Geçtiğimiz günlerde Anavatan Partisi’in iktidarı döneminin en önemli bakanlarından üçü ile telefonda görüştüm. Bu isimler Eyüp Aşık, Oltan Sungurlu ve Ersin Taranoğlu idi. Kendilerine Türkiye gündemi ile ilgili olarak sorular sordum. Hepside büyük bir nezaket ve zarafet içinde sorularıma cevap verdiler. Kullandıkları siyasi dil ve üsluplarına bir kez daha hayran kaldım. Sonrada eski Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin TRT’de siyah beyaz ekranlarda yayınlanan meclis görüşmeleri aklıma geldi. Kendi içimde kısa bir nostalji yaşadım. Meclis başkanları Hüsamettin Cindoruk, Yıldırım Akbulut ve Mustafa Kalemli oturumları yönetme şekli…
Sonra da Turgut Özal, Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Muhsin Yazıcıoğlu…
Muhalefet iktidarı eleştirirken cümlelerini büyük bir dikkat ve üslup içinde seçerken, İktidarda muhalefetin görüşlerini pür dikkat dinler, her türlü tenkitlerine saygı duyardı.
İktidardaki partinin milletvekilleri, seçildikleri illerin sorunlarını meclis kürsüsünde dile getirirken, kendi partisindeki bakanları bile eleştirmekten geri durmazlardı. Ve sonrasında ‘sen beni nasıl eleştirirsin’ diye aralarında en ufak bir münakaşa olmazdı!
Bir geçmişe bakıyorum, birde günümüze…
Eskiden eser kalmamış!
Bırakın meclis kürsüsünden eleştirmeyi, ikili sohbette dahi görüşlerini ifade etseler, kesin ihraç talebi ile disipline sevk edilmekten kurtulamıyorlar!
Günümüzde siyasetin dili, zehir bağlamış! Eleştirinin yerini hakaret, nezaketin yerini küfür almış!
Halkın oyları ile meclise giden vekiller, vekâlet aldıklarını değil de, tabi olduklarını temsil eder hale gelmiş.
Bu şekilde ne demokrasiyi güçlendirebiliriz nede bir arpa boyu yol alabiliriz!