Bir trekking (doğa yürüyüşü) etkinliğini daha, Karaca Mağarasının da bulunduğu Kurum (Gorom) vadisi sırtlarında, Gümüşhane; Harava (İkisu) Hanları - Sal Taşı-Bozil parkurunda gerçekleştirdik.
Eftal Ekmekçioğlu (etkinlik lideri) parkurda, çocukluğunda bölgede kayalıklarında bolca bulunan yaban keçilerinden avcıların kavurma yapılmasına tanıklığı ile vurguladı.
İsim isim saydığı avcıların bilinçsiz ve aşırı av yapmaları sonucu yaban keçilerinin nesli kurutulmuştu. Artık hırçın kayalıklar boş.
Yard. Doç. Dr. Coşkun Erüz de yöre insanıdır. Sayın Erüz, Osmanlı döneminde Madencilikte son derece yetkin olan bölge insanlarının Anadolu’da ki maden bölgelerine uzman olarak gönderildiklerini, Bölge 1650-1850 döneminde Osmanlı altın ve gümüş madenciliğinde üniversite görevi gördü. Arazinin kalkerli yapısı bölgede Karaca mağarası gibi çok sayıda mağara ve peri bacası benzeri yapı oluşumuna neden olduğuna dikkat çekti.
TARİHİ İPEKYOLU'NUN BİLİNEN ROTASINDAYIZ
Bölge, turizminin çeşitlerine ait önemli değerlere (varlıklara) sahip. Milattan önce 398 de Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu üzerinden önce Bayburt'a ve oradan da Trabzon'a kadar yürüyen yaklaşık 10.000 civarındaki paralı askerin takip ettiği rotanın bizim trekking rotamızdan da geçme olasılığını, komutan Ksenofon un Anabassis “Onbinlerin Dönüşü” kitabına dayandırarak tartıştık.
Bu rotanın Milattan sonra 1461 yılında (toplarsak 1863 yıl sonra) Trabzon'u fetih için yola çıkan Fatih Sultan Mehmet tarafından da kullanılmış olma olasılığı var. Onbinlerin bu coğrafyadan geçtiğine ait yazılı kaynak var ama Fatih’in seferinin nereden geçtiği ile ilgili, yazılı çizili net bir kaynak ve bilginin varlığını etkinlik ekibinden bilen çıkmadı.
Yine Osmanlı Sultanı IV. Sultan Murat’ın 1635 yılında İran üzerine yapmış olduğu ikinci seferden dönüşünde Trabzon’a inerken bu rotayı takip etmiş olma olasılığı vardır. Bu konuda da ne yazık ki net bir bilgi ve rota bilgisi yok.
Trekking etkinliği süresince tartıştığımız konu ile direkt ilgisi olmasa da Mimar Sinan da konu oldu.
Bölgedeki binlerce trekking rotası, zengin tarihsel geçmiş, ekolojik (bitkisel) ve fauna (hayvansal) özellikler dört mevsim turizm açısından değerlendirilecek özellikleri barındırmaktadır. Bu rotalar dünyaya, "ekoturizm", "tarih", "gastronomi", "fotosafarı" ve “sağlık turizmi” gibi pek çok turizm paketi olarak satılabilir.
Kısaca bu rotaların her biri bizim sahip olduğumuz önemli ve marka değerlerimizi oluşturmaktadır. Bu trekking etkinliğinde içimizden biri; Erdem Sezgin'in 1992'den bugüne "trekking etkinlikleri rotalarını" kaydettiğini öğrenmenin büyük keyfini yaşadım…
Erdem Sezgin katıldığı her trekking etkinliğini (rotayı- parkuru) haritalamaya devam ediyor. Erdem bir başka şey daha yapıyor: Fotoğraf çekiyor. Yaptığı işi kısaca, hatırlamak için diye özetliyor.
Gezi yazıları, haritalar ve fotoğraf ve son zamanlarda bloglara yazılanlar başkaları için ayak izi özelliği anlamına gelir. İzler merak uyandırır. Turizm de merak başka coğrafyalara, kültürlere (aklınıza ne gelirse bu kültür kapsamında düşünebilirsiniz) farklılıklara merak duygusu ile yapılan seyahatlerden başka nedir…
Erdem Sezgin'in elindeki bu hazine (rota bilgileri), her birimizin farklı amaçlarla çektiği fotoğraflarla birleştiğinde turizmin alt başlıklarına (çeşitlerine) inanılmaz, hazine değerinde bir altlık oluşturmaya yeter.
Harava, İmera, Kurum, Santa gibi yaşadığımız bölgenin zenginlikleri turizminin çeşitlendirilmesi adına varlıklarıdır. Bu varlıkların saptanması, haritalanması, fotoğraflanıp, yetkili kurum ve kuruluşlarca sürdürülebilir kullanım ve kaldırma kapasiteleri hesaplanıp, uluslar arası varlık yönetimi ağlarına eklenmesi zorunludur.
Gerisi boş laftır.