Mandal

Mandal

Mesleki dayanışmanın en yüksek hissedildiği alanlardan biri kolluk kuvvetleridir. Genellikle birbirleriyle konuşur, birbirleriyle dertleşir, kendi aralarından dost edinir ve meslek içi samimiyet geliştirirler.

Hiçbir emniyet mensubu, bir diğer arkadaşı için ''Bana ne?'' demez!

Aksine yanında olur, destek verir.

Mesela... Diyelim ki gün içinde bir cinayet yaşandı. Emniyet güçleri tüm gün katil zanlısının izini sürdüler. Delillere baktılar, tanıkları dinlediler, Trabzon'u karış karış arayıp, taradılar... Akşam saatlerinde de zanlıyı yakaladılar.

Telsizden hemen komiser anons geçer; ''3 Ocak günü, ... Mahallesi'nde ... yaşlarında ölü olarak bulunan şahısla ilgili yapılan incelemeler sonucunda gece 23.50 itibariyle ... katil zanlısı ... mevkisinde yakalanmıştır. Tüm emniyet teşkilatımıza teşekkür ediyorum!''

Ardından tüm devriyeler, tüm ekipler, tüm polis memurları sırayla telsizin mandalına basar. Hiç kimse, hiçbir şey konuşmadan dakikalarca mütevazi bir ''tebrik'' mesajı iletir.
Bu bir aidiyet, bir dayanışma, bir bağlılık, bir motivasyon kaynağıdır!

***
Mesleki dayanışmanın en az hissedildiği alanlardan biri ise gazeteciliktir. Genellikle birbirleriyle konuşmaz, birbirleriyle oturmaz, birbirleriyle dertleşmez, aşırı samimiyet geliştirmezler. Bir gazetecinin, başka bir gazeteciyle aile dostu olduğuna çok nadir rastlarsınız.

Bırakın iyi bir şey karşısında sembolik bir ''mandal'' temasıyla destek olmayı, ellerinden gelse sizi bir kutu plastik mandala satacak olanlar vardır!

Mesleğin cilvesi...

Gazetecilerin çoğu aynı yoldan yürür, aynı yerde oturur, aynı kahveye gider, aynı lokantadan yer, aynı makineyi kullanır, aynı olayı takip eder, aynı haberi yazar, aynı hayat standartlarına sahiptir, aynı mücadelenin içindedir ama dünyada başka hiçbir sektörde rastlanamayacak şekilde ayrışmıştırlar.

Ve biz elbette ki bunu bilerek yazıyor, bunun farkında olarak yaşıyoruz.
***
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir yazı sonrasında bu dayanışmanın artık kopuş noktasına geldiğini fark ettim. Ayrışma bölünmeye, bölünme kamplaşmaya, kamplaşma da kopuşa dönmüş.
Tarihsel sürecini, sebeplerini veya amacını bilmiyorum. Neden ve nasıl bu hale gelindi ona da aklım ermiyor. Ama meslek örgütlerimizin, özellikle TGC ve TSYD'nin masalarında en üstte bu konu yer almalı. Oturup düşünmeliler... Eğer sorun bizzat kendileriyse şapkalarını önüne koyup gereğini yapmalılar!

Birbirimizin elinden tutamazsak, birbirimizin koluna giremezsek, birbirimizin yanında yer alamazsak olduğumuz yerde sayarız.

Bir Kızılderili atasözü der ki; ''Hızlı gideceksen yalnız, uzağa gideceksen dostlarınla git!''

Tek başına sürat yapmak isteyenlerin yolu açık olsun...

Ben; insanlıktan uzaklaşmadan meslektaşlarımla birlikte camiamızı, mesleğimizi ve şehrimizi uzağa taşımak isteyenlerdenim!
Sağlıcakla...

NOT: Bu vesileyle uzağı düşleyebildiğimiz, uzağa gidebileceğimiz dostlarımızın olduğunu gördüğüm bu hafta için herkese teşekkür ediyorum. Arayarak, mesaj atarak, konuşarak, yazarak, gazetesinde yer vererek, gözüyle anlatarak, sarılarak, samimiyeti ve iyi niyetiyle desteğini esirgemeyerek yanımızda olduğunu belli eden tüm dostlarımız sağ olsun, var olsun.

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri