Trabzon’un o zamanlarda sota yerlerinden biri olduğu için,ne derece doğrudur bilemem ama adının oradan geldiği söylenmekte, Sotka (Hızırbey)mahallesinin… Şenol Güneş, o mahalle de Sotka’da doğdu. 1952 model Chevrolet piyasa çıktığında…
*
Yanlış hatırımda kalmadıysa, mahalle arasında küçük bir evde ailesini dokuma tezgahından kazandığı az bir kazançla geçindirmeye çalışan, her ikisi de rahmetli olan Hamit Osman amca ile Fadime teyzenin oğluydu. Biri kız, 5 kardeştiler. İlyas hariç, Zekeriya ve Bahattin futbolla tanışmış diğer kardeşleriydi. O zaman evlerine yakın olan tarihi Trabzon lisesinin arka bahçesi adeta futbolcu tarlasıydı. Şimdi o saha suni çim yapıldı. Şimdi o saha sadece güneşleniyor, birde karşı apartmanlara çimenlik,otluk görüntüsü veriyor .
O bahçe, 7’den 70’e insan kaynıyordu. Hele Ramazan ayındaki futbol turnuvaları,Dünya kupası gibiydi. Şimdi her geçtiğimde bakıyorum tek bir kişi bile yok. Kimyasal olduğu için üzerine kuş bile konmayan suni çim ve gökyüzü birbirlerine bakıp duruyorlar,biri yüz üstü,diğeri sırt üstü !..
*
Futbola olduğu kadar basketbola olan merakını da Trabzon lisesi yıllarında gidermişti. Antalya’da minik Trabzonsporluları zor şartlarda çalıştıran 75’ine merdiven dayamış Atay Yurdakul, onu Trabzon da bulup keşfettiğinde 14-15 yaşlarındaydı. Atay hocanın da hem oynayıp hem takım kaptanlığını yaptığı Erdoğduspor’ da lisanlı olarak kaleye geçtiğinde, takvimler 1967’yi gösteriyordu.
|
Ardından Sebat Gençlikspor’da profesyonel dünya ile tanışıyordu 1971-72 sezonunda … Kalesinde bir sezonda en az gol yiyen kaleci olarak, o sezon dikkatleri üzerine çekiyordu, 30 maçta 11 gol. Hele bir Erzurum deplasmanı vardı ki, yanlış hatırlamıyorsam karşılaşma 0-0 sona ermişti. Şenol Güneş, o gün kale köşelerindeki adeta örümcek ağlarından toplar çıkarmış ,rakibe saç baş yoldurtmuştu.
*
Hayat arkadaşı Semra hanım. Ayçagül evli, Günce ise henüz bekar , iki kızı var,bir de torun tabi. Ardından Trabzonspor ve takım kaptanlığı ve Bir Malta karşılaşmasıyla A milli takım derken,bu arada KTÜ Fatih Eğitim Fakültesinden öğretmen olarak mezun olmuş, çok kısa bir dönemde köy ilk okullarında öğretmenlik yapmıştı. Yıllar su gibi akıp gitti ve Cahit Sıtkı'nın “ Yaş 35 dante gibi ortasındayız ömrün ” satırı, Şenol Güneş ‘e 1987 yılında bir Beşiktaş maçıyla jubile yaptırmıştı. Kalecilik hayatında tam 1112 dakika gol yemeyerek ilginç ve kırılması güç bir rekora da imza atmıştı.
Şampiyonluğu babasının malı zannedip ,baba ocağına o yıllarda hasret bırakan kupayı ilk kez Taşra’ya taşıyarak devrim yapan, devrimci Trabzonspor takımının kaleci ve kaptanıydı. Kalecilik hayatında 6 lig şampiyonluğu, 4 Türkiye kupası , 3 Başbakanlık ve 6 Cumhurbaşkanlığına imza atarken,teknik direktörlük sürecinde ise Trabzonspor takımına, 1 Cumhurbaşkanlığı kupası ( artık oynanmıyor), 2 Başbakanlık kupası ( artık oynanmıyor ), 2 Türkiye kupası, 1 Süper kupa kazandırdı. Alınması gereken bütün kupaları almıştı ,biri hariç ; Şampiyonluk kupası.
*
Şampiyonluk kupasını bence geçtiğim sezon alması gerekiyordu. Şike ve sporda ahlaksızlık düşüncesi daha ağır bastığı için, kupa ikili averajla gitti. Tüm gerçekler sonra ortaya çıktı. Şampiyonlukta şaibe vardı. Tüm bunlara rağmen geçtiğimiz sezonun şampiyonluk kupası, halen daha Trabzonspor’a verilmediği için, 1996 ve 2005 yılında olduğu gibi 2011 yılında da Şenol Güneş, katakullilerle şampiyonluğu 3 kez Fenerbahçe’ye kaptırmıştı. Anlayacağınız bu adam Fenerbahçe’den çektiğini sanırım kimseden çekmemişti. Kolay değildi şampiyonluğun burun farkıyla aynı rakibe ve değişik ve baş edilmeyen şartlarda verilmesi,insanın şevkini kırar, hatta teknik patronluk hayatını noktalamasına bile karar verebilirdi. Tüm bunlara rağmen Türkiye A Milli takımının en büyük başarısına imza attığında günlerce ülke sokakları festivale,panayır yerine döndü. Hatırlayın 10 yıl önceki yaz günlerini…
UEFA tarafından yılın teknik adamı seçilmişti. Ülkesinde ise önce kahraman olarak karşılanmış ama Türkiye Futbol Federasyonunun içerisinde o gün görev yapan ve bugünde şike davalarında tutuklu olarak karşımıza çıkan,düzensizliği ilke edinmiş, bir-iki Avukatın yamuğuna gelmişti. Bir ulusun futboldaki yükselişine endeksli bir kalecilik ve bir teknik adamlık öyküsü gibi sanki.
