İnsanı insan yapan değerlerden biri, beğseniz de beğenmezseniz de birbirinin düşüncelerine, yaşam tarzına saygı duyabilmektir. Maalesef; insanlar son yıllarda bırakın dinlemeyi; düşünceye, yaşama kişiye saygıyı kaybetti. Yetmiyormuş gibi kişilerin, yemesini, içmesini, eğlencesini, giyimini, dinlediği müziğini beğenmez, hatta eleştirir oldu. Herşey bir tarafa kişinin inancını sorgulayan, kendi inancının doğru, beğenmediği kişinin inancının yanlış olduğunu, kendine göre inanç tasnifi yaptıklarını görüyoruz. Zaman içerisinde " kendisi gibi yaşayan inanan ve kendisi gibi inanmayanlar " diye bir ayrışma, kamplaşma zemini oluştu. Birbirine tahammülü olmayan bu fertler gruplaşarak, karşısında bir grubun oluşmasına mahal veriyor ki, karşılıklı farklılaştırma, ayrıştırma, reddetme yani ötekileştirmeyi doğuruyor.
Ötekileştirme, insanlar arasında toplumsal ayrışma ve kamplaştırma sonucunu yaratıyor. Tahammülsüzlük ve ötekileştirmenin oluşumunda birbirine karşı kullanılan sivri dil, aşağılama, karşısındakini yok sayma, nefret dili, kindarlık, geçmişe dönük öç alma davranışları ve eylemleri etkili oluyor.
Toplumun sosyo-kültürel, siyasi, fikriyat yapısının bu hale gelmesinde bir çok amil vardır.
* Temel etkenlerden biri siyasetin ayrım yapan, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dili, seçmenlerini konsolide etmek için kullandıkları siyaset ve propaganda dili,
* Basın-yayın organlarının tarafsızlık ilkesinden taviz verip, halkın haber alma hakkı yerine siyasetin propaganda aracı haline dönüşmesi,
* Bir kısım vatandaşların siyaseten fanatizm içerisinde hareket etmeleri,
* Sosyal medyanın dezenformasyona uğraması, aslı astarı olmayan bilgilerle öven veya yeren paylaşımlarda bulunmaları, birbirine karşı arkadaşlıklara bakmadan hakaret içerikli yorum ve paylaşımlar yapmaları,
* Herkesin ortak değeri olan cami, kışla, okulun siyasetten uzak tutulması konusunda yeterli hassasiyetin gösterilmemesi,
* Hukukun, adaletin herkese eşit ve adil uygulanmasında yaşanan aksaklıklar ve haklının hukuku anlayışının hakim kılınması konusundaki yetersizlikler,
* Akademi, bilim çevrelerinin bir kısmının basın yayın organlarında kendi alanı dışına çıkıp her alanda taraf görüntüsü vermesi,
* Halkın hassas olduğu milli ve manevi değerlerini bazı kesimlerin siyaset malzemesi olarak kullanılması,
* Hangi kesimde olursa olsun çok sayıdaki mevki, makam, güç, otorite sahibi olanların kraldan fazla kralcı davranış ve tutum sergilemesi,
Netice itibariyle toplum; karpuz gibi bölünüyor, ayrışıyor, kemikleşen gruplar haline dönüştürülüyor. Karşı mahalle denilen ötekileştirilmiş, ayrıştırılmış, kamplastırılmış toplumla karşı karşıya geliyoruz. Ancak bu tablo milletin hayrına değildir. Her geçen gün milli birlik ve beraberlik ihtiyacımız daha elzem iken toplum olarak daha çok kamplaşıyoruz. Halbuki dış sorunların iç siyaseti sıkıştırdığı bu dönemde hem içte hem de dışta sorunların üstesinden gelmek ancak toplumsal kaynaşma bütünleşmeden geçmektedir. Birbirinden nefret etmeden, sivri, yaralayıcı dilden, menfaatler ve kendi ikballeri uğruna hareket edenlerin ayrıştırı söylemlerine uzak durmak gerekmektedir.Siyaset uğruna birbirini kırıp dökmenin, tahammülsüzlük göstermenin, ötekileştirmenin hiçbir kimseye faydası yoktur. Yaşanan bu durum ancak milletimizin düşmanlarını sevindirir.Vakit geç olmadan bizlerin itildiği tahammülsüzlük ve ötekileştirme dümen suyundan kurtulmak gerekir.
Sevgili dostlar, unutmayın ki birbirinin cenazesine, hastasına, düğününe, nişanına birlikte koşacağız.Sevinçleri, üzüntüleri, acıları, kederleri, tasaları birlikte yaşayacağız. Toplumu bu hale getirenler iki gün sonra belki olmayacak ama biz eş, dost, akraba, arkadaşlar bir arada yaşamaya devam edeceğiz. O nedenle birbirinin yüzüne rahat bakabilmek sevinçlerimizi üzüntülerimizi beraber paylaşmak için kırıp dökmeyelim, hakaret etmeyelim, sevsekte sevmesekte birbirine dayatma yapmayalım, hakaret etmeyelim. Hep birlikte birbirimizin düşüncesine saygı duyalım, tahammül edelim, ötekileştirmeyelim, hoşgörülü olalım. Kin ve nefret duygularından uzaklaşalım. Bizim bizden başka kimsemiz yok. Sokakta, çarşıda, pazarda, çay ocağında karşı karşıya geleceğiz. Birbirine selam verebilecek, çay ikram edecek, tatlı ve samimi söz söyleyebilecek, gülümseyebilecek kadar yüz, birbirine açık kapı bırakmalım. Kraldan fazla kralcı olmaya gerek yok.
Gönül dünyamız herkese açık olmalı, kalbimizde herkese yer açabilmeli... Nefreti kini değil sevgiyi, ölçüsüzlüğü değil saygıyı, tahammülsüzlüğü değil hoşgörüyü, kötülerin ve kötülüğün değil güzelliklerin yanında olmayı, insan olmanın her zerresine kapıları açabilmeyi becermek gerekir.
Aynı teknedeysek ki öyleyiz; başkaları için değil, birbiriniz için yaşayalım, var olalım...
Sevgi , saygı, hoşgörü, kardeşlik suyundan hep birlikte içmek dileğiyle