Avrupa dünya çapında birçok başarı ve şampiyonluklar kazanan güreş sporunda Milli gururumuz olan Erol Koyuncu’yu geçen hafta sonu sessiz sedasız bir şekilde son yolculuğuna uğurladık.
Genç yaşta(55) aramızdan ayrıldı.
Minderde herkesi tuş etti ama amansız hastalık karşında yenik düştü.
Erol Koyuncu’nun sporcu geçmişi başarılarla ve madalyalarla dolu
İşte onlardan bazıları:
Greko-romen 68 kg.da Avrupa 9. (1990, Polonya-Poznan)
Greko-romen 74 kg.da Dünya 9. (1990, İtalya-Roma)
Greko-romen 82 kg.da Akdeniz Oyunları 4. (1991, Yunanistan-Atina)
Greko-romen 82 kg.da Avrupa 4. (1991, Almanya-Aschaffenburg)
Greko-romen 74 kg.da Avrupa Şampiyonu (1994, Yunanistan-Atina)
Greko-romen 74 kg.da Dünya 9. (1994, Finlandiya-Tampera)
Büyükler Greko-romen stil 76 kg.da Avrupa 10. (1997, Finlandiya-Qoulu)
Greko-romen 76 kg.da Akdeniz Oyunları 4. (1997, İtalya-Bari)
Yurt dışında defalarca bayrağımızı dalgalandırdı.
Yunanistan’da Atina’da Avrupa şampiyonu olduğunda gözyaşları içinde İstiklal Marşımızı okuduk.
O günü hiç unutamam.
TRT arşivlerinde yerini alan bu güzel anı sizinle paylaşmak istedim.,
Artvin Hopalı Erol Koyuncu lise eğitimini Trabzon’da tamamladı.
Güreşe de Trabzonspor çatısı altında efsane hoca Kâmil Türköz ile başladı.
Muharrem Atik ve Rus Sapunov gibi ünlü güreşçilerin antrenörlüğünde güreş çalıştı ve güreş eğitimi aldı.
Erol Koyuncu’nun başarılı geçmişinde hem Artvin’in hem Trabzon’un hem de Rize’nin özel ve önemli yeri var.
Hiç unutmam Yusufeli karakucak güreşlerine Erol Koyuncu ne zaman gelecek olursa sabaha kadar heyecandan uyumaz onun güreşini izlemek için can atardık.
Ülkenin her yerinden onu izlemek için gelenler olurdu.
Tek kol, çırpma, bele girme, kontra teknikler kendisine has, iyi uyguladığı güreş tekniklerdi.
Sporcu ahlakı muhteşemdi.
Asla rakibine saygısızlık yapmazdı.
Haksızlığa tahammül edemeyen Koyuncu’nun yaşama dair de muhalif bir duruşu vardı.
Onun için hayat sadece kazanmak değil kazandığını paylaşmak ve dayanışma içinde olmaktı.
Kendini her zaman milliyetçi ve iyi bir vatansever olarak tanımlayan Koyuncu “Milliyetçilik demek bir takım işaretlerin ve simgelerin arkasına gizlenmek değildir. Ben Yunanistan’da bayrağımızı göndere çektirdim marşımızı okuttum. Asıl milliyetçilik budur” ifadesini kullanırdı.
Her mesleğin kendine göre elbet zorluğu var.
Erol Koyuncu güreşte yoktan var oldu.
Her türlü imkansızlığa rağmen mücadele etti ve zaferler kazandı.
Son dönem yaşadığı amansız hastalık başta ailesi olmak üzere sevenlerini büyük bir üzüntüye boğmuştu.
Ne yazık ki şampiyon geri dönüş yapamadı.
Mekanı cennet olsun.
Hopa’da köyünde huzur içinde uyusun.
Benim bu süreçte üzüldüğüm ve isyan ettiğim şey.
Şampiyona karşı yapılan büyük vefasızlık.
Aklım almıyor.
Spor haberlerinde gazetelerde sosyal medyada bile gereken vefa ortaya konmadı.
Baş-sağlığı mesajı yayınlaması gerekenler sus-pus oldu.
Kafasını kuma gömenler ölümün acısını bile paylaşamayanlar insanlıktan nasıl söz edecek?
Hiç değilse Erol Koyuncu’ya son görevimizi yaparken kinimizi-öfkemizi-ayrışma dilimizi bir kenarı koysaydık.
Atina’da bayrağımızı göndere çektirirken gururdan bizi ağlatan Erol Koyuncu’nun ölümü için tek bir gözyaşı dökemeyen tek bir sözü olmayanlar için sadece YAZIKLAR olsun diyorum.
Bilin ki bu vefasızlık gün gelir sizi de bulur...
Erol Koyuncu arkasında mazisi kısa ömrüne başarılar madalyalar ve şerefli bir hayat bıraktı?
Hadi biz de ona karşı görevimizi yapalım?
Onun adını yaşatmak ve geride bıraktıklarına sahip çıkmak için kuma gömdüğümüz başımızı çıkartalım!