bu cendereden sadece kendi iradesi ve gücüyle çıkmalıydı. Durum düşündürücüdür. Diğer Türkî devletler için de düşündürücüdür. Üzüntü vericidir.
KAZAKİSTAN'ın bu durumundan çıkartılacak çok önemli dersler olduğu kanaatindeyim.
Emperyalizmin kulu, kölesi durumuna düşmeme adına; demokratik hukuk devletini işlevsel hale getirmek, insan hak ve hürriyetini toplumun geneline hakim kılmak, ülke zenginliğinin halk arasında adil dağılımını sağlamak, ekonomik kaynaklarını millet için harcamak mecburiyettir.
Totaliter yönetimlerden uzak durmak, oligarşik yapıların oluşumuna engel olmak, dış destekli STK'ları hukuk çerçevesinde tutmak, aktivist hareketleri kontrol etmek, misyoner hareketleri kendi hâline bırakmamak, terör gruplarına zemin açmamak, ülkede bulunan tüm etnik unsurları kardeşlik temelinde bütünleştirmek gerekir. Dış güçlerin at koşturacağı, cirit atacağı zeminlere fırsat vermemek, iç ve dış politikada ayağı yere sağlam basan adımlar atmak ihtiyaçtır.
Vatanseverlik ve vatandaşlık kavramlarını içselleştirmiş insanlar yetiştirmek en önemli siyaset olmalıdır.
Kazakistan'da yaşanan olaylar karşısında Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan, İran devletleri hangi tutumu belirleyecek, hangi adımları atacaktır? Bekleyip göreceğiz.