Trabzon kuruluşundan bugüne Anadolu'nun siyasi, ticari, sosyal - kültürel açıdan en güzide, en nadide yerleşim alanlarından biriydi. Anadolu'nun kaderinin belirlenmesinde her zaman tarihi bir misyon, vizyon sahibi önde gelen şehirlerden olmuştu. Aynı zamanda kültür sanat şehri olabilme hüviyetini de kazanabilmişti. Yeşili, yaylaları, denizi, balığı, azgın dalgaları, değişken iklimi velhasıl kendine münhasır insanları ile farklı bir şehirdi Trabzon... Aktif, atılgan, agresif, çılgın, canlı bir şehirdi... Gecesi gündüzü her günü hareketli kentti Trabzon...
Merkezi; her renkte insanı, yaşamı barındırırdı. Her ilçesinin ayrı bir özelliği vardı. Kendine münhasır özellikleri içinde barındıran gökkuşağı, renk cümbüşü gibi şehirdi Trabzon... Farklılıkları bünyesinde toplayabilmişti. Kendisi ile barışık, kendi ile şakalaşabilen, içerisinde gerçek hikayeleri yaşayabilen doğal bir tiyatro sahnesiydi Trabzon...
Köylerinin her biri kendi içinde farklılıklar arz eder; sohbetleri, eğlenceleri, dinlenceleri ayrı ayrı; çay muhabbetleri, zorlu yaşamları aynı olanların şehriydi... Sevinçlerini, üzüntülerini birlikte paylaşabilenlerin şehriydi Trabzon... Cenazesinde, hastasında, düğününde ayrıcalık gözetmeden birlikte olabilen şehirdi Trabzon... Cenazesini ağıtlarla uğurlayan, hastasına içi dolu poşet götürmeyi unutmayan, düğününde maddi ve manevi desteği eksik etmeyenlerin şehriydi Trabzon...
Yaylacılık kültürü ve eğlencelerinin kesintisiz devam ettiği bir şehirdi... Davulu, zurnası, kemençesi, horonu yöresel eğlenceleri ortak olan şehirdi Trabzon... Akşamları köylerinde gençlerin ve orta yaştakilerin bir araya gelip koyun vb. hayvanların kesilip kazanlarda kavurmalar yapılıp, davul - zurna - kemençe eşliğinde türkülerin söylendiği, koyu muhabbetlerin olduğu, horon tepilen, streslerin atıldığı şehirdi Trabzon... Bu sayede insanların toplanıp hasret giderip sohbet ettikleri, sonraki eğlenceyi iple çeken insanların şehriydi Trabzon...
Kış günlerinde hele de kar yağmışsa kurutulmuş karayemişi, kuzinenin fırınında pişmiş patatesi, yanında turşu kavurması, kuzinenin ateşinde pişen hamsi tavası, arkasından çay muhabbetleri; yazları suda haşlanmış mısırı, tadına doyum olmaz kokulu üzümü, patlıcan inciri vazgeçilmezdi. Anlatmakla bitmez güzellikler yaşanırdı.
Her şeyden öte Trabzon beyefendileri, hanımefendileri vardı. Sanat ruhlu, kibar, naif, anlayışlı, hoşgörülü, oturup kalkmasını bilen giyim kuşamına dikkat eden, seven sevilen insanları vardı. Trabzon’un tiyatroları sinemaları fuarları, dolup taşan sahne alan sanatçıları vardı. Şehrin her köşesinde sanat müziği, halk müziği konserleri, ünlü sanatçıların nağmeleri kulakların pasını alıyordu.
Seyyahların uğrak yeri, güzellikleri ve gizemleri merak edilen, kitaplara sığmaz bir Trabzon vardı.
Vah canım Trabzon!
Neydin, ne oldun?
Eski hallerinden hangisi kaldı?
En başta Trabzon'un hanımefendi ve beyefendileri şehirden göç etti. Çevre ilçelerden köylerden kentlerden gelen vatandaşlarla Trabzon'un demografik yapısı değişti. Sonra yeni gelip yerleşenlerin yaşantıları ile şehrin kültürü, hayatı değişti. Küçük kozmopolit şehir hayatı ortaya çıktı.
Şehre gelen insanların ekonomik, eğitim, iş arayışı gibi ihtiyaçları şehrin çehresini değiştirdi. Herkes kendi derdinin peşine düşmüş, Trabzon'un yardımlaşma dayanışma kültürü, eski sıcak samimi etkileyici yaşamını büyük oranda yitirmiş oldu.
Öyle hızlı değişim yaşandı ki; birbiriyle rekabet eden, birbirini çekemez, haset duyguları artmış, komşuluk ilişkileri zayıflamış, yardımlaşma duyguları köreldi. Sevgi, saygı, hoşgörü, tahammül kavramları unutuldu. Sokakta bağırıp çağıranlar mı, küfürlü konuşanlar mı, erkeğin kadına, kadının erkeğe saygısızlığını mı, nezaketsizliğini mi ne ararsanız yaşanır oldu. Kendinden başka hiçbir şey düşünmeyen, varsa yoksa kendisi ve ailesini düşünen halkıyla karşılaşır olduk. Akşamları evlerine kapanmış, televizyon ve telefonların esiri insanlar evlerinde her biri kendi halinde, komşuluk ilişkilerinin kalmadığı bir şehir... Köylerinde de aynı manzara ile karşı karşıyayız. O eski güzellikleri görmeye hasret kaldık. Köye kaçıp dinlenmek isteyenler bile köyde huzur bulamaz oldu. Aynı görüntüleri köylerde yaşar olduk. Öyle bir hale geldik ki, fırsatını bulan çoğu kişi şehri terk etmiş. Gençlerin çoğu eskiden habersiz, hep böyle bir Trabzon olduğunu zannettikleri, o nedenle bir fırsat yakaladıklarında şehirden uzaklaşma arayışına girdiğini görüyoruz.
Sonuçta her geçen gün, her yönüyle geri gidişini üzüntüyle izlediğimiz bir şehir karşımızda...
Geleneksel değerleri, kendine özgü yapısı, kültürel birikimi aşınan şehir Trabzon…
Baharı bekler gibi, özlemle geçmişini bekliyor Trabzon...