*
2003 yılında da yine aynı takıma Konfederasyon Kupasında 3.lük kazandırdığında,yine karizması yok diye ulusal –yaygın ekranlarda eleştirilmişti bazı angutlar tarafından,suçu saçlarını briyantin lememek ve arkaya doğru taramamaktı .
*
Bir dönem İstanbulspor,Antalyaspor ,Boluspor ve Sakaryaspor’u da çalıştırmıştı. En son çalıştırdığı takım dünyanın öbür ucundaki Güney Kor e’nin FC Seul takımıydı. Bu takımı liginde 2.yaparak Play-Off maçları oynatmıştı. Kaleciden teknik direktör olur mu ? tartışmasını belki de çürüten bir kaç kişiden biriydi dünya futbolunda… Bu belki de futbola başladığında,acaba hep santrafor oynamasından mı kaynaklıyordu ?
Bazen takımı atak da ve tek kale oynarken, kalesinde direkler arasında kendini yalnız hisseden Şenol Güneş,bazen de en kalabalık haliyle Avni Aker’nin yedek kulübesinde bile, kendisini bir o kadar yalnız hissedebiliyordu.
Kalabalıklar içerisinde yalnız bir adam. Niye ? Belki de bu onun, kendisini sorgulaması gereken en önemli noktaydı. Niye ?
Tek başına savunduğu bir kaleden,tek başına savunduğu bir yedek kulübesine transfer olmuştu adeta. Hangi teknik adam hata yapmıyordu ki ? Var mı yapmayan ?
Barcelona’ya uzay futbolu oynatırken ,ekran karşısında keyif yaptığımız takımın genç teknik adamı Guardiola bile eleştirilmedi mi ?
*
Hugo Bross’dan boşalan yere geldiğinde törenle karşılandı. 2009 Yılıydı ve Trabzonspor’da teknik sorumlu olarak 4.kez görev alıyordu, 4.Şenol devri. Şimdi; Yerel radyolar bir kenara, onlarda spor henüz gündeme gelmedi hala !.. Yazılı bazı yerel ve ulusal yazılı basından ve bazı İnternet Portalından ve de Trabzon çıkışlı tenceremin çanağındaki megolaman stüdyolu bazı ekranlardan, Gitsin mi ? Kalsın mı ? denilip, kendi kendilerine gelin güvey olma tiyatrosu yaşanırken,hafta içerisinde Güney Kore’deki eski kulübünün bir etkinliği için bu ülkeye davet edilen Güneş,oraya gitmeden İstanbul’da As Başkan Nevzat Şakar ile bir araya geldi. Gelen haberleri soracak olursanız ? Olumlu. Hatta şu kadarını sadece söyleyeyim Trabzonspor Tesislerinin alanı içerisinde, şurası şöyle, burası böyle yada şu şekilde olsun diye, istekte de bulundu diyebilirim.
*
Anlayacağınız beyler, bayanlar… Kısa kes Aydın havası olsun diyecekseniz , keseyim …
Elin oğlu yurt içinde ve yurt dışında kapısındaki şüphelisine bile sahip çıkarken, 2009’un 01 aralık Salı günü protokol davetlileri arasında imza töreni düzenlendiğinde istikrardan bahsederken bizler, Kupalar isteyen taraftarlar,sizler. Bordo mavili yönetim hocasına sahip çıkarken, onlar . Benimde benimsemediğim özel ve kurumsal bazı hatalarına rağmen,mesela genç oyunculara güvenip forma vermemesi ,benim en çok eleştirdiğim yanı olmuştur hep. Yolun uzun, işin zordur bilirim derim ama sonlarını düşünenler kahraman olamazlar,sevmeyenin olduğu gibi ,unutma seveninde var. Katlanmak sana,kaçmamak sana,hoş görmek sana,sevinmek sana,üzülmek sana ama unuttuğun gönülleri almak da sana düşer. Unutma ki , 82 puanla şampiyonluğun TFF tarafından resmileştirilmedi halen, o zaman beklenmedik yer altındaki ve masa üstündeki !.. fırtınalara rağmen, bu kulübe bir şampiyonluk borcun var Şenol Güneş hoca.
*
Bordo mavi renklerdeki zincirin tüm halkalarına gelince, bilin ki zamansız gelecek olan,her zaman zamansız gideni aratır. Dereyi geçerken at değiştirmek, Kızılderililere mahsustur.