“Şu fani dünyada anlaşmazlıkların temelinde ne yatar?” mealinde bir soruya verilebilecek net cevaplardan biri kuşkusuz “Niyet okumak” tır.
Günlük hayatta başımıza gelen dertlere, sıkıntılara bir bakınız. Bir çoğunda hatta belki de hepsinde muhataplarımızın söylediklerine kulak vermek yerine akıllarından geçeni telepati yolu ile anlamaya çalışmaktayız. Kısaca “niyet” okumaktayız. Bu niyet okuma sebebi ile özellikle başı örtülü kızlarımızın çektiği acıları burada tekrar anlatmaya gerek yok sanırım.
Din Kurumumuz Diyanet İşleri Başkanlığı, dini konular yanında sosyal konularda da görüş beyan edebilmektedir. Kurum Başkanı Mehmet GÖRMEZ’in açıklamalarını hep takdirle karşılamış ve naçizane yazılarımda da kaleme almıştım. Ta ki geçtiğimiz geçen hafta sonu 2012 yılının son cuma namazına kadar.
Malumunuz azımsanmayacak sayıda din görevlimiz her yılbaşı öncesindeki cuma hutbelerinde veya vaazlarında yılbaşı kutlamalarına laf atmayı alışkanlık haline getirmiş, yılbaşı ile Hz. İsa’nın doğumunu temsil eden Noel Kutlamalarını aynı kefeye koymuştur. Akademik tarihçilerimiz yılbaşı sembollerinden olan çam ağacı süslemenin dahi eski bir Türk Geleneği olduğunu ısrarla söylemelerine rağmen bu din görevlilerimiz bunu da Hıristiyan Kültürü olarak anlatmaya ısrarla devam etmektedir.
“Çamı Hıristiyanlar süslüyorlar. Sabahlara kadar yılbaşı kutlanıyor. Bir yıl daha yaşlandın, oturup üzüleceğine eğlenerek yeni yılı karşılıyorsun. Bu tip Hıristiyan Kültürlerine sahip çıkmayın. Yeni yıl kutlaması yapmayın. Çocuklarımıza kendi kültürümüzü aşılayın, piyango, loto almayın..vs.vs.vs”
Sevgili okuyucular 2012 yılının son Cuma hutbesi bu mealde gerçekleşti.
Efendim yılbaşında gülmeyeceğiz, neşeli olmayacağız. Olur, hatta ağlayalım. Doğum günlerinde, evlilik yıldönümlerinde de hep ağlayalım. İnsaf. “Niyet okumaktan bu millet çok çekti” diyen siz değil miydiniz? Şimdi insanların yılbaşlarını hangi niyetle kutladıklarını nasıl sorgularsınız? Adam oturmuş mütevazi veya değil evinde veya dışarıda yılbaşı kutluyor. Noel Moel hiç aklına geldiği yok. Size ne oluyor? Vallahi yeter. Bıktırdınız. Her yılbaşı öncesinde aynı terane gidiyor. İşin komik tarafı örnek almayın dediğiniz o kültürün uçak, otomobil bilgisayar..vs. bütün teknolojisini de kullanıyorsunuz. Daha da acısı bu muhalif hutbeyi bile o kültürün icadı mikrofondan veriyor, televizyondan yayınlıyorsunuz. O kültürün teknolojisini kullanıp kopya ederken sorun yok, iki çam dalına süs asınca dinden, kültürden çık. Var mı böyle bir şey? Ayrıca sözün bir değeri olur. Siz böyle yaptıkça bu ülkede yılbaşları daha coşkulu kutlanıyor. Demek ki bir yerlerde bir yanlışlık var.
Kaldı ki ben oğlumuza gerekli islami bilgiyi veriyorum. Rehberim Kur’an. Günde 5 vakit yaptığım ibadetime yılbaşı gecesi nafile ibadetimi de ekliyorum. Hayırlı bir yeni yıl için dua ediyorum. Annemin ve babamın hayır dualarını alıyorum. Ama bunu yaparken de yine hep beraber yemek yiyor ve neşeli anlar geçiriyoruz. Oğlumuza da yeni yıl için dua etmesi telkininde bulunuyorum, tıpkı 40 yıl önce ailemin bizlere öğrettiği gibi. Bugün Cuma hutbelerinde gençlere dolaylı olarak adeta “ağlayın” öğüdü veriliyor. “Ağlayın çünkü bir yıl daha yaşlandınız” deniliyor. Halbuki dingörevlilerimiz meseleye şöyle yaklaşsaydı daha insancıl olmaz mıydı?;
“Değerli müminler bir yılbaşı daha geldi. Çevremizde aç insanlar var. Ayrıca komşu ülkelerde çocukların öldürüldüğü savaşlar bütün şiddeti ile sürüyor. Gelin bu yılbaşı eğlencelerinize ara verip onları hatırlayın ve onlara dua edin.”
Sevgili okurlar inanın kimseyi kırmayan dökmeyen böyle bir hutbe gönülleri fethederdi.
Neyse hayırlara vesile olacak bir yeni yıl diliyorum. Sağlık ve sıhhat içinde..