Mehmetçiğe ismini veren Mehmet…

Turgay Beşyıldız Yazdı "Mehmetçiğe ismini veren Mehmet…"

1878 yılında Bulgaristan’ın Filibe kasabasında dünyaya gelmişti.

O yıllarda başlayan Osmanlı-Rus Savaşı sırasında ailesi Anadolu’ya göç ederek, şimdiki Çanakkale ili Biga ilçesinin, Bahçeli köyüne yerleşmişti.

Türkiye’nin Hiroşima’sı olan Çanakkale Savaşı'nda, Bigalı Mehmet Çavuş olarak cephede yer almıştı.

İtilaf Devletleri, boğazdaki deniz savaşı sürerken 4 Mart 1915'de ilk kez karaya asker çıkarmayı denerler. Asıl kara harekatı ise sonradan, deniz savaşı 18 Mart’ta ihtilaf kuvvetleri için başarısızlıkla sonuçlanınca, 25 Nisan sabahı yapılır.

*

İtilaf donanması, 4 Mart 1915'de, ilk kez 3 büyük sandalla Seddülbahir İskelesi'ne gelerek, saat: 15.30'da karaya tam teçhizatlı yaklaşık 80 civarında asker çıkartır.

İngilizler, bu çıkarmayı Seddülbahir Tabyası, Türkler tarafından boşaltılmış olduğunu zannederek yaparlar.

Seddülbahir Tabyası, Türkler tarafından boşaltılmıştı fakat, bu bölgeyi kara saldırılarına karşı savunmaktan sorumlu olan, 9. Tümen Komutanı Albay Halil Sami Bey, 27. Alay 3. Tabur 10. Bölük eratından Mustafa oğlu Bigalı Mehmet Çavuş komutasındaki 20 askeri, Seddülbahir Kalesi'ne yerleştirmişti. Bu askerler kendi üstlerine,yüzlerine toz toprak atarak, adeta toprağa yapışarak kamufle olmuşlardı.

Deniz tarafına, karşıyı geniş bir açıdan görebilecek şekilde yerleşmiş olan Bigalı Mehmet Çavuş komutasındaki 20 Türk askerinin elinde, sadece el bombası, mermiler ve tüfekleri vardı...

Çıkarma olmadan önce Bigalı Mehmet Çavuş askerlerini toplamış ve şöyle bir konuşma yapmıştı...

"Bana bakın, üzerinde durduğumuz, ayağımızı bastığımız yer ata yadigarıdır haa, vatanımızdır... Ha anamızın ırzı, ha vatanın ırzı!.. Bu gelenleri de unutmayın bunlar ırz düşmanları...”

İngiliz askerleri çıkarmaya başlayınca, Bigalı Mehmet Çavuş beklenen emri verir;

"Ateşşş!.."

Karaya çıkan İngiliz askerleriyle Mehmet Çavuş'un takımı arasında, 3 saat kadar devam eden şiddetli bir çatışma yaşanır.

Seddülbahir Kalesi içerisinde bulunan Mehmet Çavuş'un askerleri sürekli zıplama yaparak, yer değiştirip ateş ederek, sayılarını çokmuş gibi gösterince, teknelerde bekleyen İngiliz askerlerinin tamamı, karşılarındaki askerlerin kendilerinde sayıca fazla olduğunu düşünerek, karaya çıkmaz, çıkamaz.

*

Bir ara Mehmet Çavuş’un tüfeğinin mekanizması işlemez olur.

Tüfeğini hırsla yere atarak istihkam küreğini eline alır, düşman üzerine kürekle saldırır...

Üç saat sonunda İngilizler, 23 ölü, 35 yaralı ve 4 kayıpla gemilerine geri dönerler.

Deniz Savaşları sırasında yaptıkları bu ilk ve tek çıkarma hüsranla sonuçlanır.

25 Nisan’a kadar başka çıkarma da yapamazlar.

Bu çarpışmada Mehmet Çavuş, askerlerinden 6 şehit verir, kendisi ve 13 askeri yaralanır.

Maydos Hastanesi’nde tedavi olur, hava değişimi için izin verilerek köyüne gönderilir.

