Geçtiğimiz hafta Liman İşletmeciliği ve Denizbank, Zorlu Otel'de geniş kapsamlı bir toplantı düzenleyerek basın mensuplarını bir araya getirdi. Trabzon Limanı'nın halka arz süreci hakkında gazetecileri bilgilendirme ve kamuoyunu haberdar etmeyi amaçlayan toplantıya biz de iştirak ettik.
Uzunca bir süre halka arzın sebepleri, sonuçları, şirketin ekonomik yapısı ve borsaya açılma işleminin faydaları gibi konular anlatıldı. Bu satışın ne kadar yararlı olduğu, Trabzon ve Türkiye için ne denli büyük bir şans olduğundan bahsedildi.
Biz de bu vesileyle aklımıza takılan sorulara yanıt bulma fırsatı yakaladık. Soru işaretlerimizi, sürecin başındaki insanlara yönelterek giderme imkanı bulduk.
''Tatmin oldunuz mu?'' derseniz, şahsım adına ben pek tatmin olamadım. Devletten 30 yıllığına kiraladığım bir işyeri veya taşınmazın bir kısmını nasıl oluyor da başka ''binlerce'' insana satabiliyorum...
Kiracı olduğum evin bir odasını başkalarına satabilir miyim? Benim mantığım almıyor.
Gerçi ''ekonomi'' denen sistem içerisindeki çoğu hadiseyi mantığım almıyor ya, neyse!
Yatırımcıların ve hatta SPK'nın onay sürecinde taşınmazları sabit, taşınırları ise sözleşme sahibine ait olan kiralık bir işletmenin borsaya açılması hususuna epey bir kafa yorduğunu / yoracağını düşünüyorum. Haliyle basın mensupları tarafından da en çok merak edilen konu buydu.
Gerek Trabzon Limanı gerekse Denizbank yetkilileri tarafından bu yönde sorulara verilen yanıt ise ''Daha önce benzer halka arzlar oldu'' şeklindeydi. TAV ve Türk Telekom örnekleri verildi, ki bence Trabzon Liman İşletmeciliği TAV ve Türk Telekom'dan çok, çok, çok ayrı bir işletme.
Vesselam birkaç güne kadar bu satışın onaylanıp, onaylanmayacağını göreceğiz.
***
Toplantıda merak edilen bir diğer konu ise ''Neden Trabzon Limanı?'' sorusunun yanıtıydı. Öyle ki; Türkiye'de 116 tane liman var. Trabzon'dan daha aktif, daha değerli ve piyasadaki yatırımcı tarafından daha çok talep görebilecek limanlar varken neden Trabzon seçilmişti?
Buna yanıt ise kısa ve netti... ''Kurumsallaşma!''
Trabzon Liman Müdürü ve Denizbank yetkilileri Albayrakların bir aile şirketi olduğunu, şirketteki payların büyük çoğunluğunun akrabalar arasında dağıldığını ve Albayrakların bu durumu ''Kurumsallaşmanın önünde bir engel'' olarak gördüğünü söylediler. Borsaya açılarak, yatırımlarını daha şeffaf, daha cazip ve daha kurumsal bir hale getirmeyi amaçladıklarını ifade ettiler.
Akabinde aklımızda hemen şöyle bir soru uyandı. ''O halde neden liman?''
Albayrak Grubu'nun en az Trabzon Limanı kadar değerli yatırımları var. Nedir bunlar? Yenişafak - Tvnet yayıncılık... Varaka Kağıt... Fame Medya... Piri Medya... Ketebe Kitap... Birlikte Dağıtım... Tekrar Tv... vs...
Mesela benzer yatırımları bulunan Doğan Holding halka arz için ilk tercih sırasını medya, basım ve dağıtım konularında faaliyet gösteren (Doğan Yayın Holding) DYHOL'den yana kullanırken, Albayraklar neden Tümosan ve Liman'dan yana kullanıyor? Veya neden Doğan Holding gibi tüm grup yatırımlarını değil de sadece Trabzon Limanı'nı ''Kurumsallaştırmak'' istiyorlar?
Bu sadece bir tercih, bir strateji mi? Yoksa ''Türkiye'de bir ilk'' denerek bambaşka bir yol mu açılıyor.
Sanırım bu büyük sorunun yanıtlarını da zamanla, yaşayarak ve hep birlikte göreceğiz!
***
Son söz;
Belki biliyorsunuzdur, bu halka arz işleminde Denizbank 10 gün boyunca her gün 420 bin lotla hisselerin %67'sini kendisi alacak. Daha sonra da her yıl kazancın %70'ine tekabül eden temettüden bu orandan şirketin kârına ortak olacak. (Tahminen 8 yılda nakit amorti)
Yani; Trabzonlu çalıştı, büyüttü... Trabzonlu çalışacak, daha da büyütecek... Trabzonlu umut edecek, hayal edecek, emek verecek... Şehrime, ülkeme, milletime katkısı olsun diye yarım asır boyunca çabalayacak ama sonuçta yabancı banka gelip hooop hepsini götürecek.
İşin ilginç kısmı; bu tabloyu pazarlayan Deniz Yatırım SPK satışları sorumlusu Cem Önenç konuşmaların ardından sahneye geldi, ''Arkadaşlar bize destek olun. Şehrinize destek olun da Trabzon'u satalım! '' dedi ve ''Bize her yer Trabzon'' diyerek Trabzonspor kaşkolünü havaya kaldırıp toplantıyı noktaladı.
Ne müthiş slogan değil mi...
Her yerde, her türlü gidiyor valla!