Bu karşılaşmadan önce yazmıştım.
Şampiyonlar Ligi’nde bir dönem ön eleme oynadığı Dinamo Kiev’i, Ukrayna’da 2-1 yenmiş, hatta farklı galibiyeti kaçırmıştı Trabzonspor…
Rövanşa yeni göreve gelen teknik adamları Ukraynalı Jozsef Sabo ila geldi Dinamo Kiev ve Avni Aker’de, Trabzonspor’u 2-0 yenip, Şampiyonlar Ligi’nde gruplara katılmıştı.
Acaba aynı şeyi yaşar mıyım diye içimden geçirdim mi? Evet geçirdim.
Çünkü; Atina’da ki karşılaşma 3-1 değil, 5-1’de bitebilirdi. AEK için rövanş zor görünüyordu ama bu futbol da hiç bir şeyi hiç bir zaman istendiği gibi olmazdı.
Komşu Yunan takımının Portekizli hocası Cardoso’yu, bu maçtan önce gönderip, yerine geçici olarak Nikos kostenoğlou’yu getirince, acaba yine aynı şeyleri mi olacak diye içimden geçmedi değil.
Çünkü; yeni hoca oyuncular için yeni bir motivasyon, yeni bir forma şansı demekti.
Gün içinde Obi Mikel ve eşi’nin Trabzon kenti ile ilgili değil, kendi ailevi sıkıntılarından doğan tatsız bir süreç yaşayan bordo mavili ekip, bir yandan da pazar akşamı İstanbul’da ki Fenerbahçe maçını düşünce, bu 90 dakikaya biraz stresli başladı sanki.
Korktuğu da başına geldi. Saha içinde ilk 45 dakikada tel tel dökülen bordo mavili ekip de, Fenerbahçe maçını düşünerek rotasyon yapan Ünal hoca, Hüseyin, Hossein ikilisi ve Sörloth’un yerine Campi ve Fernandes ikilisinin yanı sıra Obi Mikel ile başladı.
Henüz hazır olmayan İngiliz Sturridge, 18 kişilik kadroda yer almazken, oyunun üçte birlik bölümü içinde, stoper oynayan aslen Yeşil Burun Adalı, Portekizli oyuncu Fernandes yapmaması gereken hata yüzünden, AEK takımının Livaja ile 1-0 öne geçmesini sağladı.
Yine aynı 45 dakika içinde bu sefer Obi Mikel, ceza alanına girerken rakibe yaptığı normal vücut şarjında, kendini yere bırakan Mantalos’un hareketine, penaltı noktasını gösteren İngiliz hakem Mıchale Olıver ’Eyvah’ dedirtti.
Topun başına geçen aynı kişi, kaptan Mantolos takımını deplasman da 2-0 öne geçirerek, UEFA Ligi için umutlandırdı.
Son lig maçlarında Xanthi ekibine kendi sahasında 2-1 yenilen sarı siyahlı ekip de, kırmızı kart cezalısı Geraldes yer almazken, Trabzonspor’da da sakatlıkları devam eden Onazi ve Kamil Ahmet maç kadrosunda olmayanlar isimlerdi.
Tribündeki ve ekran başındaki bordo mavili taraftarlar için oldukça sıkıntılı geçen ilk yarıda, Obi Mikel yerini Sörloth’a bırakırken, ayağındaki sakatlık nükseden Abdülkadir Ömür’de mevkisini Yusuf Sarı’ya teslim etti.
Ev sahibi adına bu kabus gibi geçen ilk yarının uzatmalarında ise AEK Atina takımının, rakibinin boş kaleye doğru giden topunu, kale içindeki gol çizgisi üzerinden Gaston Campi’nin uzaklaştırması, tribünlerdekilere bir ‘ohh’ çektirdi.
***
1926 yılında Türkiye’den, Yunanistan’a göç eden, İstanbul doğumlu Rum asıllı vatandaşlarımız tarafından Atina’da kurulan AEK Atina Kulübü, maçın üçte ikilik ve son bölümlerinde Galanopoulos ile Krsticic, Oikonomou ile Klonaridis ve Giakoumakis ile Mantolos değişiklerinde, özellikle kaptanları Mantolosun oyundan alınması, Trabzon adına inanın harika bir artı oldu. Teknik adamları günün iyi adamı Mantolos’u niye dışarı aldı halen anlamadım.
Oyuna sonradan girdi ama kötü oynayınca Yusuf Sarı’yı kenara aldı Ünal Karaman. Marsilya’nın -B- takımından transfer edilen Yusuf Sarı, iyi bir oyuncu olabilir ama kendi U-19 takımından, sezon başı A takıma alınan aynı stildeki Hüseyin Mert’ten, daha iyi bir oyuncu değil bence.
İkinci yarıya umutlu ve hızlı başlayan bu sefer ev sahibi oldu. Pozisyonlar ardı ardına geldi ama top rakip kalenin fileleriyle bir türlü kucaklaşmadı.
Bana göre bordo mavili takımın en iyi bölgesi, gol gelmemesine rağmen hücum hattıydı.
Son dakikada da Ekuban net bir gole giderken indirilince, misafir takımdan Lopes kırmızı kartı gördü.
Her an tek bir gol dahi yese 3-0’lık skorla elenecek olan ve şoka girecek olan Trabzonspor, 2-0 yenik durumuna rağmen, tereddütsüz AEK kalesine saldırdı. İstekli olan Ekuban’ın yanı sıra Genelde Nwakaeme, yeri ve zamanı geldiğinde ayağında çok iyi top tuttu. Bordo mavili ekip istediğe bir gole kavuşamadı ama ilk maçta attığı 3 gol, ona turu getirdi.
Yunan ekibi geçici de olsa yeni teknik adamıyla geldiği Trabzon’da, tur hayallerine çok yakın iken, ikinci yarıda Trabzonspor kalesinde tehlikeli bir pozisyonu dahi olamayınca, galibiyete razı oldu, UEFA’ya veda etti.
Ve son oynadığı 19 karşılaşmada yenilgi yüzü dahi görmeyen bordo mavili ekip, 20. karşılaşmasında 2-0 mağlup olmasına rağmen, 4 yıl sonra döndüğü Avrupa’da, 5 yıl sonra yeniden UEFA Avrupa Ligi’ne ‘Merhaba’ dedi.
Bordo mavili oyuncular birikmiş yorgunluklarının ardından, UEFA Avrupa Ligi içinde son nefeslerini acı bir şekilde vermek üzere iken, yeniden dirildiler. Bunun adı can verirken, dirilmek olsa gerek.