‘Sürdürülebilir turizm’ kelimesini son dönemde sıkça duymaya başladık. Peki nedir sürdürülebilir turizm?
Tam ve kesin bir anlamı olmamakla birlikte genel olarak şu şekilde ifade edilmektedir.
Sürdürülebilir turizm, insanın etkileşim içinde bulunduğu ya da bulunmadığı çevrenin bozulmadan veya değiştirilmeden korunarak, kültürel bütünlüğün, ekolojik süreçlerin, biyolojik çeşitliliğin ve yaşamı sürdüren sistemlerin idame ettirildiği ve aynı zamanda tüm kaynakların ziyaret edilen bölgedeki insanların ve turistlerin ekonomik, sosyal ve estetik gereksinimlerini karşılayacak şekilde ve gelecek kuşakların da aynı gereksinmelerini karşılayabilecekleri biçimde yönetildiği bir yaklaşımdır.
Kısacası sürdürülebilir turizm; adını turizm tesisi koyarak, doğanın dengesini bozarak, görüntü kirliliğine sebep olarak dikey yapılaşma demek değildir.
Hatırlarsanız İstanbul için Sayın Cumhurbaşkanımız ne demişti; ‘Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz’
İşte bizler de Trabzon için aynı hataya düşmemek amacıyla sürdürülebilir turizmi iyi anlamalıyız ve çalışmalarımızda da bu kavramı iyi uygulamaya dikkat etmeliyiz.
Turizmin ilimizde ve bölgemizde sürdürülebilir olması için de yeni ve güçlü destinasyonlar oluşturup bu destinasyonları markalaştırmalıyız.
Yapmalıyız, etmeliyiz deyip topu başkalarına atmayacağım…
Hep birlikte yapmalıyız, fikirlerimizi gerekli kurum ve kuruluşlara sunmalıyız, sadece kısa dönemde kar etmenin peşinde olmayacağız, uzun dönemde hep birlikte kazanacağız.
Yerli ve yabancı turistlere Trabzon sorulduğunda sadece Uzungöl ve Sümela Manastırı diyor. Şehrin yerlileri olarak tabi ki çok daha farklı turizm bölgelerimiz olduğunun biz farkındayız fakat farkında olduğumuz güzellikleri pazarlayamıyoruz.
Sümela Manastırı 4 yıldır restorasyon çalışmaları sebebiyle kapalıydı ve 25 Mayıs 2019 tarihinde kısmi olarak ziyaretçilere açıldı. Aynı dönemlerde Uzungöl’de de bir çalışma olsaydı ne yapacaktık? Bir B planımız var mıydı?
Ya da Orta Doğu ülkeleriyle siyasi olarak yaşayacağımız olası bir olumsuzlukta ikame bir hedef kitlemiz var mıdır?
Bu nedenle sürdürülebilir turizm hedefinde yeni destinasyonlar keşfedip bu destinasyonların reklam ve tanıtım çalışmalarını yurt içinde ve yurt dışında uygulamamız gerekmektedir.
İlimizden sadece iki örnek vermek istiyorum.
Sürmene’de usta işgücüne bağlı olarak yapılan bıçak üretim faaliyetleri evlerin eklentilerinde ya da yakınında bulunan imalathanelerde sürdürülmektedir. Soğuksu, Kayalı ve Orta Mahalle bıçak üretimin yapıldığı yerlerdir.
Bir diğer örnek ise; Köprübaşı… İlçede yöresel el sanatları adı altında tahta kaşık, doğal ahşap oyuncak, ahşap beşik, sepet, oklava gibi çok sayıda ahşap üretim bulunmaktadır.
Bu iki ilçenin turizme kazandırılması fakat sürdürülebilir turizm göz önünde bulundurularak destinasyon bölgesi olarak markalaştırılması gerekmektedir. Orta Doğu’dan gelen misafirlere ikame olarak Avrupalı turistlere yönelik reklam ve tanıtım çalışmasının yapılması gerekmektedir.
Nasıl diye soracak olursanız kar amacı gütmeyen kurum kuruluşlara ve STK’lara yönelik ‘Gelecek Turizmde’ programı kapsamında 100.000,00 TL’ye kadar proje esaslı hibe desteği var aynı zamanda Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın yılda 20.000,00 TL’ye kadar geri ödemesiz proje desteği mevcut.
Yeter ki isteyelim, yeter ki araştıralım, yeter ki çalışmak için dertlenelim…