Portakalı hiç düşürmeden ayağında saydıra saydıra, Tabakhane köprüsünden geçince, takımın deplasman kafilesine girmişti.
-------------------------
Futbola 7 yaşında yalın ayakla Gülbaharhatun Mahallesi’nde başlamıştı.
Kendi deyimiyle bugün futbol oynuyor olsaydı, milyon Euro‘luk bonservisi olurdu…
Asıl adı Polatkan…
Onu Polatkan diye sorarsanız, kimse hatırlamaz, tanımaz ama Polat derseniz;
“Haaa, bizim Polat mı?” derler.
1936 Kırklareli doğumlu, Trabzonlu Polatkan Demirer.
Onu yazarken rica etti “ Babam ben doğduğumda subaydı Kırklareli’nde, Trakya’da... Bu arada, beni Polatkan diye yazmayın, Polat diye yazarsanız memnun olurum”
Maradona gibi kısa boylu ve etine dolgun üstelik sol ayaklı. Arjantin’in kıyılarından değil ama, Gülbaharhatun Mahallesi’nden.
Konak gibi bahçeli, süs havuzlu, sarmaşıklı, eski tarihi Trabzon evlerinden birinde büyümüş…
Eli Kalem kağıt tutmaya, o zamanın önemli okullarından Ülkü İlkokulu’nda başlamış.
Trabzon Lisesi’nin orta bölümünden sonra Endüstri Meslek Lisesi ile beraber eğitim ve öğretim hayatını Trabzon’da tamamlamış o dönemlerdeki bir çok futbolcu gibi…
*****
Maşalllahı var 83 yaşına girecek nerdeyse delikanlı gibi, yıllarca oynadığı futbolun meyvelerini para olarak değil ama sağlık olarak şimdi toplamaya başladığını söylüyor. Yürürken sol omzu biraz düşük ve belden yürüyor, futbolun kabadayısı gibi, belli solak olduğu.
Kısa boyuna rağmen ayaklarına hakim bir oyuncuydu Polat.
O yılların en önemli 3 takımında forma giydi. İdmanocağı ve İdmangücü’n den sonra yeni kurulan Trabzonspor’un, Kırmızı beyazlı ilk takım kadrosunda da forma giyerek, bordo mavili kulübün tarihine geçti…
Vatani görevini İskenderun’da uçaksavar topçusu olarak yapan Polat’ın Kaderine askerlikte de topçuluk düşmüştü…
Futbolun saha içindeki 22 adamın bir topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet’ in kağıt ve mürekkepten, piyanonun siyah ve beyaz tuşlardan, sazın ise buralarda sadece tulum ve kemençeden ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur.
Farklı pencereden bakarsak, o gün birazdan aşağıda anlatacaklarımı fotoğraflayan veya kameraya kayıt eden olamadı ama, biz 62 yıl sonra aynı Tabakhane Köprüsü üzerinde, fotoğrafladığımız Polat Demirer’in, hiç unutamadığı bir hikayesini dinleyerek başlayalım.
*****
Polatkan, yani kendi deyimiyle Polat Demirer, aslen futbola subay emeklisi babasının vefatından sonra başlamış.
O zaman dürüst spor ayakkabısı yok, genelde çıplak ayakla maç yapmışlar mahalle aralarında, o yüzden top tekniği çok yüksek oyuncular yetiştirdi o dönem.
Demirer “ Görüyorum ki, mahalle aralarında boş arazi kalmamış. Şimdi nizami çim ya da plastik sahalarda hep, bu da o yaştaki çocukların dar alandaki teknik becerisini öldürüyor” şeklinde yorumunu yapmadan geçmedi.
Polat Demirer, 2 yetişkin çocuk babası, 4 tane de torunu var. Oğlu THY’de yılların kaptan pilotu Alper Demirer, İstanbul’da yaşıyor. Yetişkin iki kız, bir erkek babası.
Kızı Elif Demirer, yetişkin bir erkek evlat annesi, oda Ankara’da yaşıyor. Alper Demirer, renkli bir pilot, havada uçağın hoparlöründen yolcuları rahatlatıcı şeyler anlatıyor. Hatta onlara şiirler okuyan bir pilot.
Polat Demirer 1968 ‘li yıllarda, Toprak İskan Müdürlüğü’nde çalışmıştı. İlerleyen yıllarda Kredi Yurtlar Bölge Müdürlüğü’nde devlet memurluğunu sürdürerek, en son ikamet ettiği Ankara’dan emekli oldu.
1994 yılında Trabzon’dan ayrılmıştı. Oğlunun iyi bir pilot olarak yetişmesi için Ankara’ya yerleşmişti.
Kaldığımız yere dönecek olursak, Hollanda’nın en ünlü futbolcusu Johan Cruyff der ki “Futbol basittir. Zor olan basit futbolu oynamaktır”
Polat ağabeyimiz de der ki; Şu dönemde olsaydım, bana değil arkadaşlarıma sorun, bonservis bedelim en az 3 milyon Euro idi. Bizim dönemde tabi ki basitlikten çok, futbolda sükse yapmak, klas oynamak varyete yapmak da ön planda tutuluyordu” diyerek, sohbetimize devam etti.
OSTBAH’A KORNERDEN GOL
“1955 yılında Avusturya’nın Ostbah takımıyla, İdmanocağı arasındaki özel maçta, genç takımdan Rahmi ile beni kadroya aldılar. Bu takımı 2-0 yendik gollerin birini daha sonra Galatasaray’a giden K.Ahmet, diğerini de ben attım. Benim golümün hikayesi de ilginçtir.
Kornerden topun başına gidince, ağabeylerimiz gelip ‘Bırak sen daha çocuksun, atamazsın, biz atalım’ diyince, korneri kullanmak için ısrar ettim. Karşılıklı konuşmalardan sonra, onları ikna ettim. Klas bir vuruş yaptım ve direk kornerden golü attım, ortalık yıkıldı. Bu maçtan sonra beni A takıma aldılar.”
Sohbet koyulaştıkça, gelip giden çaylarda koyulaşıyordu. Polat ağabeyimiz anlattıkça açılıyor, sanki o anı yaşıyormuş gibi, gözlerinin içi parlıyor, o anı yaşar gibi heyecanla anlatmaya devam ediyordu:
*****
Sonra geç gelen kısmet için, biraz buruk devam etti konuşmasına “ Trabzonspor’un kurucularından hayatta olan 3 kişiden biri olan Sabit Sabır, benimle görüşme yaptı. 10 bin lira nakit transfer ücreti verdiler. O parayla hemen gittim Uzunkum’dan arsa aldım. İlerleyen yıllarda da 41 bin liraya sattım. Trabzonspor’un ilk yılında kısa süre forma giydim. Ardından ciddi sakatlıklar geçirdim ve futbolu bu sefer gerçekten Trabzonspor’daki daha ilk yılımda sezonu tamamlayamadan bırakmak zorunda kaldım” diyerek devam ederken,
“Bak bitirmeden sana bir şey daha anlatayım. Bunu da görenlerin çoğu hayattadır istersen sorabilirsin” dedi, Polat Demirer.
“Yıllar önceydi. Karadeniz Teknik Üniversitesi lojmanlarında kalıyorum. İş yeri arkadaşım Yeşilova’dan (Zangariya) merhum Niyazi Tüfekçi vardı. Lojmanın 4.katında oturuyordu. Hanım yanımda, bir yerden top geldi önüme. Topu yere koydum. Bir iki adım geri çekildim. Hanıma dedim ki “Bak bu topu 4. Kattaki Niyazi beylerin açık olan camından içeri atacağım, atar mıyım, atamaz mıyım? Hanım telaşla bana ‘Sakın yapma Polat, camları kırarsın’ dedi. Niyazi beyin hanımı merhum Vesile abla da diğer pencereden aşağıya bize bakıyor. Benim ne yapacağımı duyunca , o da telaşla bağırdı ‘Atmaaa Polattt ‘, ”Ben topa vurmuştum bile, top 4. kattaki açık camdan içeri girdi, hepsi şaşırdı. Gelsin bakalım şimdi kim yapabilir bunu?”
Yaklaşık 3 ay önce bel fıtığı ameliyatı geçiren Polat abimiz, şu sıralar evinde istirahat ediyor.
Kış sezonunu Ankara’da, Kurtuluş Mahallesi’ndeki evinde geçiren, saçlarına ak düşmüş 82’iyi devirmek üzere olan Polatkan Demirer, yaz sezonunu da Trabzon’un Ayasofya Mahallesi’ndeki evinde eşiyle birlikte geçiriyordu. Trabzon’da ki bu evini bir yıl önce satınca, artık Ankara’ya tamamen yerleşti. Şimdi başkent’te ki evinde, rüyalarına giren Trabzon’ daki eski günlerini hüzünle yad edip, ruhunu kaybetmemiş formalarının, ter kokulu anılarıyla geçiriyor.