Neredeyse yarım asır geçmiş, Trabzon’daki son buluşmanın üzerinden. Kırk beş yıl olmuş görüşmeyeli her iki takım! Son karşılaşmada 1977’in bir mayıs ayıydı güneşli bir Trabzon’da.
Bordo mavililer; Çotanakları 2-0 yenmişti. Uzun yılların ardından Trabzon’da karşılaşan lig lideri ile küme potasına inmek istemeyen Giresunspor’dan, bana göre istediğini misafir takım aldı. Hak etti mi? Etti. Bakmayın siz maç sonrası başarılı teknik adamları Hakan Keleş’in biz üç puan için gelmiştik açıklamasına. Bir puana ev sahibi gibi o da razı oldu sonunda. Dedik ya: Lidersen yenemiyorsan asla yenilmeyeceksin. Cenk meydanı nerede olursa olsun!
Evet doğrudur; ilk yarıda Trabzonspor, ikinci yarıda da Giresunspor, Medıcal Park Stadyumu’nun soğuk zemininde adeta yoktular. Konuk ekip; ikinci yarı doğru dürüst olarak, 70.dakikada bir defa geldi ev sahibin kapısına ama pir geldi! Önce tanıdığı olan kiralık Flavio! Aziz’e, o da bekletmeden Umut’a o da sıfırdan filelere gönderince tek gelişte golü bulup döndüler.
Golden sonra kalesine yaslanan yeşil beyazlıların, gelen yan ortaya Cornelius’un vurduğu şık kafa golüne şapka çıkarmaktan başka yapacağı bir şey de yoktu. Gününde olan kalecileri Okan, bu gole vahlanmadı bile ’Eyvallah’ dedi.
***
İlk yarıda al gülüm ver gülümle hazırlık maçı görüntüsü veren karşılaşma! ikinci yarıda süper lig görüntüsünün heyecanını yaşattı dersek yeridir sanırım.
Oyunun nerdeyse başlarında Ömür’ün ayağındaki ağrının nüksetmesi ile sarı kart görerek cezalı duruma düşen Hüseyin’in, takımın orta hakem Alper Ulusoy tarafından her an 10 kişi bırakılmaması adına dışarıya alınmaları ve yerlerine aynı anda iki yeni transfer Yusuf ile Polonyalı Puchacz’ın maça dahil olması doğruydu.
Yalnız burada değineceğim önemli bir pasaj var! Geçen hafta çok iyi oynayan Hüseyin’e, az sayıda da olsa sahadan çıkarken küçük bir kesiminde olsa ‘yuh’ çekmesi, gerçekten tedavilik bir konu! ‘Yuh’ çekmek isterseniz size bu takımdan iki oyuncu yazarım çekecekseniz onlara ‘yuh’ çekin derim. Ama buna gerek yok ve olmaması lazım, sırası da değil. Bu takım lider aga! Tribünden bırakın bu çocuğun yakasını da ondan faydalanmaya çalışın. Bilin ki bir şey kaybetmezsiniz vesselam!
Bu tip maçlarda kanat oyuncuların, bireysel olarak Nwakaeme gibi adam eksiltip adrese teslim asist yapmaları gerekir. Yapamazsan duvara çarpar, çarpar geri dönersin. Nwakaeme değil de darbeye bağlı sağ arka adalesinde ağrı olunca riske edilmeyen Marek bu gece olsaydı, Giresunspor evine sadece bir kasa Trabzon ekmeği, bir torba tereyağı alıp dönerdi.
Özellikle Yusuf ile Visca’nın yeni arkadaşlarıyla henüz ikinci maçlarında takıma adapte olamamaları normal ama çabuk alışacaklar, bu kesin.
Komşunun takımında Trabzon’un kiralık mermileri Diabate ve Flavio’nun yanı sıra , başta kaleci Okan olmak üzere, Aziz ve Luiz junior’un gayretlerini de göz ardı etmek, üç maymunu oynamak olur!
Giresunspor önünde neredeyse arkalı önlü gibi iki ön libero pozisyonunda Berat ve Dorukan ile aynı anda oynamak, bana biraz enteresan geldi. Hele Berat’ın yine ağır Alman tankları gibi hareket edip, çabukluk eksikliği süren, devamlı geriye ve yana oynaması ve de yavaş katılım sağlaması, yanından topla geçen rakibe müdahalede geç kalma hastalığı maalesef devam ediyor. Berat iyi bir insan, güzel bir kardeşimiz olabilir ama Berat’ın olduğu takımda, Abdülkadir Parmak’ın kiralık gönderilmesine bence yönetim kesinlikle müsaade etmemeliydi. Parmak, karşı sahaya dikine topla dripling yapan ve rakipten top çalan bir adamdı! Öyle mi? Öyle.
Abdullah Avcı cezalı olduğu için, basın tribününün arkasındaki camlı odalardan birinden seyretti maçı. Hop oturdu, hop kalktı. Kulübedeki yardımcı hocaları Orhan Ak ve Egemen Korkmaz’a telsiz ya da cep telefonuyla gerektiği yerlerde müdahale edebildi mi? Bilmiyorum.
Giresun ekibinde beş, Trabzon takımında yedi önemli oyuncunun eksik olmaları, iki takımın teknik adamları adına, şansız faktörlerinden en önemlisiydi. Mekanın sahibinde gecenin artısı neydi derseniz? Trabzon uzun süredir eksikliğini çektiği sol bekini buldu derim; Polonyalı Puchacz!
***
Köprülerinin altından daha çok suların akacağı bu dikenli lig de; bu beraberlik ve bir puan zorlu gecenin masaya geç gelen adisyonuydu ama Marek ve Nwakaeme’li bir Trabzonspor, bu maçın hesabını İstanbul’da Galatasaray’a kesebilir! Demedi demeyin.
Son paragraf mı? Onu da son dakikadaki penaltılara ayırdım. Bakasetas’ın kayda değer nefis şutları oldu bu ayaz gecede. Penaltıyı atamaması da normal ama tekrar edilen neredeyse temcit penaltısı olan ikinci vuruşa gitmesi, bence gecenin ıslak imzalı hatasıydı.
Bu konuda benim kitabımda şu yazar; bir oyuncu penaltıyı kaçırdıysa ve penaltı tekrarlanacaksa, ikinci penaltıda topun başına gitmez. Niye? Artık demoralize olmuştur ve topa giderken kaleciyle göz göze geldiği için kardeş gibi olmuştur! Bu yüzden penaltı kaçırana aynı anda ikinci penaltı atışı asla yaptırılmaz. Değil mi, kenar kulübedeki arkadaşlar?