Kuklacı Savaş Dediğinde

Yıl 1651, Hollanda ile Scilly Adaları’nın arası olmadık bir sebeple geriliyor ve savaş başlıyor.Savaş o kadar uzun sürüyor ki, bir süre sonra unutuluyor.Bir daha 335 yıl sonra savaşın devam ettiği fark edilip 1986 yılında antlaşma imzalanarak savaşa son v

Yıl 1651, Hollanda ile Scilly Adaları’nın arası olmadık bir sebeple geriliyor ve savaş başlıyor.
Savaş o kadar uzun sürüyor ki, bir süre sonra unutuluyor.
Bir daha 335 yıl sonra savaşın devam ettiği fark edilip 1986 yılında antlaşma imzalanarak savaşa son veriliyor.

Yıl 1864, Paraguay Cumhurbaşkanı Francisco Solano Lopez çok ateşli bir NapoleonBonaparte hayranı.O kadar ki, O olmak ideali.
Kendince iyi bir komutan iddiasında. Fakat eksiği var; savaş tecrübesi yok.
Bu eksikliğini gidermek için 3 komşu ülkeye savaş açıyor.
Sonuç; 6 yıl süren savaşlar sonucunda Paraguay erkek nüfusunun %90’ı ölüyor ve ülke yok olma noktasına geliyor.

Düşününce akıl işi mi bu diyoruz. Ama konu biz değiliz ya, ne gam..

Ciddi bir savaşın içerisindeyiz. Kuklacıya direnecek ne güç ne cesaret var.
İpleri tutan eller çok acımasız.
Kulağımızın içerisine pek normal gibi süzülen ölüm haberleri taş kalplerimize girmiyor.

Savaş naraları atanları, yaşananları kendi lehine dramatize edenleri görüyoruz.
Bir de bizleri; bencil, tepkisiz, uykulu..

Kuklacı savaş dediğinde, biz de iplerin yönünde hareket ediyoruz..
Biz de ölüp, öldürüyoruz.Paşa gönülleri öyle istedi diye.
Birileri koltuğunda tatmin olsun, gereğinde sınırlar yeniden şekillensin, çakallar doysun diye.

İçeriden içeriden kaynıyoruz. Model belli; Irak, Suriye, Mısır, Lübnan, Filistin…
Ezberler bozulalı epey oldu. Kim kimden yana belli değil. Taşlar sürekli hareketli.

Kuklacı hiç uyumuyor. Sertçe çekiyor ipleri bir o yana bir bu yana.
Lideri oynayan kuklalar bir taraftan ağlatıyor, kanatıyor, parçalıyor fakat bir taraftan da dolgu pamukları deliklerinden dökülüyor. Süreleri doluyor.

Bu sırada biz de unutuyor, ama iyice unutuyoruz; insanlığımızı, vicdanımızı, varlık sebebimizi, bize bahşedilen aklı,  ölümden sonraki yaşamı…

BANA DAİR NOT:

Artık 40 yaşındayım.
40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi; bugünüme kadar ilk yarı Adana Mersin Ankara İstanbul ikinci yarı Trabzon'da yaşayıp 40 kapının ipini çekeceğim.
Hayat; kılı 40 yardım çabaladım, gün oldu 40 yılın çarşambası bir araya geldi yılmadım.
Olgunlaştım ama değişmedim çok. E 40 yıllık kani olmadı yani.
Yüzü güzele 40 günde huyu güzele 40 yılda doyulacağından uyumlu oldum, ama zaman oldu boğaz 40 boğumdur demeden hemen söyleyiverdim içimdekileri.
40 anahtar sahibi olamadım ama 40 öküzle mağarada da kalmadım bin şükür.
Bir yalan 40 doğruya dolanır bildim bulaşmadım.
40'ından sonra saza başlayan kıyamette çalacağından işlerimi ertelemedim zamanlı gittim.
Dost dediklerimden sebep 40 yılda bir tökezlesem de bir kahvenin 40 yıl hatırı var dedim öyle davrandım.
40 tarakta bezim olmadı bildiğim işi yaptım.
Şimdi de yarınlara hazırım, bilirim 40'ından sonra azanı teneşir paklayacağını.
Aynıyım cebimde tüm kazanımlarım...

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri