Kemerkaya’da, çocuk bahçesinin altında bir kral yatıyordu.
Atla gelip, 175 yıl sonra ülkesine tabutla dönen Kral!
Trabzon’da Gürcü bir kral ‘’2.Solomon’’
1810’lu yıllardı, Rusya günümüzdeki gibi Kafkaslar’a hakim olmak isterken, Osmanlı da bölgede hakimiyeti elinden bırakmamak için mücadele veriyordu.
Gürcülerin 1772 doğumlu, genç yaştaki son Gürcü Mereti Kralı 2. Solomon, Ruslarla giriştiği mücadelede başarısız olunca, Osmanlı yönetimine sığınmak üzere atlı arabalarla apar-topar Trabzon'a göç etmişti. Gürcü Krallığı ailesinin son temsilcisi olan 2.Solomon’un krallığı da kısa sürmüştü. Yaklaşık beş yıl Trabzon'dan, Gürcistan'ın Rus işgaline karşı her türlü direniş ve çalışmayı göstermişti.
Vefatından sonra, 2. Solomon Trabzon imparatorlarından olan 2. John'un karısı tarafından Hıristiyanlarca aziz kabul edilen Aziz Gregory (330-395) adına, 13.Yüzyılda yaptırılan ve bir ortaçağ manastırı olan Kemerkaya Mahallesi’ndeki Aziz Gregory Kilisesi’nin doğu yönündeki avlusuna gömülmüştü.
Saint Gregory Katedrali olarak da bilinen Nyssa Saint Gregory; bir kilise ve manastır olarak 1280 yılında inşa edilmişti. 1947 Yılında da yıktırılmıştı. Tek parti dönemiydi, Trabzon'da her zamanki gibi kimsenin gıkı çıkmadı. Sözde yol için yer açılmıştı. Halbuki asıl sebep; Rusların, yani dönemin güçlü Sovyetler Birliği’nin ve KGB’nin 20.yüzyılın ortalarındaki iddiası ve siyasi tacizi idi; o bölge Rusya’nın, bizimdir dayatmasıydı. O iddiaları yok etmek için, saçma sapan bir girişim ve endişe sonucu dinamitlerle yıkıldığında, inanır mısınız? Tam tamına 669 yıllıktı... Evet, evet yanlış okumadınız tam 669 yıllıktı. Neredeyse 7 yüzyıllık bir tarih, acaba Rusya bu yapıları delil göstererek buraları bizden geri ister mi? saçma sapan düşüncesiyle, gereksiz bir panik ve korku ile yok edilmişti.
*
1810 yılının içerisinde, genç Gürcü Kralı 2.Solomon, Trabzon Kommen İmparatorluğu'ndaki hükümdarlıkta bulunan, akrabalarının yanına sığınmıştı. Bir zaman sonra ise tarihler 19 Şubat 1815 yılını gösterirken, 42 gibi genç yaşta vefat etmişti. Söz konusu kilisenin bahçesine defin edildikten 175 yıl sonra, 1990 yılında benimde haberci olarak o dönem çalıştığım gazetem ‘’Güneş’’adına takip ettiğim Türk ve Batumlu Gürcü heyetleri, nokta atışı yaparak mezar yerini açmış ve kemiklerini, Gürcistan'dan getirdikleri şık bir tabuta koymuşlardı. Bunun öncesinde; istihbaratı alıp bizi bu tarihe ana yönlendiren ve takip etmemizi isteyen, hemen 200 metre yukarıdaki Gazipaşa Caddesi üzerinde bulunan, Güneş gazetesinin bölge bürosundaki şefimiz rahmetli Mehmet Tan idi. Muhabir olarak iki heyetin yanında bir ben vardım. Bir arkadaşım daha vardı ama hangi gazeteden ve kim olduğunu hatırlayamadım. Yani ortalarda ne yerel, ne ulusal gazetelerden ve TV olarak o yıllarda tek olan TRT’de bile ortalarda yoktu. Haber o zaman ki tabiriyle ‘’zıplatma, atlatma haber’’ olacaktı. 