Ülkemizin, özellikle Dışişleri Bakanı Ahmet DAVUTOĞLU’ nun döneminde uyguladığı komşularla sıfır sorun politikasını yürekten destekleyenlerden biri de benim. Bu konuya Osmanlı Hinterlandı’nı yeniden yaratma olarak bakmakta da hiçbir sakınca görmemekteyim. Bu nedenle Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL’ün Ermenistan’a yaptığı ziyareti destekleyip, atılan adımın bir büyük devlete yakışan bir adım olduğunu dillendirenlerden biri de yine bendim. Zira büyük ülke bazı tabulardan kurtulmayı gerektirmektedir, bu ziyaret bir tabunun yıkılmasına vesile olmuştu.
Ancak bugün öyle bir haber okuduk ki tam evlere şenlik.idi; Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj SARKİSYAN’ın Ermenistan’da düzenlenen Ermeni Dili ve Edebiyatı Yarışmasında bir Ermeni öğrencinin sorusuna verdiği cevap bizim büyüklüğümüzün yanında ne kadar küçük olduklarını ispatlar nitelikte idi. Şüphesiz burada kastettiğim büyüklük fiziki veya nüfus veya askeri güçle ilgili bir büyüklük değildir. Bahsettiğim şey yürek büyüklüğü ve sorunun çözümüne yönelik bakış açısıdır. Ermeni militanlardan oluşan terör örgütlerinin uzak ve yakın geçmişte yaptıkları arşivlerde dururken dış politikamızın Ermenistan’ı dahi kucaklaması başka nasıl izah edilebilir takdirlerinize bırakıyorum. Peki neydi bu soru ve SARKİSYAN’ın verdiği cevap?
Bir öğrenci SARKİSYAN’a hitaben “Batı topraklarımızı Ağrı Dağı ile beraber geri alabilecek miyiz?” diye soruyor. Buna karşılık SARKİSYAN özetle “ Karabağ’ı biz aldık, Ağrı Dağı ise sizin neslinize bağlı” cevabını veriyor. Yani kısaca şunu demek istiyor; “ Biz görevimizi yaptık, Ağrı Dağı sizin işinizdir ”.
Şimdi burada özellikle bir kısım aydın vatandaşlarımızın bana itirazlarını duyar gibiyim. Öyle ya bu ülkede aydın olmanın gereklerinden biri de bu ülkenin geçmişindeki tartışmalı noktaları hep aleyhte kullanmaktır. Buradan yola çıkarak Ermenistan’ın zaten Osmanlıdan gelen sözüm ona o malum mağduriyetinin olduğunu, dolayısı ile onların bu söylemlerinin gerçeği yansıttığını söyleyecek vatandaşlarımızın sayısı ne yazık ki azımsanmayacak kadar çoktur.
Ülkemizdeki bu düşüncelerin dillendirilmesi bir yana resmi tarih ile aralarında ciddi fark olan sayısız kitabın kütüphaneleri doldurduğu gerçeği ortada dururken, Ermenistan gibi sabahtan akşama kadar Ağrı Dağı’na bakıp hayal kuran bir ülkenin gençlerinin ülkemize düşman ya da Ağrı Dağı’na günün birinde sahip olma hayalleri ile yetişmesine şaşırmamak gerekir. Şimdi burada iki ciddi olgu dikkat çekicidir;
Birincisi neredeyse dünyadan soyutlanmış, ticareti sınırlı bir ülkenin yaşı kemale gelmiş bir devlet başkanının ve muhtemel diğer yöneticilerinin tarihi meseleleri hazmedememiş kimlikleri, ikincisi ise bu yöneticilerin yine bu ülke gençlerine daha anne karnında iken intikam ve hesaplaşma duyusunu aşılamış olmalarıdır.
İşte böyle bir ülkeye en üst düzeyde ziyaret gerçekleştirmenin ne anlama geldiğini belli ki SARKİSYAN ya anlamamıştır ya da anlamak istememektedir. Halbuki SARKİSYAN bu ziyaretin geçmişteki tartışmalı meselelerin bize düşen payını kabullenip muhatabımıza bir adım atmak olduğunu anlayabilseydi, intikam duyusu ile yetişen gençlere böyle bir cevap verme gereğini duymayacaktı.
Belli ki işimiz çok ama çok zordur. Günlük politika en kolay şeydir. Belirli prosedürleri uygulayıp uluslar arası diplomasinin gereğini yerine getirmek bugün için güzeldir. Karşılıklı, samimi veya değil, iyi niyet dilekleri edilir. Sonra herkes işine gücüne döner. Ama sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar topraklarımıza bakıp hayal kuran Ermenistan Gençliği’ne ortak doğruları kim nasıl izah edecektir?
Cevap vermek istiyorum ama zurna sürekli olarak cırtlıyor..