Trabzonspor Medicalpark kendi geleceği açısından son derece önemli haftalarda, son derece kritik müsabakalar oynuyor. Öyle ki bu karşılaşmalar belki de takım içerisindeki yapılanmadaki köklü değişikliklerin başlangıcı olacak. Takımımız Banvit maçına da bu bilinçle ve bu anlayışla çıktı. Eurocup’ta yaralı iki takımın mücadelesini izledik dün akşam. Bir tarafta Pınar Karşıyaka karşısında tarihinin en büyük hezimetlerinden birini almış ve Avrupa defterini kapatmış Trabzonspor Medicalpark, diğer tarafta zorlu Bayern Münih deplasmanından henüz dönmüş ve Top 16 şansını son maça bırakmış Banvit. Fakat her ne olursa olsun Banvit takımının gerek lig, gerekse kupada bir toleresi varken sonucuna göre Trabzonspor Medicalpark için bir çok durumun yeniden şekillenebileceği bir karşılaşmaydı dün akşamki maç.
Banvit maçı istim üzerindeki yeni yabancı transferler açısından da son derece önemli bir karşılaşmaydı. Zira yeni transferlerin takım adına sağladığı faydalar artık sorgulanır duruma gelmişti. Bu karşılaşma yabancı oyuncuların sahaya koyacakları karakterle kazanılabilirdi. Açıkçası öyle de başladı. Yorgun Banvit karşısında özelikle yeni transferlerden Thompson sezonun en iyi karşılaşmasını oynadı. Savunmada takım halinde istekli ve kazanma arzusuyla oyuna başlayan takımımız gerek yardımlaşmada, gerekse rakibe birebirlerde yenilmeyerek bir ara farkı 15 lere kadar çıkarmayı başardı. Rakibin her topuna hamle yapan pas yollarını kapatan ekibimiz, pota altında da Stipanovic ile gerek Vidmar gerekse Carmichael’i ilk üç periyotta etkisizleştirdi. Rakibin skoreri ve oyun kurucusu Fortson’u da sezon ortalamasının altında bir skorla savunarak etkisizleştirdi.
Trabzonspor Medicalpark için her şey istediği gibi gidiyordu. Rakip bile artık maçı kaybettiğini kabullenir bir pozisyona girmişken ilginç bir şey oldu ve Markovic dördüncü periyotta boyalı alanı adeta kendi evi gibi kullanmaya başlayan, her pozisyonda Kulig ve Velickovic’i arkasına alıp çembere giden Ray Carmichael’i durduracak tek adam olan Stipanovic her şey olup bitene kadar benchte oturttu ve bu da zaten maçın kaybedilmesinde en önemli etkendi. Böyle bir durumda coach oyunun ve genel durumun stresiyle bir takım müdahaleleri göremeyebilir, fakat asistanlarından bir tanesi dahi onu bu konuda uyarmadı mı diye merak etmemek mümkün değil. Eğer takımını dirilten Carmichael’i durdurabilecek tek adam Stipanovic sahada olsa biz dün akşamki maçı kaybetmezdik diye düşünüyorum. Yine söylüyorum, Markovic zaten kendisiyle ilgili eleştiriler yüzünden stresten dolayı sahadaki bazı doğruları göremeyebilir. Fakat ekip denilen olgu doğruları yapmayla ilgili müdahalelerde bulunmakla ve coach’u uyarmakla yükümlüdür. Bunun yanında Trabzonspor Medicalpark’ın hala oyun kurucu bölgesiyle ilgili ciddi bir eksiği olduğunu ya da Kitchen’ın bilmediğim bir takım nedenlerden dolayı performansının çok altında olduğunu düşünüyorum. Böylesi bir karşılaşmada 14 top kaybıyla oynarsanız, 3 sayıyla kaybetmenizin sebebi bu top kayıpları olur. Yabancı katkısı olmadan bu ligde maç kazanmanın zor olduğunu her zaman söyledim. Zaten Banvit karşılaşmasında da oyuna sezonun en iyi maçını çıkaran Thopson’un 23, Kulig’in 28, Kitchen ve Stipanovic’in 10 ar, Hardy’nin de 9 sayısı olmak üzere atılan 88 sayının, 81 inin atmasıyla ortak olabildik. Fakat son periyottaki coaching hatasıyla maçı kaybettik. Yani oyunun sonunu iyi oynayamadık.
Bundan sonra nasıl bir yol izleneceği elbette yönetimin taktiridir. Fakat ne olursa olsun yapılacak her türlü hamlenin en ince detayına kadar düşünülüp hesaplanarak yapılması gerektiğinin basketbolun geleceği açısından son derece önemli olduğunun bilinmesi gerekir. Zira bir karşılaşmada coachun oyunun sonunu iyi oynayamaması maçı kaybettirirken, yönetenlerin oyununun sonunda yapacakları hatalar bir maçtan çok daha fazlasını kaybettirir.