175 yıllık mezar açılırken oradaydım. Etraftaki müstakil evlerde millet camlarda; olan biteni henüz ve ne olduğunu anlamamış bir şekilde seyrediyor. Çocuklar yıllardır sallandıkları salıncakların altlarında bir kral mezarı olduğu ilk kez duyup, şaşkınlıklarını gizleyemiyorlardı. İki heyet ve kazma kürekli iki işçi ve çalışmayı takip eden, bizle beraber yaklaşık 10-12 kişi vardı. Önce çocuk bahçesinin üstüne gelindi. Salıncakta sallanan çocukların salıncaktan inmeleri istendi. Çocuklarda, ne oluyor diye etrafa şaşkın şaşkın bakarken, iki kişinin yan yana sallanabildiği demir salıncak söküldü. Hemen altı kazılmaya başlandı. Biraz sonra mezar açılmış birkaç parça kemik ve bir kafatası ortaya çıkmıştı. Kral 2. Solomon karşımızdaydı. Tarihi bir ana 175 yıl sonra tanıklık ediyorduk. Ardından kemikler şık bir parlak tabuta konularak, Ayasofya Müzesine gidildi. Orada bahçesinde az sayıda bir grup Gürcü ve Rus vatandaşlar ile Batum’dan gelen manken gibi genç kızların oluşturduğu ‘’Medıa Dans Grubu’’da, cemaat oluştursun diye Sarp Tur’un misafiri olarak kaldıkları yerden (Bankalar Caddesi’nin; batı girişinde sağdaki ilk binanın en üst katı) törene getirilmişlerdi. Gürcü bir papaz eşliğinde yeniden cenaze töreni yapılmıştı. Ben töreni detaylı görüp fotoğraflamak için Ayasofya Müzesi’nin bahçesindeki tarihi çeşmenin üstüne çıktım. Ardından Gürcü Kralı 2. Solomon'un çok yakından gördüğüm kafatası ve kemikleri aynı tabut içinde Batum Belediye Başkanı Rostom Dolidze ve heyetiyle, Gürcistan'a doğru yola çıkmıştı bile...
*
1930'lara kadar Trabzon'un Kemerkaya Mahallesi’nde, şimdiki Kanuni Anadolu Lisesi’nin hemen yanı başında bulunan kilisenin yerinde, şu anda imarı çok kötü beton binalar ve eskiden doğu yanında çocuk parkı olan boş bir bahçe bulunuyor. O tarihlerde yıkılan kilisenin avlusu daha sonra Sovyetler Birliğinin dağılması ile gündeme gelmişti, Gürcistan artık hür ve bağımsız bir devlet. Köklerini aramaya tarihinin bilinmeyenlerini ortaya çıkartmaya kararlıydı ve 9 Mart 1990'da Gürcistan'da egemenlik kabul edildi.
9 Nisan 1991 yılında da Sovyetler Birliği’nden ayrılıp, 25 Aralık 1991 yılında bağımsız devlet olarak tanınan Gürcistan'ın yolu bir kez daha Trabzon'la kesişmişti... Aslında daha önceleri 1937 yılında son Kral 2.Solomon'un mezar yeri, Batum Devlet Müzesi tarafından tespit edilmiş, ancak araştırma ve mezarı açtırma ve nakil mümkün olmamıştı.
1990 yılına geldiğimizde, Batum Belediye Başkanı Rostom Dolidze, ilgili Türk makamlarından gereken izni alarak mezar tespit çalışmaları için, Türk ve Gürcü uzmanlar eşliğinde Trabzon'da kazı çalışmasına öyle başlanmıştı.
Kanuni Anadolu Lisesi'nin, Ganita’ya doğru bakan kısmındaki eski pansiyonun hemen yanı başındaki boş eski kilise avlusunda mezar yeri belirlenmiş. Çalışmanın ileriki günlerinde Kral Solomona’a ait olduğu tespit edilen kafatası ve kemikleri bulunmuştu. Gürcü heyeti büyük bir heyecanla bu tarihi anı, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti binasının yanındaki, şimdi yıkılmış olan Otel Özgür’de o gece kalıp, bu güzel günü kırmızı şaraplarla kutladıktan sonra, ertesi gün Sarp’a doğru yola çıkmışlardı. O akşam üstü bende Otel Özgür’deydim. Gürcü ve Trabzonlu arkadaşlarımızın kızlı, erkekli sohbet ettikleri odaya girdiğimde, ellerinde Gürcü kralının kafatası resim çektiriyorlardı. Bende onları o anlarıyla fotoğraflamış, bende o kafatasını elime alıp incelemiştim. Bu fotoğraflar slayt film olarak çekilmiş, bir gün sonra haber amaçlı olarak, şimdi yerinde yeller esen! Zamanının güçlü yayın organı ’Güneş’ gazetesine uçak-kargo ile gönderilmişti.
