Muharrem Usta ve Vahid hocanın benzerlikleri
İkisi de bir yönden şu birkaç haftadır verdikleri mesajlarla benzerlik gösterdi.
Trabzonspor MP Basketbol Takımı ilk maçında kendi evinde Konya’ya yenildiğinde Kulübün Sponsoru ve yönetimden teknik heyete kadar kulübü dizayn eden (Dizayn etmesi kelimesini şunun için kullandım; sponsor olması karşılığında Trabzonspor Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun kabul ettiği şart) Muharrem Usta, takımı eleştirmiş hatta bununla da kalmayıp, ruhsuzlukla suçlamıştı.
Ne demişti Usta;
“Her sponsor başarı bekler. Konya gibi bir takıma evinde ruhsuzca yenilmenin tek sorumlusu koç ve ekibidir. Yazık hem de çok yazık.” ifadelerini kullanmıştı.
Çok önemli Efes maçı öncesi koç ve ekibi hedef tahtasına kondu.
Eleştiriler onların üzerinde yoğunlaştı.
Yani bir nevi Usta bu mesajıyla tribünün önüne attı takımı.
Sonra ne oldu?
Efes karşısında yenildiler.
Son saniyeye kadar direnmeleri başarı kıstası sayıldı.
Usta bu defa, “Bir haftada takımda siyahla beyaz kadar fark vardı. Efes'e karşı son dakika hariç müthiş bir oyun oynatan Koç’a ve oyunculara tebrikler” yazdı!
Sormazlar mı?
İlk maçta sosyal medyada paylaştığı mesajlara dönelim.
Kulübün borcunu, bir şekilde kulüple ilişiği kesilen yâda gönderilen oyuncuların alacakları için Trabzonspor’u mahkemeye verdiğini, sakat sakat alınan oyuncuların neden transfer edildiğini, şişirilmiş transferleri, takımın yönetime değil de bizzat hortumla menajere bağlanmasını, birkaç milyon bütçeli takımların bile Trabzonspor MP’den daha iyi kadro kurduğunu, 10 milyon bütçe yapılmasına rağmen verilen görüntüde yine ligi sekizinci yâda dokuzuncu sıralarda bitirileceğini de geçtik…
Sormazlar mı? ;
“Koç ve ekibi Trabzon’a yolculuğa çıktığında onayı kimden alındı?”
Demezler mi? ;
“Hesap kime yâda kimlere kesilecekse gereği yapılsın! Bundan ötesi kulübün her bir bileşenini yıpratmak olur. Camiayı da gereksiz tartışmaların içine atar”
İhanet eden kim?
Şimdi, “Vahid Halilhodzic ile ne benzerlik var?” diyeceksiniz…
Şöyle;
Vahid hoca da, “Bu takıma ihanet edenler var?” diyerek oyuncuları Usta gibi tribünün içine itti!
“İhanet eden kim?” üzerinde sorgulanmaya başlandı.
Yıpratıldılar.
Bu tartışmalarla sahaya çıkan bordo mavili oyuncular son maçta galibiyetle sahadan ayrıldılar.
Baktık ki; Vahid hoca, son söylemlerinden tamamen zıt, oyuncuları için çırpınan, babalık yapan bir tavır sergiledi.
Peki, ya Trabzonspor yenilseydi?
Acaba ne diyecekti…
Ne nedir kim ne der bilmiyorum ama ikisi de bu yönden birbirlerini aratmadılar.
GÜÇLÜ OLAN NEŞTER VURUYOR
Vahid hocanın saha içinde agresifliklerini, oyuncularla olan diyaloğunu ayrı tartışa duralım, devletin televizyonunda Vahid hocaya ‘terbiyesiz’ diyebilecek cesareti gösteren spor yorumcusuna ne diyelim?
TRT 1'deki Stadyum programında Hakan Ünsal'ın yaptığı densizliği çok görmüyorum!
Çünkü bunlar nereden güç aldıkları belli…
Havalimanında milli takıma eleştiri getiren taraftara sırtını dönen, kampında milli takım oyuncusuna silah çekeni bağışlayan, Irkçılık yapan, ‘seni evinden aldırırım’ tehditleri savuran oyuncularına kol kanat gerenlere ‘imparator’ diyen bu camiadan daha ne beklenebilir ki…
Normaldir.
3 Temmuz sürecinden sonra Türkiye futbolda bazı şeylerin değişeceğini sandı.
Kandırıldı.
Yorumcuları da bunların içinden çıkıyor.
Birbirlerini aratmazlar.
Bunlara sormadan ‘gıkları’ çıkmaz.
Türkiye’de futbol kadavraya döndü.
Kimisi tutmuş bacağından kesiyor, kimisi kalbiyle oynuyor, kimi gözünü çıkarıyor.
Güçlü olan neşteri kimseye bırakmıyor.
Sistemi kuran 3-5 kişi.
İstedikleri gibi neşter atıyorlar.
Bunun en son örneğini de milli takım oyuncularına sarhoş sarhoş saldıran Fenerbahçeli yöneticilerden gördük.
Daha da ağırlarını görmeye devam edeceğiz.
Türk futbolu; dahası sporu iflah olmaz!
Beklemeyin boşuna.