Gurbetteki Türk vatandaşların aldığı nefese ortak olmak, yaşadıklarını anlamak, Türkiye hakkında bakış açılarını öğrenme fırsatı yine geçti elime..
İlk kez Paris’e geldim.
İçimde biriktirdiğim sorular ve acabalarla geldiğim Paris’te kimi zaman hayal kırıklığı kimi zaman şaşkınlık yaşadım.
Paris Trabzonlular Derneği Başkanı Bülent Cumur’un davetiyle ayak bastığım Paris’te gördüklerimi, izlenimlerimi anlatmak istiyorum.
Türk vatandaşlarımız arasında kültürünü unutmamak, gittiği yerde yaşatmak Karadenizlilere ve özellikle de Trabzonlulara has bir özelliklik.
Yayla şenliğinden tutunda her türlü etkinliği düzenleyip özlemlerini gideriyorlar.
Katıldığım bu gezi işte onlardan bir tanesi..
Bu güzel birşey aslında.. Ama nedense hep şöyle bir eksiklikle de karşılaşıyorum
Avrupa’da yaşayan Trabzonlular hatıralarını unutmuyorlar evet. Kültürlerini yanlarında taşıyorlar evet. Lakin gelişime çoğu ayak uyduramıyor. Çoğu yine o ilk Avrupa’ya göç ettiği anda kalıyor. Eğitim ve sanat alanında gelişimler yaşayamadıklarını görüyorum.
Bu ciddi bir eksiklik.
Diğer kısımlara gelince.. Daha tutucu ve bağlılar.
Hepsi için söyleyemem tabiki..
İstisnalar kaideyi bozmaz.
GURBETÇİLER TRABZON’U YAKINDAN TAKİP EDİYOR
Gelin biraz Paris’te yaşayanlar üzerinden gidelim..
Murat Keleş.
Çarşıbaşılı.
Paris’e geldiğinde inşaat işçisiydi.
Paris’in küçük bir kasabasında kahvehane işletiyor.
Yaşadığı kasabada 6 bine yakın Türk yaşıyor.
Eşi ve ailesi Paris’te yaşadığı için buraya sürüklemiş onu hayat..
İnşaat işçisi olarak gelmiş ama kahvehane açarak kendi işini kurmuş.
Kahvehanesine 700 euro kira veriyor.
Evine 800 euro civarında kira veriyor.
3 çocuğu bahçeli bir evi var.
Burada yaşamı anlatırken önce eksiklerinden başlıyor.
“Çocuklarımı dışarı çıkarmam. Karışık bir kent. 100’den fazla devletten insan yaşıyor. Güvenemiyorum” diyor mesela..
Merakımı görünce şöyle ayrıntı veriyor; “Bakın burada yaşayan Türklerin çoğu kahvehaneme gelir. Dertlerini dinlerim. Son 10 yıldır hepsinin gözünde Türkiye’ye dönmek var. Kimisi, ’Otomobil kiralarım, emlak işi yaparım’ diyor.
Belliki Trabzon’da turizmi de gurbetçiler iyi takip ederek ona göre plan yapmak istiyorlar.
“Dönen oluyor mu?” diye sorduğumda…
Çok az olduğunu belirterek, “Dönmek kolay değil. Ailen buraya alışmış. Çocukların alışmış. Yeni bir hayata başlamak o riske girmek büyük cesaret işi.” diyor.
ARAP ÇADIR KURSA KORURLAR TÜRK KURSA KOVARLAR
Diğer bir Paris’te yaşayan Trabzonlu 51 yaşındaki Oktay Keskin..
İnşaat işiyle uğraşıyor.
Durumu iyi.
En büyük oğlu yakında evlenecek.
Düğün salonu tutmuş.
22 bin euro gibi bir fiyata.
Bu fiyat da Paris’in göbeği değil.
91. Bölge denilen bir kısımda.
Babası Cevat Keskin.
Ömrünü burada geçmiş, sonunda emekliye ayrılarak Trabzon’a dönmüş.
Nükleer Santral’den emekliye ayrılmış.
Emekli maaşı 600-700 euro alıyormuş.
Oktay abi, “Bak Levent babam bir Fransız olsaydı emekli maaşı 2 bin civarında olurdu. Babam Türk olduğundan böyle. İkinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar. Özgürlükler, adalet diye birşey yok” diyerek tepkisini dile getirdi.
Biraz şehri anlat dediğimde ise şöyle diyor;
“Burada inşaat sektörü Türklerin elinde. İnşaat işinden biz anlıyoruz. Turizm çok önemli. Yalnız Araplar geldiğinde Şanzelzie meydanına çadır bile açsalar polis hiç birşey demez. Tek kelime etmez. Ama türkler olsa anında tokatı yapıştırırlar. Eyfel kulesi çevresinde göreceksin zaten..”
EYFEL KULESİ ALTINDA ASKERLE FOTOĞRAF ÇEKİLDİM
İki Trabzonlu ile Paris’te güncel yaşantılarını böyle konuştuk. Tabiki daha fazla şeyler konuştuk ama öne çıkanlar bunlardı. İlk günümde duyduklarımın bazılarını paylaştım. Eyfel kulesine doğru giderken Trabzonlu şoför abimiz kısa ve net bir özet geçti; “Burda jeepe bineceğime Türkiye’de murat 131 sürer yaşarım daha keyifli be abi..”
Sağlık konusunda ise Paris merkezdeki hastaneler çok iyi. Standartları yüksek. Diğer bölgelerde sırf yabancı olduğun için 3-4 saat kuyrukta bekletirler diyenlere de şahit oldum.
Eyfel kulesinin tam altına geldiğimde tarihi yapı ve heykeller ile o devasa demir yığının altında elinde tam otomatik silahla askeri kıyafetlerle güvenlik görevlileri gördüm.
İçimden, “Türkiye’de kentin içinde böyle bir görüntü olsa o hal ilan lafları kulaklarda çınlatılır, Fransa Dış İşleri Bakanlığından anında, ‘Endişeliyiz. Vatandaşlarımız Türkiye’de dikkatli olsun yada terketsin’ anonsu çekilirdi herhalde” diye geçti..
Daha önce Almanya, Hollanda’ya da gittim.
Buna yakın izlenimlerim oldu.
Toz pempe görünen çoğu şeyin zift kaplı olduğunu söyleyebilirim.
Bireysel yaşayışın verdiği rahatlığın aile hayatına geçişte aşırı korku verici çevresel etmenler göze çarpıyor.
Geleceğe dönük endişeler taşıyor.
Hele de bir Türk vatandaşıysan.
İlk günümde karşılaştığım edindiğim izlenimler bunlar..
Bugün yayla şenliğine gideceğiz.
Kafilemiz hazırlandı.
Paris Trabzonlular Derneği Trabzonluların Karadeniz özlemini bakalım nasıl giderecek.
Son olarak Fransa meclisinin işçi yasasıyla ilgili yaptığı düzenleme işçi sınıfında büyük tepkilere neden oldu. Eylemler yapıldı. Bu eylemlerde polis asker görev aldı. Vatandaşlarla güvenlik güçleri arasında ciddi olaylarlar çıktı. Türkler bu olaylardan uzak kalmayı tercih ediyor. Yazılı basın olaylardan bahsetmiyor. Hatta bir kaçına yasak geldi. İnternet bazı noktalardan yasaklandı.