Gürcü kralından kalan kemikler, Solomon'un 1990 yılı itibari ile Trabzon'a gelişinden ölümü dahil geçen 175 yıllık varlığı sona ermişti. Batum 'da büyük bir törenle karşılanan son Gürcü İmereti Kralı 2.Solomon, 30 Ekim 1990 yılında Gürcistan’ın Kutaisi kenti yakınlarındaki Gelati Manastırı'na yeniden defnedildi. Gelati Manastırı, UNESCO tarafından dünya kültür mirası olarak tescil edilmiş önemli bir tarihi yapıt olduğunu sanırım biliyorsunuzdur. 1106 yılında yapılan manastır Kutaisi şehrinin İmereti Bölgesi’ndedir. Gürcistan'ın son kralının ölümüyle Bagratiler Hanedanlığı’da artık sona ermişti. Solomon'un Trabzon'da süren beş yıllık yaşamı sonrasında, 175 yıl gecikmeli de olsa şimdi atalarının yaptırdığı manastıra kavuşması da, tarihin bir cilvesi olarak kayıtlara geçmişti.
*
Bu arada Trabzon Belediye Meclisi'nin 19.10.1990 tarihinde aldığı bir kararla, mezarın alındığı yerde manastırın yıkımından öncesinde bulunan Gürcülerin son kralının mezarına ait anıtın, anı anlamında bir minyatürünün de yapılmasına karar verilmişti. Bu karar gördüğünüz gibi 31 yıldan beri hayata geçmedi. Ama ben bunun müsait olan o bahçeye minyatürünün yapılması için gerekli makamlara hatırlatacağım. Gerçi çok komik bir durumda olacaktır. Gerçeğini dinamitlerle yık. Yıllar sonra minyatürünü yap, aynı bahçeye koy. Güler misin? Ağlar mısın?
2000 yılında Trabzon’la kardeş şehir ilan edilen Batum, bugün Doğu Karadeniz turizmin gözde merkezlerinden biri. Tarihsel ve kültürel bağların ve coğrafyanın kurduğu karşılıklı dostluk iki ülke arasında şimdilik yürütülmekte. Sarp sınır kapısında ki tır kuyruğunu saymazsak, güzel gidiyor. Ama o kalabalık tır kuyruğu bir an önce bitmeli ve bu konu acilen çözümlenmeli!
Biliyorsunuz ki Gürcistan sınırları içinde Osmanlı’dan kalan Türk -İslam eserlerinin varlığı da ayrı bir zenginlik teşkil ediyor... Kültürel işbirliği ve turizm alanlarındaki çalışmalar gittikçe hız kazanan Gürcistan ile Trabzon ilişkileri her geçen gün yavaş yavaş da olsa gelişmekte.
Trabzon türlü medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir kent olmasına rağmen, Boztepe sırtlarındaki Kızlar Manastırı ilk kez, geçtiğimiz eylül ayı içersinde turizmin hizmetine girdi. Bahçecik semtine çıkan rampanın başındaki, Trabzon Kalesi içerisinde yer alan Tekfur Sarayı’nın kazı çalışmaları da üç ay önce nihayet başladı.
Son Gürcü kralının öyküsü de, bunun tarih içindeki örneklerden biri olarak, bizimde bizzat tanıklığımızla karşımıza çıkıyor. Şimdi eğer o bu sayfalarda fotoğrafını gördüğünüz, denize nazır katedral ve kralın mezarı yerinde duruyor olsaydı, Trabzon kenti özellikle turizm mevsiminde, her hafta sonu orayı ziyarete gelecek olan Gürcülerle dolup taşacak, adeta onların kutsal yerleri olacak ve çok sayıda ziyaretçi akınına uğrayacaktı.
Şimdi ise Kral 2.Solomon ve tarihi katedralin yerinde sadece geçmiş hayali ve izi var.
Ne diyelim? 175 yıl sonra mezarı açılan ve atla gelip ülkesine 43 yaşında cenaze arabasında tabutla dönen, o günden sonra da aradan 31 yıl geçen, beş yıllık da olsa Trabzon’a önemli bir sima olarak renk katan, Gürcü İmereti Kralı 2.Solomon’da bu dar sokaklardan geldi, geçti.