Fakat izin süresini tamamlamadan "Arkadaşlarım cephede savaşırken ben burada yatamam” diyerek tekrar kalkar cepheye döner.

Takvimler 4 Mart gününü gösterirken, Seddülbahir’deki çatışmayı Harapkale’den izleyen 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Çanakkale Müstahkem Komutanlığı’na gönderdiği raporunda, Mehmet Çavuş’un madalyayla ödüllendirilmesini ister.

Mehmet Çavuş, Gümüş Harp madalyası ile ödüllendirilir. Ayrıca kendisine Atatürk tarafından köstekli gümüş saat ve gümüş tabaka hediye edilir.

Mehmet Çavuş’un kahramanlığı, siperden sipere, mevziden mevziye, dilden dile derken, gazetelere ulaşır. Bigalı Mehmet Çavuş, Çanakkale Savaşı'nın kamuoyuna adı açıklanan ilk kahramanıdır.

Mehmet Çavuş’un bu kahramanlığından ilham alınarak, o günlerden itibaren her Türk askeri, o günden sonra basın ve milletimiz tarafından "Mehmetçik" diye anılmaya başlar.

*

Mehmetçik adının isim babası Bigalı Mehmet Çavuş, Çanakkale Savaşı bittikten sonra Biga ilçesinin Bahçeli Köyü’ne döner.

Şimdi sıkı durun; şimdiki gibi 6 ay değil, 16 ay da değil, toplam 16 yıl evet evet, 0 tam 16 yıl askerlik yapmıştır. 16 yıl bir ömür gibi, ara ara kısa süreli izinlere gelmiş yine cepheye dönmüştür.

16 yıl askerlikten sonra hayatına kaldığı yerden devam etmeye çalışır. Geçimini sağlayabilmek için çiftçilik yapmaya başlar. Anne ve babasının Bulgaristan’dan getirdikleri geçim kaynağı olan İpekböcekçiliği de yapar. Bu şekilde kendisinin ve ailesinin geçimini sağlar.

Kendisine bizzat Atatürk tarafından teklif edilen maddi yardımları; "Ben vatanım için savaştım, para için savaşmadım” diyerek, kibarca geri çevirir. Savaştan sonra her yıl 18 Mart Deniz Zaferi törenlerine davet edilir. Sağlığı elverdikçe de katılır.

Hayatı boyunca devletten maddi hiçbir yardım görmez, gücü yettiğince kendi geçimini sağlamaya çalışır. Ta ki seksen yaşlarında artık gücü yetmemeye başlayana kadar.

İyice ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldikten sonra, bir avukat aracılığıyla devletten yardım talep eder. Fakat haddini bilmeyen bu avukatın çıkacak toplu paranın yarısını alırım demesi üzerine "Vay anasını benimle beraber mi savaştın? Bende almıyorum devletin parasını, alıp ta sana mı yedireceğim” diyerek talebinden vazgeçer.

1960'lı yıllarda damadı Hüseyin Eren, köy muhtarı olunca hak eden kayınpederine maaş bağlanması için girişimde bulunur. Ankara’dan maaş bağlanması için sıraya alındığını bildiren yazı gelmesine rağmen, sonuç alınamaz.
Son yılları ekonomik sıkıntılar ve yokluklar içerisinde geçer.

*

Ömrünün son ayları da yatalak hasta olan eşine bakmakla geçer. Eşine bakarken kendisi de aniden hastalanır ve bir hafta içinde 1964 yılında böyle bir Şubat ayında, 86 yaşında Hakk'ın rahmetine kavuşur. Kendinden 13 gün sonrada eşi vefat eder.

Bugün ikisi de Bahçeli Köyü Mezarlığı’nda yan yana ebedi yatmaktadır.

Türk Askeri'nin "Mehmetçik" diye anılmasının sebebi olan kahraman Bigalı Mehmet Çavuş'a, devletin tek bir maaşı bile nasip olmadan vefat eder.

Rahmet olsun Bigalı Mehmet Çavuş’a, selam olsun Mehmetçiğe.

İlk yorum yazan siz olun
Haberlerde yapılan yorumlarda Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.

Yazar Yazıları Haberleri