Abdullah Avcı ile futbolda, ligdeki tırmanma meşalesini yakan Trabzonspor'un, kupadaki yangını, ligi en iyi yerde bitirip söndürmesi, aslında iyi bir teselli olacaktı.
Peki bu meşale söndü mü? Sanmam.
Bir gerçek unutulmasın. Doğrudur, Trabzonspor bu buz gibi akşamın ayazı oldu. Bir takım ne kadar kötü futbol oynar derseniz, ‘’Herhalde bu kadar oynar’’ derim. Sen kendi evinde, sıralamada ki rakibin olan, geçtiğimiz sezon tribünlerinde taarruza uğradığın Aytemiz takımını, temizleyip gönderemezsen, diğer rakiplerinin maç skorlarını beklersin!
Bir çölün derinliklerine su kuyusu açabilecek kadar, yerli ağırlıklı bir altyapıya sahip bordo mavili bir takımın, Alanyaspor'la bu akşam oynadığı maçta, Şampiyonlar Ligi’ne direk ya da ön eleme oynayarak gitme hesabına, tekme atmasıdır bu. Bu gelecek üç puanı, gelen geçen alsın diye kapının önüne koymasıdır.
Bu karşılaşma, Suat Arslanboğa’nın kararıyla 10 dakika uzatıldı. Değil 10 dakika, 20 dakika uzasaydı bile, Trabzonspor ikinci golü zor bulurdu. Son haftaların iyi ismi Flavio veya Parmak varken, hep geriyi ve yanı düşünen Baker’ı oynatmakta ki düşünce neydi acaba? Ya da Flavio ve Parmak, bu hafta içindeki idmanlarda performanslarında bir düşüş mü gösterdi diye,
siz de merak etmişsinizdir sanırım.
*****
Ligin bu dönemindeki böyle haftalarda, geçiş yada düşüş yaşanır. Zamanın sırrını çözmeye çalışırken kendilerine kilitlenir oyuncular. Onların halini ne anahtar bilir, ne kilit, ne de çilingir!
Her iki takımda sakat olan 4’er oyuncusundan yoksundu, ikindi vakti Medıcal Park’ta!
Ev sahibinde, Trodsen, Kamil Ahmet, Ömür ve yeni eklenen Djaniny. Konuk ekipte, Ahmet Gülay, Caulker, Babacar ve kaleci Marafona, sakat oldukları için, her iki cephede olamayan askerlerdi. Kaçırılan puan yüklü kara trenlerin peşinden koşmak yerine, kendi gerçeklerine bakmak Trabzonspor için en anlamlı çıkış yoludur artık. Kendi evinde oynayıp, rakibini oyunun başından itibaren sahasına hapis edemiyorsan, sıkıntı var demektir.
Öylesine bir maç izledik ki, bittiğinde önümdeki klavyenin tuşları, bana ne yazabiliriz? Ya da ne yazabilirsin diyor sanki! İlk yarıdan aklımda kalan, Bakasetas’ın sonu gelmeyen iki nefis şutu. Bana göre Alanyaspor ise, net galibiyetini bileğinin hakkıyla alırken, futbolun zaman zaman güzelliklerini de sundu. Hücumda ve ofansta iyi organize olan ve modern futboldan örnekler sergileyen bir ekip. İlk yarıda Salih'in şutunun, Uğurcan'ın üzerinden direkten gelmesi bir tarafa, Mustafa Pektemek denilen adamın, sadece Trabzonspor’a gol atma, diğerlerine ise selam verip geçme gibi bir meziyeti var herhalde! İkinci yarı oyuna giren Davidson, iki altın değerinde gole adını yazdırdı. Bu her iki golde de Trabzon defansı, özellikle kanatlardaki Marlon ve Serkan’ın hatalarıyla bu anlara imza attı. Avcı hocanın, yeni yeni isimlerle, varyasyonlarla, yeni şeyler denemesine gerek yok. Baker ve Afobe ile maça başlaması büyük hata. Zaten ikisi de kiralık ve sezon sonu gidecekler. Onların yerine başkalarında, her zaman ki kalıcı isimlerde ısrar etmesi gerekiyor. Uğurcan’a; kendine gel toparlan hemen, demesi gerekiyor. Ekuban ile bizim Marslı Nwakaeme’nin, sahadaki tatilini artık bitirmesi gerekiyor.
*****
Bakasetas’ın penaltı golü ile gol krallığı yarışmasında 11 gole yükselmesi, günün sadece tebessümüydü. Yunanistan Ligi’nde, bir sezonda attığı 11 golü egale etti. Büyük bir ihtimalle de bu sezon kendi rekorunu kırar. Anlayacağınız şut atmaktan aciz, rakibi sahasında boğmaktan, ayağa fazla pas yapıp, rakibi baymaktan yoksun kötü bir Trabzonspor izledik. Davidson, Serkan, Tzavellas, Ceyhun, Efecan gibi isimlerinde gayretleriyle, iyi bir yeşil turunculu takım izledik. Bileklerinin hakkıyla bir galibiyet aldılar. Yeter ki eskiden olduğu gibi, başka takımların çıkar getiren ricası için değil, böyle kendileri için oynasınlar.
… Ve futbol sevgisinin, böyle büyük olduğu bir kentte, güzel günlere inanmanın arkasında ki destek sağlamsa, alınan kötü bir mağlubiyetin ardından, yasını tutmanın bir alemi yok.
Güneş bile, yeniden doğmak için batmıyor mu?